"Geliyorum" diyen Paris saldırıları!
Paris'te meydana gelen kanlı terör eylemlerinin yankıları nerdeyse bütün dünyayı etkilemiş bulunuyor.
Zaten, Irak-Suriye'de yaşanan kanlı olayların yanı sıra, Ankara'da, canlı bombalar, Rus yolcu uçağının düşürülmesi, Beyrut'ta ki terör bir "teyakkuz"u doğurmuştu.
Son olarak, Paris'te ard arda meydana gelen kanlı terör saldırıları, Antalya'da bugün toplanan G-20 Zirvesi'ni gölgeliyor.
Bütün dünyayı tedirgin eden ve şiddetle kınanan "zincirleme" terör olayları dehşetle karşılanırken, Antalya'da ki Zirve'de de ele alınması acili yet kazanıyor.
Her şeyden önce; Paris'te ki, kanlı eylemlerin kısa bir analizinde bile, Fransa'da ki olayların "geliyorum" dercesine sinyaller verdiği ortaya çıkıyor.
Ocak ayında, Fransa'da Charlie Hebdo dergisine ve koşer marketine yapılan silahlı saldırılarda 4'ü terörist en az 16 kişinin ölümü ilk işaretler olarak hatırlanıyor.
Aslında, Fransa'nın Cezayir halkına karşı giriştiği soykırım tarih sayfalarında kalmışsa da, bu tür olaylarda derhal zihinleri kurcalıyor.
Libya'da giriştiği bombardıman
Tabii ki, Fransa'nın sömürgelerinde yaptığı katliamlar ve en son Libya'da giriştiği bombardıman hemen akla geliyor.
Üstelik, Fransa Avrupa'da bünyesinde en çok Müslüman barındıran ülke "hassas" konumunu koruyor.
Bu arada, Fransa'dan Suriye ve Irak'a giden ciddi miktarda Fransız kökenli cihatçıdan bahsediliyor.
Bir kısmının geri dönüp eylem yapmış olma ihtimali ileri sürülüyor.
Yani, Fransa'da maalesef potansiyel ülke olmaktan da kurtulmuyor.
Fransız kültürü, uzun süre unuttuğu böylesine şiddet dolu bir dünyayı yeniden tolere edecek güce sahip olmadığından, verilecek tepki ve yaratacağı travmanın uzun süreli olması bekleniyor.
Fransa'da birkaç gündür genel bir 'kırmızı alarm' olarak adlandırılan güvenlik önlemlerinin alındığı da fark ediliyor.
Öyle anlaşılıyor ki, dünyamızda, terör dalgaları dolaşıyor ve Orta Doğu'nun dışında ki çeşitli ülkelerde zaman zaman kendini gösteriyor.
Zira, oluşturulan ve uyku halinde ki terörist hücreler hatta şahıslar, istenildiğinde kanlı eylemlere yönlendiriliyor.
Böylesine bir ortamda, terörden korunmak zorlaşıyor.
Paris'te ki, kanlı gecenin temelinde önceden hazırlanmış hatta planlanmış eylemler yatıyor.
Öncelikle, terörün nedenleri ve kanlı örgütlerin kimler tarafından desteklendiği, silah sağlama yollarının araştırılması gerekiyor.
İlk fırsat G-20
Alelacele bir araştırmanın G-20 Zirvesi'nde gerçekleştirmenin de çok güç olduğu herkes tarafından peşinen kabulleniliyor.
Kaldı ki, G-20 Zirvesi'nin "karar ve yaptırım" gücünün olup olamadığı da yılardır tartışılıyor.
Ekonomik mi, politik mi olduğu pek anlaşılmayan G-20'nin karar, uyarı veya temennilerinin, Birleşmiş Milletler'in ele alması halinde, çoğu vakit "işlem"e koyuluyor.
Hatta, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin "onayı" bir "kural" halini alıyor ve ister "açık", ister "örtülü" görüşmelerle Güvenlik Konseyi'nde resmileşiyor.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, ülkesinde meydana gelen terör olaylarından ötürü Zirve'ye gelemiyor.
Zirve'ye toplam olarak yaklaşık 25 bin kişinin katıldığı belirtiliyor.
IŞİD damgasını vurdu
Zirve'de Türkiye, özellikle Suriye'deki durum, Suriyeli mülteciler ve terörle mücadele konularını gündeme getirmek istiyor.
Türkiye; Suriye'deki istikrarsızlığın ve akan kanın sadece Suriye'de yaşayanlara ya da Suriye'nin çevresindeki ülkelere değil, mülteci krizi nedeniyle Avrupa ülkeleri dahil bölgedeki tüm ülkeler üzerindeki olumsuz etkilerine de dikkat çekmeye uğraşıyor.
Antalya'daki Zirve'ye de, ikili görüşmelerde, küresel ekonomik sorunların yanı sıra son dönemde Avrupa'yı sarsan mülteci krizi üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulacağı sanılıyor.
Beyrut ve özellikle Paris'te meydana gelen yüzlerce kişinin ölümüne sebep olan terör olaylarından sonra, Zirve'ye IŞİD'ın damgasını vurması kaçınılmaz görünüyor.
Aslında, arka arkaya gelen hatta sadece Fransa'da ki korkunç olayların artık dünyanın gözünü açmasını ve özellikle yönetenlerin terör örgütlerine destek ve yardım kesmelerini görüşmeleri icap ediyor.