Gelin sizi bölgede misafir edelim...

Güneydoğu Anadolu merkezli olmak üzere PKK'yla mücadelenin uluslararası kamuoyunda "temel insan hak ve özgürlüklerinin ihlali" olarak değerlendirilmesi ve Türkiye'nin yargısız infaz edilmesini "5. Kol faaliyetlerine" (bir tür gayrinizami harp; propaganda, casusluk vs...) bağlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yabancı akademisyenlere, araştırmacılara ve diplomatlara çağrıda bulundu:

- Siz o sözde akademisyenlerin lafına bakmayın... Gelin sizi bölgede misafir edelim... Bölgeyi gezdirelim!

***

Cumhurbaşkanı'nın "bölge" dediği halihazırda güvenlik güçleri ile terör örgütü arasındaki çatışmaların devam ettiği, keskin nişancıların kuşatmasında, dün Mardin'de olduğu gibi hemen her gün bir sokağında bombaların patladığı, başta Cizre, Silopi, Nusaybin olmak üzere Güneydoğu'nun malum il-ilçeleri...

Oralarda görev yapan polis, asker, doktor, hemşire, öğretmen yakını olanları iyice kaygılandırmak istemem ama; giden geri gelmiyor biliyorsunuz ne zamandan beri. Modern zamanların Yemen'i sanki!

(Bunu sadece ölüm diye anlamayın; bulundukları yerleşim birimlerinden çıkamadıkları, mahsur kaldıkları, yahut orada kalmaları gerektiğine inanıp da izinlere rağmen görev yerlerini terk etmedikleri için dönemeyen/dönmeyenler de çok fazla.)

Her gün izliyoruz işte; terör örgütünün cephaneliğine dönmüş ev ve iş yerleri, kevgire dönmüş binalar, terk edilmiş bir kasabada geçen korku hikâyesinin çekildiği bir film platosu gibi...

Diyarbakır Baro Başkanı emniyet tedbirleri alınmış bir basın açıklaması sırasında öldürüldü. Nusaybin Kaymakamı'nın evine roketatarla saldırıldı. Sivil kıyafetli asker-polis, evinin önünde infaz ediliyor.

Hendekler, tuzaklar, vızır vızır mermi trafiği...

Önde siz arkanızda ABD Büyükelçisi, İsrailli düşünce kuruluşu başkanı, İngiliz Profesör, Alman gazeteci filan heyet halinde "gezeceksiniz" orada öyle mi?

En son -ki bu PKK azgınlığı bu denli taşmamıştı sivil hayatın ortasına- Başbakan bayram ziyareti için bile "gizlice" gitmişti hatırlarsanız oralara...

Konya'ya gideceği duyurulmuş, gerçek güzergâh uçaktaki refakatçilerinden bile saklanmış, Genelkurmay Başkanı ile birkaç yakın çalışma arkadaşının bizzat yürüttüğü bir operasyonla indirilmişti Başbakan'ın uçağı Diyarbakır'a... Aynı şekilde oradan "Ankara'ya" diye yola çıkıp Van'a...

Şimdi kameralar aracılığıyla yaptığınız davetten sonra gizli saklı gitmek de olmaz...

Velev ki adamların davetinize icabet edesi tuttu "Hadi gezdir" dediler;

Bugün yanınıza iki kişi alıp Cizre sokaklarında yürüyebilir misiniz?

Hayır, sonra şu meşhur siperde çömelme işine dönmesin de...

Dost acı söyler babında bir hatırlatma bizimkisi.

*

Bir sonraki bomba susturuculu olsun lütfen!

Bazen düşünüyorum;

Çok şey mi istiyoruz!

Bizi "terörün belini kırdık" masallarıyla avutmayı bırakın, bir kere de ABD'li Henri Barkey'in felaket tellallığı sayesinde öğrenmeyelim mesela "şehirlerimizin havaya uçacağını", bir kere de Alman basınından, İngiliz basınından, Fransız basınından okumayalım "Türkiye'nin büyük kentlerinde bombaların patlamasının an meselesi" olduğunu;

Bir kere de aldatmayın şu milleti, kandırmayın!

Hadi paralel avı faaliyetlerinden başınızı kaldırıp da istihbarat toplayamıyorsunuz; hiç olmazsa açıkta gazete manşetlerinde öylece durup fark edilmeyi bekleyen işaretleri değerlendirin!

O da yok!

Tam olarak "dünyanın gözbebeği"ni patlatıyorlar;

Bütün yapabildiğiniz yine "canlı bombayı yakalamak(!)"tan ibaret. Ha bir de tabiyetinin belirlenmesi;

Suriyeli!

Neresinden hemşehrim?

Suriye rejiminden mi, Suriye PYD kantonlarından mı, Suriye radikal Sünni muhaliflerinden IŞİD'den filan mı; tartışmanın kilitlendiği yer burası...

Bu sorunun cevabı ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki herkesin, hepimizin kronik bir can güvenliği sorunumuz olduğu gerçeğini ve sizin buna karşı tedbir alamadığınız, bizi yaşatamadığınız gerçeğini değiştirir mi?

Ölenler turist olunca çok canı yanmadı gibi duruyor güzel ülkemin; ya mesela hocalarıyla birlikte At Meydanı'ndaki tarihi eserleri incelemeye gelen bir sınıf dolusu sanat tarihi, arkeoloji, tarih, filoloji neyse üniversite öğrencisi olsaydı orada o saatte? Çocuklarınız?

Olay yerine herkesten önce yayın yasağını ulaştırmayı başarabilirsiniz, görmemizi, görenlerin göstermesini engelleyebilirsiniz ama peki o İstanbul'un dört bir yanından işitilen sesi "ihmal"in? Terör örgütünden bundan sonraki eylemleri için "susturuculu bomba(!)" imal etmelerini mi rica edeceksiniz?

Yazarın Diğer Yazıları