Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Sınırsız adlı programda açıklamalarda bulundu.
Bilim Sanat Vakfı’na “kayyum” atanmasından, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aralarında yaşananlara ilişkin çarpıcı konularda konuşan Davutoğlu, Şehir Üniversitesi'ne kayyum atandığında, evlat acısı hissettiğini söyledi.
Davutoğlu’nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:
“Tarihin akışını şekillendiren şeyler kurumlar ve kitapların tarihidir. Ben evlat acısı yaşadım. Bir evlat acısı neyse emek verdiğiniz kuruma yönelik kapatma faaliyetleri de aynıdır. Şehir Üniversitesi bir neslin evlat acısıdır, Bilim Sanat Vakfı’na kayyum atanması bir neslin evlat acısıdır.
28 Şubat’ın karanlık günlerinde Bilim Sanat Vakfı alternatif bir bilim yuvası olarak görüldü. Ama biz kimseye Bilim Sanat’çılar demedik, Davutoğlu’cular da demedik. Sağcı, solcu herkese bizim kapımız açıktır dedik. 28 Şubat’ta Bilim Sanat’ın kapısı birgün bile kapanmadı ama şimdi kayyum atandı.
(Şehir Üniversietsi'ne neden kayyum atandı?) Keşke bu soruyu sayın Cumhurbaşkanı’na sorsaydınız, ben merak ederdim nasıl cevap vereceğini. Bu fiili yapan Sayın Cumhurbaşkanı’dır. Ne yaptı Bilim Sanat Vakfı? Nedir bu öfke? Madem Bilim Sanat’a kayyum atandı, madem Şehir Üniversitesi kapatıldı, hiçbir şey gizli saklı kalmasın."
"VAKFI, SİYASETE ALET ETMEDİM"
AK Parti’nin kuruluş aşamasında milletvekilliği teklifiyle geldiklerinde ilim hayatıyla devam etmek istediğimi söyledim. Ama her zaman destek vereceğimi belirttim. Siyasete girince Bilim Sanat Vakfı’yla ilişkimi kestim, başkanlığı bıraktım. Siyasette hiçbir yerde Bilim Sanat Vakfı’nı kullanmadım. Vakfın bir atlama tahtası olarak kullanılmasına izin vermedim. İlk başta ‘6 ay kalırım, geçiş sürecinden sonra 2088’de Şehir Üniversitesi’ni kurmak için ayrılırım’ dedim. Cumhurbaşkanı da bunu biliyordu. Sonra Dağlıca ve AK Parti kapatma davaları oldu. Süreç uzadı. Erdoğan’a, “Bu parti kapatılacaksa sizinle mezara kadar yanındayım” dedim.
"EN ZAYIF DÖNEMLERİNDE BEN VARDIM"
Şu anda Sayın Erdoğan’ın en güçlü olduğu zamanda yanında ona sadakat edenler, Sayın Erdoğan’ın en zayıf olduğu zamanlarda ona en ağır hakaretleri edenlerdi. Sadece Sayın Soylu’yu kastetmiyorum. Ben Erdoğan’ın en zayıf dönemlerinde yanındaydım. Gezi olayları olduğunda Kuzey Afrika gezisinde 3 gün yanından ayrılmadım. 15 Temmuz olduğunda Konya’da bir an yanından ayrılmadım. Şu anda Sayın Erdoğan’ın danışmanı, One minute olayında İsrail ağzıyla ‘İktidarın sonu geldi’ diyorlardı. One minute olayında arka kapı diplomasisini ben yürüttüm. Şimon Perez’e özrü ben dilettirdim.
“ARAMIZA KRİPTÖ FETÖ’CÜLER GİRDİ”
Sayın Erdoğan’la aramıza FETÖ okullarında okuyan kriptö FETÖ’cüler ve 28 Şubat’ta başörtüsüne en ağır zulümleri yapanlar girdi. En güçlü olduğum zamanda Sayın Erdoğan’la aramız bozulmasın diye, ayrıldım. Ayrılmadan önce Erdoğan’dan sadece 2 şey istedim. Birincisi benimle birlikte çalışan arkadaşlara dokunulmasın ve Şehir Üniversitesi devam etsin.
"O SÖZ BANA DEĞİL ERDOĞAN'A AİT"
Ayrıldıktan sonra AKP ve Erdoğan’ın aleyhinde hiçbir şey söylemedim. Bütün Suriye dosyasını bana yıkmaya çalıştılar. ‘Emevi Camii’nde namaz kılacağız’ sözü bana değil Erdoğan’a aitti ama ben bu sözü söylemedim demedim.
Eğer AK Parti yolsuzluklardan arındırılmış olsaydı, ihaleler şeffaf olsaydı, siyasi etki kanunu çıkarılsaydı, hamasi bir dil kullanılmasaydı ben siyaseti bırakıp ilim hayatına geri dönerdim.
atlerini kaybetmek istemiyorlar. Geçip karşıma otursalar isteyerek oy verdiklerini söylemezler.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın ve ailesinin hukukuun koruyacağım dediğim doğrudur. Ama eski Türkiye'nin bütün hastalıkları bir bir geri dönerken susacağım demedim.