Yaklaşık 30 yıldır Türkiye’de görev yapan Azerbaycanlı gazeteci yazar Dr. Mayis Alizade geçirdiği kalp krizi sonucu İstanbul’da vefat etti. Turan Haber Ajansı Türkiye Temsilciliği yanı sıra ODA TV ve Independent Türkçe’de Türk dünyası ve bölgeyle ilgili analizler yapan Mayis Alizade YENİÇAĞ Gazetesi’ne de kültür sanat ve milliyetçi fikir dünyasının önemli isimleriyle gerçekleştirdiği hafta sonu söyleşileriyle gönüllü olarak katkıda bulunmaktaydı.
Mayis Alizade’nin cenazesi 7 Mart 2025 Cuma günü Ataköy Yunus Emre Camii’nde öğle namazını müteakip kaldırılarak İstanbul’da toprağa verilecek.
Türkiye’de yayınlanmış; Nargin, Türk’ün Makberi, Sessiz İşgal, Azerbaycan’da FETÖ Örgütlenmesi ve Çırpınırdın Karadeniz / Ahmet Cevat adlı kitapları bulunan Dr. Mayis Alizade’nin YENİÇAĞ’da yayınlanan “Türk milliyetçiliğinin kültürle imtihanı” başlıklı son makalesi şöyle:
***
Türk milliyetçiliğinin
kültürle imtihanı
Dr. Mayis Alizade
Türk milliyetçilerinin simgesi haline gelmiş “Çırpınırdın Karadeniz” şarkısının sözlerinin Ahmet Cevat`a ait olduğunu az-buçuk milliyetçi biliyor, buna da saygı duyulması gerekir.
Peki şarkının bestecisini tanıyan kaç kişi var?
Çırpınırdın Karadeniz’in bestecisinin aynı zamanda 28 Mayıs 1918`de kurulmuş Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Marşı`nın bestecisi olduğunu kaçımız biliyor?
Hadi sorular peşpeşe gelmişken durdurmayalım:Azerbaycan Milli Marşı`ndan ve Çırpınırdın Karadeniz`den önce aynı şahsiyetin Şark`ın ilk operasını bestelediğinden kaç kişi haberdadır acaba?
Şark`ın ilk operasının bestecisi Üzeyir Hacıbeyli,Azerbaycan`ın Karabağ bölgesinin evladı olarak 1885 yılında Şark kültürünün en önemli merkezlerinden biri Şuşa kazasının Ağcabedi bölgesinde doğdu. Şuşa 19.ncu yüzyılın ortaları 20.nci yüzyılın başlarından taşıdğı kültürel potansiyelin temelinde Türk milliyetçiliğinin de ortaya çıktığı yerdir. Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluşunda ve gelişmesinde müstesna hizmetleri olmuş Ahmet Ağaoğlu, Süreyya Ağaoğlu, Tezer Taşkıran v.d. Şuşa doğumludur. Küçük yaşlarında ailesinin Şuşa`ya taşınmasıyla orada çağdaş okulda eğitime başlayan küçük Üzeyir`in müziğe yönelmesindeki esas olay 1897 yılında kentin Handemirov Tiyatrosu`nda gördüğü bir sahne olmuştur: ”Mecnun Leyla`nın mezarı başında” isimli o kısa müzik sahnesi eskiden yeniye geçişi simgeleyen bir örnek olarak sadece Şuşa`yı etkilemekle kalmayıp Kafkasya`nın tamamında coşkulu yankı uyandırmıştır. Nitekim o sahneden etkilenen 12 yaşlı Üzeyir çok değil,10 sene sonra Şark`ın ilk operasını bestelemeye muvaffak olmuş ve Muhammed Fuzuli`nin Leyla ile Mecnun manzum romanı süjesi temelinde bestelediği opera 25 Ocak 1908`de Bakü`de petrol milyoneri Hacı Zeynel Abidin Takizade`nin sahibi olduğu tiyatroda sahnelenmeştir. Operanın ne olduğunu bilmeyen bazı zenginler hava atmak amacıyla iki bilet almıştı: biri oturmak,öbürü kalpağı koymak için. Kadın oyuncu olmadığı için Leyla rolünü Ahmet Ağdamski oynamıştı. Kadın oyuncu eksikliği aydın görüşlü petrol milyoneri Takizade`yi sanat dersi alması için 1912 yılında genç bir kızı Milano`ya göndermeye sevketmişti.
Leyla ile Mecnun operasının kazandırdığı ün dönemin Türk ve Rus dilli basınında yazıları yayınlanan Üzeyir Hacıbeyli`nin toplum tarafından daha yakından tanınmasına neden olmasının yanısıra “ana dili”, “millet”, “bağımsız devlet” kavramları tartışılırken Hacıbeyli`nin pozisyon almasında etkili olmuştur. Güney Kafkasya`nın yönetim merkezi konumundaki Tiflis`te Azerbaycan Türkçesinde yayınlanan Molla Nasrettin Dergisi`nin yazar kadrosunda yer alan Hacıbeyli mizah tarzında kaleme aldığı yazılarla kendinden başarılı bir gazeteci-yazar olarak söz ettirmiştir. Mehmet Emin Resulzade`nin çıkarmaya başladığı Açık Söz Gazetesi`nde bağımsız devlet olma yolundaki tartışmalarda Hacıbeyli`nin büyük rolünün olduğu görülürken 28 Mayıs 1918`de Tiflis`te ilan edilmiş Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti`nin Milli Marşı`nı da Üzeyir Bey bestelemiştir. Sözleri Ahmet Cevat`a ait olan Azerbaycan`ın İstiklal Marşı,Anadolu`ya ulaşınca Kuvayi-Milliye`nin mücadelesinde çok büyük etkiye sahip olmuştu.
“Çırpınırdın Karadeniz...”
Ahmet Cevat`ın 1914 yılında kaleme aldığı ve Birinci Cihan Savaşı`nda Osmanlı ordusu askerlerine milliyetçi duygular aşılamayı hedefleyen “Çırpınırdın Karadeniz” şiirini müellif Mayıs 1918`de Türk milliyetçiliğinin babası Hüseyinzade Ali Bey`e imzalamıştır. Osmanlı Sarayının doğrudan kontolü ve desteğiyle kurulmuş ve Enver Paşa`nın kardeşi Nuri`nin kumandanlık ettiği Kafkas İslam Ordusu`nun 15 Eylül 1918`de Bakü`yü özgürlüğüne kavuşturmasından iki gün sonra,17 Eylülde yani, Ahmet Cevat`ın “Bismillah” isimli şiiri gazetede yayınlanmış ve Bakü`de büyük coşkuya neden olmuştur. Ekim başında Azerbaycan Ulusal Konseyi Başkanı Mehmet Emin Resulzade tarafından Bakü`de Nuri Paşa`nın şerefine düzenlenen resmi ziyafette Mozart`ın Türk Marşı eseri çalınmıştır. O dönemde ağırlığı gazetecilik alanındaki çalışmalara veren Üzeyir Hacıbeyli milliyetçi duyguların üstdüzeyde olduğu Azerbaycan`da Ahmet Cevat`ın “Çırpınırdın Karadeniz” şiirine şarkı bestelemeyi uygun görmüştür. Müzik tarihçileri bu eserin Hacıbeyli tarafından Azerbaycan-Türkiye dayanışmasına bir armağan olarak bestelendiğine ve hedefine yüzde 100 ulaştığına vurgu yapar. Bu eserlerinin dışında Ahmet Cevat 1918 yılında Enver Paşa`nın kahramanlıklarına da şiir ithaf etmiştir.
İşte Cevat`ın 1937 yılında tutuklanarak 15 dakika süren mahkemeyle kurşuna dizilmesinin esas sebepleri: “Çırpınırdın Karadeniz”, “Bismillah” ve Enver Paşa`ya ithaf ettiği şiirleridir. Sovyetlerin gelişiyle “Çırpınırdın Karadeniz”in hem şiiri ve hem de şarkısı yasaklanmış, Azerbaycan toplumu uzun süre “Bismillah”tan ve Enver Paşa`ya ithaf edilmiş şiirden habersiz olmuştur.
Rusya güdümündeki idare Hacıbeyli`nin sanat çalışmalarını kısıtlamadı
27 Nisan 1920`de Bağımsız Azerbaycan Devleti`nin tarihe karışmasıyla Ocak 1920`de Versaille Barış Konferansı`na Azerbaycan Parlamentosu üyesi sıfatıyla gitmiş en küçük kardeşi Ceyhun vatana dönemezken Üzeyir Bey hayatının sonuna kadar o acıyı kalbinde taşıdı.30 Aralık 1922`de SSCB`nin kurulmasıyla bağımsızlığını tamamen kaybeden Azerbaycan`da Üzeyir Hacıbeyli gazeteciliği bir tarafa bırakarak ağırlığı müzik alanındaki çalışmalara verdi.Sovyet diktatör Stalin`in de çalışmalarını takdirle karşıladığı Üzeyir Hacıbeyli 1937 yılında Köroğlu operasını besteledi.1920`lerin sonlarında kurduğu Ulusal Konservatuvarda iki kere rektörlük yaptı. Azerbaycan`ın ikinci kuşak bestecilerinin tamamı Üzeyir Hacıbeyli`nin rahle-i tedrisatından geçti.Rejimin gösterdiği tüm iltifata rağmen Azerbaycan`ın bağımsızlığını kaybetmesi Üzeyir Hacıbeyli`yi asla rahat bırakmadı ve yaşadığı kalp sorunları 23 Kasım 1948`de yaşamına kaybetmesine neden oldu.Cenaze törenine ve Bakü`nün az daha yarısı katılmış, opera sanatçısı Bülbül, Hacıbeyli`nin “Sensiz” romansını seslendirirken herkesi gözyaşlarına boğulmuştu...
117 sene önce Şark dünyasında ilk operayı sahnelemeye muvaffak olmuş Üzeyir Hacıbeyli daha sonra hem bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti`nin ve hem de Türkiye`de milliyetçiliğin simgesi durumundaki Çırpınırdın Karadeniz şarkısının müellifidir. Ancak maalesef Türk milliyetçilerinin çoğunluğu bu konudaki en temel bilgilerden haberdar değildir.
Hacıbeyli`nin eserlerini bu kadar çarpıcı ve kalıcı kılan hususlar o yapıtların klasik makamlar temelinde bestelenmesidir. Örneğin Çırpınırdın Karadeniz şarkısı Segah makamının Manend-i Muhalif şubesi temelinde bestelenmiştir. Onun için bu şarkıyı söyleyen sanatçının çok iyi bir makam bilicisi ve seslendiricisi olması gerekir. Bu bakımdan Azerbaycanlı şarkıcı Azerin`in söylediği Çırpınırdın Karadeniz`in ne şiirin ne müziğin ruhuyla hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır.
Dinlemek isteyenlere kesinlikle Türk Genelkurmayı Mehter Korosu`nun söylediği Çırpınırdın Karadeniz`i öneririm.
Her bakımdan isabetli ve değerli...