Gazeteci Müyesser Yıldız’ın itiraznamesi
Silivri’de devam eden yargılamalar konusunda 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay’ın davaların seyrine düştüğü “şerh” ler sebebiyle uğradığı baskılardan yılarak emekliliğini istemesi üzerine Oda tv davasında tutuklanan gazeteci Müyesser Yıldız’ın “Karşı iddianamesi” ni bir defa daha okuma ihtiyacı hissettik.
“İddianamede” diyor Müyesser Yıldız, “Kara propaganda yapmak ve toplumu yanlış bilgilendirmek”le suçlanıyorum.
Ne kadar ilginç öyle değil mi? Böyle bir iddia ile ağzını dahi açmayanı, “Türkiye’de konuşma özgürlüğü olmadığı hususunda kara propaganda yapıyor” diye suçlamak mümkün. “Yanlış bilgilendirme” ye gelince, böyle bir konuda kapı açıldığında Mecliste milletvekili, devlette bürokrat kalmaz mahkemelik olmayan. Meselâ işe, “Malatya’da kurulacak NATO radarının İsrail’in güvenliği ile ilgisi yok” diyen Başbakan ve Dışişleri Bakanı ile başlanabilir.
Müyesser Yıldız, gerçi bu iddia ile suçlanıyorum amma, iddianamede bu konuda tek bir örnek bile yok diyor. Bilemiyoruz bu işin sonu nasıl bitecek!
- Yine Yıldız, iddianamede “Şehit babası Cemil Çiçek’in telefonuna çıkmadı haberi” yapmakla suçlandığını söylüyor. Diyelim ki bu haber doğru değil, muhatabı Cemil Çiçek olmalı değil mi? Çiçek mahkemeye verir, savcılar devreye girer. Ama öyle olmamış, bu haber Yıldız’ın iddiasına göre kendini Silivri’ye götüren suçlardan biri olarak iddianamede yer almış. Üstelik haber yanlış değil, doğru bir haber diyor Yıldız.
“Evet” diyor Yıldız, “Yozgatlı bir şehidimizin babası başsağlığı için arayan Cemil Çiçek’in telefonuna çıkmamış. Tamamen bir tesadüf eseri öğrendim, teyit ettirdim, yazdım. Böyle bir olayın haber değeri yok mudur? Böyle bir haber ’talimat’la, ’sipariş’le yapılabilir mi?”
- Yine Müyesser Yıldız iddianamede “PKK ile pazarlık haberleri” yapmakla suçlandığını söylüyor. İmralı ile pazarlıklar gerçek değil mi, diye dert yanıyor. Üstelik bu itiraf edilmiş bir haber artık. Müyesser soruyor: Bu haber “talimatla” yapıldı ise, altı aydır Silivri’de benzer haberler yapıyorum, burada kimden “talimat” alıyorum?
- Müyesser’in suçlandığı konulardan biri de Hanefi Avcı ile yaptığı haberler. Avcı’nın 20 Ağustos’ta kitabı çıkıyor. Müyesser Yıldız telefonla görüşüyor, birkaç haber yapıyor. Kitabın imza günü Ankara’ya gelen Avcı ile 3 Eylül’de onun yanında eşi ve oğlu Müyesser’in yanında eşi bir dondurmacıda maaile buluşuyorlar. Bir saatlik bir görüşmede fotoğraflar çekiliyor, notlar tutuluyor ve bu notlar bilgisayara geçiriliyor.
Ve Yıldız o gün öğrendiklerini haberleştiriyor. Aradan altı gün geçiyor Avcı gündeme iyice oturunca Soner Yalçın, “Müyesser Hanefi ile ilgilensin” maili gönderiyor. Bu mail Müyesser’in Hanefi haberlerini talimatla yaptığına delil teşkil ediyor. Oysa Müyesser Yıldız o haberleri yapmaya başlayalı bir hafta olmuştur. Haber önce, “talimat” sonradır.
- Bir suçlama da “PKK propagandası yapma ve PKK’yı güçlü gösterme” suçlaması imiş.
Diyor ki Müyesser Yıldız:
“Ezeli ve ebedi yegâne liderim Mustafa Kemal Atatürk’tür. Lâkin değil Yalçın Küçük, Soner Yalçın, Atam mezarından kalkıp ‘PKK’yı öv’ talimatı verse, dinlemem!”
Sizlere gazeteci Müyesser Yıldız’ın karşı iddianamesinden bir iki bölüm aktardık.
Bu işin sonunu gerçekten merak
ediyoruz.
Not: Kimi okurlar, “Yazılarınızı başkaları ile paylaşmak istiyoruz, lâkin yazılarınızın altına düşülen not dolayısıyla bu işten çekiniyoruz” demekte. Çekinecek bir husus yok. Kaynak gösterdikten sonra istediğiniz kişi ve platformlarla paylaşabilirsiniz.