Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Garip bir ülke olduk vesselam!

Dokunulmazlıklar meselesi: Başbakan Ahmet Davutoğlu, muhalefete meydan okuyarak 'Meclis'te bekleyen 506 fezlekenin hepsini de geçirelim ve bu dokunulmazlıkları kaldıralım' diyor. (17.03.2016)

İlk gariplik: Böyle bir ihtiyaç nereden kaynaklanıyor? Anayasamız, dokunulmazlıkların hangi hallerde ve nasıl kaldırılacağını düzenlemiştir. Özellikle de devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan suçlara öncelik vermiştir. Yani terörle (Üzülerek söyleyelim, bölücülükle değil) gerçekten mücadele için şart olan gerçek ve normal olan yol terk ediliyor. Neden seçim yasaklarının ihlali, trafik suçları ve hakaret gibi devre sonuna kalması icap eden dosyalarla karıştırılıyor?

İkinci gariplik: 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarına adı karışan bakanların fezlekeleri o zaman TBMM tarafından Adalet Bakanlığı'na iade edilip yargılanmaları önlenmişti. Şimdi bütün dokunulmazlıklar kaldırılırken neden bu bakanların dokunulmazlığı kaldırılarak yargılanmalarının önü açılmıyor?

Üçüncü gariplik: Anayasa Md. 83; "… suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14'üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır." Demektedir. Md. 14 ise; "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz" hükmünü taşımaktadır.

Anayasanın bu kesin hükümlerine göre, bölücüler milletvekili olmadan önce işledikleri suçlarından dolayı AKP iktidarları döneminde neden yargılanmadı? Bir anlamda korundu, kollandı?

Dördüncü gariplik: Anayasanın 175'inci maddesinin ilk fıkrası, anayasa değişikliği teklifinin kabulünün "gizli oy" ile yapılacağını öngörmektedir. Anayasa böylece milletvekillerinin anayasa değişikliği gibi önemli bir konuda parti disiplininden (baskısından) uzak, kendi vicdani kanaatine göre karar vermelerini, bağımsız davranmalarını istemektedir. Bu husus, TBMM İçtüzüğünün 94'üncü maddesinde de mevcuttur. Anayasa Md.11'de ise; "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır." Emrini vermektedir. Buna rağmen basın haberlerine göre, bazı AKP milletvekilleri açık oy kullanmışlardır. Yani, "Baskı yapan mercie ben emrinize uydum" demek istemiş olmuyorlar mı? Burada vicdani kanaat olabilir mi? Bu durumda hiçbir bir hukuk kuralını tanımadan kullanılan oylar, nasıl olur da geçerli sayılabilir?

Beşinci gariplik: Erdoğan, 21 Mart 2016'da şöyle diyordu: "Sadece iktidar partisi ile MHP el ele verse, 367'yi bulamayabilirler, o ayrı bir konu, ama hiç olmazsa millete gitmenin yolu açılabilir. Ben inanıyorum ki millete gitmenin yolu açılsa, millet böyle bir yeni anayasaya 'evet' diyecektir. Ben milletimize bu noktada güveniyorum. İktidar partisi ile MHP arasında asgari müştereklerin değil, azami müştereklerin olduğuna inanıyorum. Azami müştereklerin olduğu iki görüş, iki yapı eğer bir araya gelir de böyle bir millî ve yerli anayasayı eğer oluşturursa, bu millet de kendisi için, kendi dokusunu yansıtan millî ve yerli bir anayasaya 'evet' diyecektir diye düşünüyorum. Temenni ederim ki bu adım da kararlı bir şekilde atılır."

Bu temenni gibi görünen ifşaata Bahçelinin cevabı şöyle olmuştu: "MHP'nin hukuki boyutta vereceği destek hükümet mantığı çerçevesinde ele alınmalıdır. MHP, ön şart olarak terörle mücadelenin eksiksiz ve kesintisiz sürdürülmesinden yanadır... AKP'nin kurultayı sonrasında terörle mücadele zaafa uğrarsa, TBMM'de her türlü desteği vermekten çekinmeyiz."

Bir tarafta Türkiye'yi etnik ve mezhep temelinde ayrıştırmaya çalışan; diğer tarafta Millî ve üniter Devlet gerçeğine dayalı iki ayrı dünya görüşünün iş birliği söz konusudur. Bu iş birliği başarıyla yürümektedir(!) Buna göre ilk adımda biri bin yıllık Türk egemenliğini sonlandırma, diğeri koltuğunu koruma yolunda ilerlemektedir.

Cenabı Hak, masum Türk Milletinin yardımcısı olsun!

Yazarın Diğer Yazıları