Gara şehidinin annesi sessizliğini bozdu. Sözleri yürekleri dağladı

Gara şehidinin annesi sessizliğini bozdu. Sözleri yürekleri dağladı

Terör örgütü PKK tarafından beş yıl önce kaçırılan ve Gara'da şehit edilen Uzman Çavuş Mevlüt Kahveci'nin annesi Ayşe Güler, oğlundan uzak beş yılın çok zor geçtiğini belirterek "Hiç gülmedim, hep ağladım. Şehit olacağını hissettim" dedi. Güler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AKP Rize İl Kongresi'nden kendisini araması ile ilgili "Benim kongreden aradığından haberim yoktu. Mezarlıkta aradı, gelişigüzel aradı ve konuştum" ifadelerini kullandı.

Terör örgütü PKK tarafından kaçırıldıktan sonra Irak''ın kuzeyinde bulunan Gara''da şehit olan 13 kişiden biri olan ve memleketi Eskişehir''de son yolculuğuna uğurlanan 31 yaşındaki Şehit Mevlüt Kahveci''nin annesi oğluna hasret yaşadığı beş yılı anlattı. 

''DEVLETİME GÜVENDİM''

Oğlundan uzak geçirdiği beş yılın çok zor geçtiğini ifade eden acılı anne, Sözcü''ye yaptığı açıklamalarda "Bekledim gelecek diye. Ben onu devlete verdim, devletime güvendim. Oğlum sürekli şehit olacağını söylüyordu. Ben umudumu hiç kaybetmedim. Ama yılbaşından sonra şehit olacağını bildim. Başından sonuna kadar umudumu kaybetmedim." diye konuştu.

Oğlundan uzak beş yılın çok zor geçtiğini ifade eden gözü yaşlı şehit annesi Ayşe Güler, şunları söyledi:

"Beş yıl çok zor geçti, hiç gülmedim, hep ağladım. Şehit olacağını hissettim. Yılbaşından sonra bir cumartesi günü namaz kılarken yanıma geldi. ''Ne o Mevlüt?'' dedim. ''Ana sana geldim'' dedi. O günü umutlarım bitti ve oğlumun şehit olacağını hissettim. Soluğu kulağıma geldi. Rüya değildi. Saat 14.00 civarı namaz kılıyordum. Sağ tarafıma geldi ve soluk alıp veriyordu. ''Özledin mi? Üşüdün mü? Mevlüt''üm'' dedim. ''Yok üşümedim, sana geldim'' dedi. Benim oğlum çok saygılıydı, vatanına düşkün birisiydi. Ama sürekli şehit olacağını söylüyordu. Yalnız dört sene çok bekledim. Bir şeye yaslanıyorsun. Yaslandığın çöküyor yani… Oğlumla temas kurmak için çok uğraştım. Cumhurbaşkanıyla uğraştım. Ama Cumhurbaşkanı çok uğraştı, Süleyman Soylu çok uğraştı. Her zaman benimle konuştular, her zaman benimle ilgilendiler. Beni perişan etmediler, perişan olmadım. Ama evladım yoktu o başka. Benim Cumhurbaşkanı’yla, Süleyman Soylu’yla herhangi biriyle sıkıntım yok. Allah''tan geldi bir şey diyemedim. Allah verdi, Allah aldı."

''BENİ KONGREDE ARADIĞINI BİLMİYORDUM''

Şehit cenazesi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini arayarak başsağlığı dilediğini fakat kendisini kongreden aradığını bilmediğini ifade eden Güler, "Dün Cumhurbaşkanı’yla telefon görüşmesi yaptım. Kendisi aradı. Bana başsağlığı diledi. Ben de kendisine ''Oğlumun kanını yerde koyma, senden tek dileğim bir tane bile terörist kalsa kökünü kazı. Ne olursun, bir evladım yok oldu'' dedim. Benim kongreden aradığından haberim yoktu. Ben kongre olduğunu bilmiyordum, haberim yoktu. Beni mezarlıkta aradı, gelişi güzel aradı ve konuştum. Yalan söyleyemem. Benim oğlum gitti gideli bana destek veriyorlar. Yani devletimiz bana oğlum gitti gideli destek verdi. Sadece onların elinden alamadık o başka. Ben parti ayırt etmiyorum. Hepsi parti, hepsi vatandaş. Ben kötü diyemem, yalan da söyleyemem. Sadece benim canım yanıyor, evladım yok. Ben buna üzülüyorum." ifadelerini kulandı.

OĞLUM TAKSİCİNİN OYUNUNA GELDİ

Oğlunun bindiği taksinin şoförü tarafından kandırılarak kaçırıldığını söyleyen anne Güler, "Benim oğlum Hakkari Çukurca''da görevdeydi. İki tane üniversite bitirdi. Oğlum kendisi gibi şehit olan Uzman Çavuş arkadaşı Ümit Gıcır’la görev yeri Çukurca''dan Hakkari''ye özel taksiyle giderken Orhanlı yolunda yolu çevirmişler. Oğluma o taksici kalleşlik etti. Taksici, oğluma ve arkadaşına arabada durmasını kendilerini yakalatmayacağını söylüyor. Yanlarında silahları da vardı, yoksa yakalanmazlardı. Taksici kendilerini kurtaracağı yönde konuşma yapmış. Ama kurtaramadı. Yakalayıp, götürmüşler. Ama taksici geri gelmiş." dedi.

''MEKTUP OĞLUMUNDUR''

Anne Güler, sosyal medyada paylaşılan mektubun şehit oğluna ait olduğunu ve oğlunun kendi yazısı olduğunu ifade etti. Şehit Mevlüt Kahveci''nin annesi Ayşe Güler’e yazdığı o mektupta şu ifadeler yer alıyor:

''BUGÜNE KADAR NEDEN KURTARILMADIK''

''''Anne, örgütün söylediği sürekli bizi AKP hükümetinden bugüne kadar kimsenin istemediği, ancak AKP ve Cumhurbaşkanı bizleri talep eder ve örgütün bu isteğe kayıtsız kalmayacağı ve bizi bırakacağını söylemektedir. Ancak bugüne kadar neden kurtarılmadık? Neden bizim için bir girişimde bulunulmadı? Ben hangi ülkenin askeriyim, kime hizmet ediyordum? Başka ülke vatandaşları için araya girip diğer örgütlerle görüşen devletler, neden kendi asker ve polisi için bunu yapmıyor. Buradakilerin suçu ne? Bizim suçumuz ne? Suçumuz Türkiye Cumhuriyeti karayollarını kullanmak mı?

''ÖLMEDİK DİYE Mİ SUÇLUYUZ?''

Ya da Hakkari’de yolda halktan herhangi bir kişiye zarar gelmesin diye kendimizi feda etmemiz mi? Bu mu karşılığı? Bu mu ödülümüz? Biz nasıl kimseye bir şey olmasın diye askerin asli görevlerinden biri olanı yaptıysak, devletimiz neden asli görevlerinden biri olan asker, polis veya vatandaşına sahip çıkmak görevini yapmıyor. Ben inanıyorum ki eğer istenilseydi biz buradan bir formül, bir yöntem bulunarak alınırdık. Ama istenilmedi. Ölmedik, şehit olmadık diye mi suçluyuz?

''SİVİL OLRAK ALIKONULDUK''

Burada bizimle beraber 13 kişi de görev yaparken değil de, herkes bir yerden bir yere giderken sivil olarak alıkonulduk… Diğer 13 aile ile birleşip öyle hareket edin. Gerek İnsan Hakları Derneği gerek Ankara’ya Cumhurbaşkanlığı’na, Meclis’e ve diğer partilere gidilip bizim aile, sizlerin de evlat özlemlerine son verilmesi istenirse bunun kolay bir şekilde olacağına inanıyorum."