Gâlip Abi, bir şey değişmedi, her şey bildiğin gibi…
Sensiz geçen yirmi yılda bizim mahallede değişen bir şey yok Gâlip Abi. Ağızlarda bir aşufte sakızı gibi çiğneniyor hainlik yine. Hani Mamak Cezâevi'nin yollarında tüketmiştin ya o yılları, hani üç kuruş için el açardın ya evlâtların için, hani tahliyeler gerçekleştikten sonraki günlerdi, Kızılay'daki o avukat yazıhânesine alınmamıştın da kapıya dikilen bir kaç genç tarafından "yasak" denmişti sana. O ân bile önemsememiştin o sana yapılanı. Döndün ve gittin ya hani. Değişen bir şey yok Gâlip Abi bizim mahallede. Yine genç çocuklar toplantı basıyor, yine genç çocuklar yasak koyuyorlar abilerinin yerine. Abileri gelmiyor oralara, gelemiyorlar, genç çocukları yolluyorlar. O genç çocuklar böylesi çirkin hâtıraların sahibi oluyorlar genç yaşlarında. Hırs ve kin emziriliyor yine çocuklara. Ağızlarından öfke kusuyorlar tanımadıkları, bir araya hiç gelmedikleri, beş dakika otursalar çok sevecekleri insanlara parmak sallıyorlar. Yine bir tarafta senin gururlu çocukların yan yana oturmuş, karşılarında tefessüh etmiş bir kastın çocukları. Yine bir tarafta devletin ve milletin bekası safında yan yana hizâlanmış başları dik ocaklı çocukların, karşılarında kurulmuş bir öfkenin oyuncakları gibi onların karşısına geçirilmiş çocuklar. Yine bir tarafta ocaklarda kor kesmiş, pevâneler gibi ateşlere atılmış evlâtların, diğer tarafta sırtını emniyetli duvarlara dayamış, gölgeliklere alışmışların sahneye fırlattığı gencecik yumrukları sıkılmış çocuklar…
Her şey bildiğin gibi Gâlip Abi, sensiz geçen yirmi senede bizim mahallede değişen bir şey yok anlayacağın.
Ben mi?
Ben hâlâ bana verdiğin o 'Eugenie Grandet' isimli Balzac romanındayım, dönüyorum dönüyorum okuyorum, bitiremedim hâlâ. Biliyorsun biraz tembelim, biraz da toplum kaçkını hani, yalnızlığı severim biliyorsun.
Hani anlatmıştın ya bir akşam bana, Balzac sarayda bir toplantıya davetlidir. Masada önemli meseleler konuşuluyordur, cumhuriyet, devlet, özgürlükler ve ilââhir. Balzac susuyor, hiç konuşmuyordur. Saatler geçer harâretli tartışmalarla ve Balzac âniden elini vurur masaya ve "Beyler, bakıyorum da saatlerdir havâiyattan bahsediyorsunuz, söyleyin bana Eugenie Grande kiminle evlenecek. Efendiler gerçeğe dönelim?" der. Balzac toplantıda geçen o kadar saat boyunca romanının sonuna yaklaşmışken romanının kahramanı ve sadâkat timsâli Eugenie'yi kiminle evlendireceğini düşünmektedir. Ve terk eder toplantıyı Balzac evine döner.
İşte ben de aynı durumdayım. Bizi, yani senin Eugenie Grandet'lerini düşünüyorum Gâlip Abi. Onların romanını yazıyorum şu sıralar ve yalnızca onları düşünüyorum…
Hepsi bir yerlere savrulmuş. Kimisi köşesine çekilmiş, kimi hâlâ dimdik ve bir rüyânın hakikat olma ihtimâline aşık, kimi tüm iddialarını ve mâzisini unutmuş gelen ağam giden paşam diyor, kimi aynı ilk günlerinden beri bildiğin gibi gençleri kışkırtmakta hesaplarını bozanların üzerine salmakta.
Biz senin de her gece gördüğün o rüyânın gerçek olma ihtimâline aşığız hâlâ. Hani o 'Demirdağ'ı eriten ve 'Kutlu Kağanlık'ı kuran Börteçine'nin rüyâlarının, hani o beyaz atının kuyruğunu düğümleyip, yalınkılıç düşman üzerine yürüyen Alparslan'nın rüyâlarının, hani o Çeğen Tepesi'nde mitralyöz ateşine karşı yalnızca kılıcıyla hücum eden şehid-i güzînimiz Enver Paşa'nın rüyâlarının, hani o "Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahrîb edilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız" diyen Mustafa Kemâl'in rüyâlarının, hani o "Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz" diyen Alparslan Türkeş'in, hani o "Ben Türk'üm Türk esir olmaz, ben Türk'üm Türk devletsiz olmaz, ben Türk'üm Türk bayraksız olmaz, ben Türk'üm Türk ezansız olmaz, ben Türk'üm Türk hürriyetsiz olmaz" diyen Muhsin Yazıcıoğlu'nun rüyâlarının gerçek olma ihtimâline aşığız hâlâ.
Endişe etme Gâlip Abi rahat uyu, biz bir tepenin üzerindeyiz ve ateşlere atsalar, çarmıhlara gerseler yine de cihana değişmeyeceğiz şu öksüz Türklüğümüzü ve ülkücülüğümüzü…
Vefatının yirminci yılında Gâlip Ağabey'e ve evvel giden cümle ahbâba selâm ve rahmet olsun…