Gaflet
“Liseyi bitirdikten sonra İstanbul’da Tıp Talebe Yurdu’na gittim. Sağlık Bakanlığı hekim yetiştirmek için bir kurum oluşturmuştu. Her yıl lise mezunu 100-150 kişi alınıp doktor yapmak için okutuluyordu. Bakanlık okuttuğu öğrencilerin bütün ihtiyaçlarını karşılıyordu... 1943 yılıydı... Dicle Talebe Yurdu’na ilk gittiğimde Musa Anter vardı... Mustafa Remzi Bucak mezun olmuştu, avukattı ama yurt yönetimindeydi. Ben İstanbul’a gidinceye kadar Kürt kimliği hakkında hiçbir bilgiye sahip değildim... Üniversiteye gittikten sonra o bilinç oluştu... Demek biz ayrı bir halkmışız. Ayrı bir dilimiz varmış. Ayrı bir kültürümüz varmış... Dicle Talebe Yurdu’na ilgim daha çok arttı. Oradaki hafta sonu toplantılarına düzenli olarak katılmaya başladım. Faik Bucak’ı yakından izliyordum. Bedirhanilerin çıkardığı Hawar dergisi özel kuryeyle gayet gizli olarak geliyordu.”
Yukarıdaki satırlar Tarık Ziya Ekinci’ye ait. Değerli araştırıcı Bilal Şimşir, Şeyhmus Diken’in “Amidalılar. Sürgündeki Diyarbekirliler, İstanbul 2007” kitabından alıntılamış. Alıntı, Şimşir’in “Kürtçülük II” kitabının (Bilgi Yayınevi, Ocak 2009) 430-431. sayfalarında yer alıyor. Ekinci, 1965’te Türkiye İşçi Partisi Diyarbakır milletvekili olan zat. İşçi Partisi’nin uzun süre genel sekreterliğini yapmış. Yani partinin ikinci adamı. 1970’te, Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nın Diyarbakır, Silvan, Ergani, Batman şubelerini kuruyor.
Şimdi de Ekinci’nin hatıralarındaki diğer isimlere bakalım.
Mustafa Remzi Bucak bir yandan avukatlık yapıyor, öte yandan Dicle Talebe Yurdu’nu idare ediyor. American Bible Society adlı misyoner teşkilatıyla da ilişkisi var. 1950-1954 arasında Demokrat Parti Diyarbakır milletvekili. Milletvekilliği bittikten sonra Amerika’ya gidiyor ve New York’taki misyoner teşkilatında çalışmalarına devam ediyor (Şimşir 2009: s. 503).
Musa Anter, Kürtçü muhitlerde Ape Musa (Musa Amca) olarak biliniyor. Daha öğrencilik yıllarında, yazları Suriye’ye giderek orada bulunan kaçak Kürtçülerle tanışıyor: Kâmuran Bedirhan, Osman Sabri, Haco ve Emini Ahmet. Sarı güneşli, beyaz, kırmızı, yeşil Kürtçü bayrağı ve silah üzerine yemin ederek Kürdistan’ı Kurtarma Cemiyeti’ni kuruyorlar. 1940’larda İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitiriyor; 1944’te Abdürrahim Zapsu’nun kızı, Cüneyt Zapsu’nun halası Ayşe Hale ile evleniyor. O da Tarık Ziya Ekinci gibi Türkiye İşçi Partisi üyesi ve milletvekili adayı. Kürtçülerin akıl hocalarından. PKK’nın üst kadrolarındaki anlaşmazlıkları çözmek gerektiğinde ilk başvurulan kişilerden. 1992 Eylülünde yine böyle bir anlaşmazlığı çözmek üzere çağrılıp pusuya düşürülüyor ve öldürülüyor.
Faik Bucak, Mustafa Remzi Bucak’ın teyze oğlu. Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi kurucu ve başkanı. Tarık Ziya Ekinci’nin bahsettiği “özel kurye”, Faik Bucak’ın adamı Palulu Mustafa’dır. Suriye’ye kaçak olarak girer çıkar; Celadet Bedirhan’dan haberler getirir; Suriye’de çıkan Kürtçü Hawar ve Ronahî dergilerini de gizlice Faik Bucak’a ulaştırır. “Rahmetli babam bir Kürt ulusalcısı olduğunu bana anlatamıyordu 1951’lerde” diyen oğlu Serhat Bucak babası Faik Bucak’ı şöyle anlatıyor.
“Gürün’de babam hakimken Sarızlı Kürtler, Gürün köylerine ait toprakları işgal ediyorlar. Ve o zaman babam beni adliyeye götürürdü. Beraber mahkemeye çıkardık babamla. Babamın yanına otururdum. Fakat o gün beni dışarı çıkardı. Ben seneler sonra öğrendim. Şimdi Özge Yayınları’nın sahibi Mehmet Bayrak var. Onun babası da dahil olmak üzere onun ailesinden Sarız’ın Kürtleri toprak işgali yapıyorlar. Babam onların ifadesini alıyor. Onlara ‘Kürtsünüz değil mi’ diyor. ‘Evet’ diyorlar. Onların lehine karar veriyor. Gürünlüler Türkmüş. Bana bunu ilk defa rahmetli Deniz Gezmiş üniversitede anlattı. Babam hakimlik yaparken Deniz’in babası Cemil Hoca da öğretmendi Gürün’de... Ben gittim anneme sordum. Annem (de) bana anlattı.”
Bu sözleri internetteki Lêkolîn Arşiv’den aldım. Yani kendi yayınları. Deniz Gezmiş’in arkadaşı Serhat Bucak, babasının marifetini övünerek anlatıyor.
Evet, 1940’larda bakanlıkça okutulan öğrenciler... Bir Kürtçünün idare ettiği yurt... Suriye’den kaçak giren Kürtçü dergiler... Kürtçü yurt yöneticisi daha sonra Demokrat Parti milletvekili. Yurtta yetişenler Türkiye İşçi Partisi yöneticileri... Devrimci Doğu Kültür Ocakları... Deniz Gezmiş’le arkadaşlıklar... Eski yönetimlerin yaptıklarına gaflet diyelim. Ya şimdi yapılanlara?