G20'ye nazire
G20, "liderler zirvesi" durumundan dolayı çoğunlukla siyasal krizler ekseninde, ittifak kulisleri boyutuyla konuşuluyor. Böyle olunca da asli misyonu ıskalanıyor haliyle.
Tekirdağ Barosu eski Başkanlarından, eski milletvekili Güneş Gürseler sosyal medya hesabında G20'yi temsil ettiği kavram yani "büyük/gelişmiş ekonomiler olabilmek" üzerinden eleştirmiş.
Gürseler "dinleyen olmaz ama gene de" diye başlamış cümlelerine ama kulak vermeli bence:
"İnsanlığın bugün ulaştığı uygarlık düzeyi ve kazanımlar gelecek kuşaklar pahasına yaratılmış ve yoksul insan sayısı giderek artmış ise hiçbir ekonomi ya da ekonomik sistem başarılı sayılamaz.
Bugünün egemen kültürü "sınırsız tüketim" anlayışına dayalıdır.
Egemen kültürün dinamiği üretim/tüketim, temel mantığı da daha fazla üretmek ve daha fazla tükettirmektir. Her şey, doğal kaynaklar, teknoloji, üretip tüketmek için vardır. Daha fazla üretip daha fazla tüketmek amaç haline gelmiş, gezegenimiz ve insanlar tüketim kölesine dönüştürülmüştür.
Üretim ve tüketim düzenleri bu mantık ile ve doğanın yasalarına uymayan bir yıkıcılıkla sürüp gittikçe gezegenin ve insanlığın ne küresel ne de yerel sorunlarının çözümünde başarı sağlanamaz.
Bu mantığın değişmesi ise tüketimin amaç değil araç görüldüğü, "sınırsız büyüme" yerine çevre-ekonomi dengesine dayanan, çevreyi kalkınmanın hem kaynağı hem de sınırı gören bir kültürün egemen olmasına bağlıdır."
"Gelecek pahası"na yaşamak bugün için yaşamaktır belki de yaşatmak mıdır yoksa öldürmek mi bir durup düşünmeli...
Sen de haklısın be Michelle!
Antalya'da yapılan G20 Zirvesi'nde "hanımefendiler"ce ağırlanan "lider eşleri"ne yapılan "küresel altın günü" tadındaki programlara bakınca programa katılma ihtiyacı duymayan Michelle Obama'ya hak vermiyor değilim doğrusu...
Nihayetinde "üstün zekalılar okulu"ndan mezun kadın!
Davutoğlu bile ti'ye alıyor
Dün Ankara'da, AKP Genel Merkezi'nde milletvekilleriyle buluşan Ahmet Davutoğlu'nun muhalefete "yukarıdan bakan", "ti'ye alan" konuşmasını izlerken, AKP'ye oy vermediği sır olmayan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ben ezildim, oy verdiklerim adına yerin dibine girdim...
Merak ediyorum...
Seçmenleri her Allah'ın günü evlerinin kapısından çıktıkları andan itibaren kapıcının, bakkalın, manavın, terzinin, müdavimi olduğu lokantadaki garsonun, eşin, dostun, hısım-akrabanın "n'oolduuuuu"larına "cevap vermeye çalışmak"tan yorulan bu siyasi partilerin sorumluları, Davutoğlu üstten üstten "Muhalefet partilerine tavsiyem var. Kongreye gitmeye hazırlanan partilere de tavsiyede bulunuyorum. Kongreden korkmasınlar. Kendi kongrelerinden çekinenler, Türkiye'ye hiçbir gelecek vaadinde bulunamaz..." derken ne hissettiler?
Davutoğlu'nun bile(!) "partisine tarihi oy kazandırmış bir lider olarak" kendilerine nasihat verir hale gelmiş olması hiç mi utandırmadı?
Fransız kalanlar
İddia ediyorum Paris bu denli bezenmemiştir kendi bayrağıyla...
Önüm, arkam, sağım, solum; sokağa çıktığımda nereye baksam mavi-beyaz-kırmızı... Işıklısı, bezi, posteri... Ne çabuk pazara düştüyse; tişörte baskısı...
Hele sosyal medya;
Şehitlerimize saygı manasında profilini "Türk bayrağı" yapanlara, adının önüne T.C. ekleme ihtiyacı duyanlara "ırkçı-faşist" damgasını yapıştırmakta pek mahir olanlar içinde bulundukları ruh halini, tepkilerini "profil resimleri"ni Fransa bayrağına çevirerek gösterme yoluna başvuruyorlar...
Türk'e Fransız kalıyorlar ama Fransız olmakta beis görmüyorlar; mankurtlar!