Galatasaray ile Fenerbahçe arasında Suudi Arabistan'da oynanacak Süper Kupa maçı krize yol açmıştı.
Temsilcilerimiz sahaya Atatürk tişörtleri ve pankartıyla çıkmak istemişler, Suudiler bunu engellemişlerdi.
Takımlarımızın soyunma odasını bile polisler basmıştı.
Maçı oynamayan takımlarımız İstanbul'a geri dönmüştü.
Duayen gazeteci Güneri Civaoğlu, bugünkü köşesinde Suudi Arabistan tarihi ile ilgili çok çarpıcı bilgiler paylaştı.
Televizyonda Galatasaray'ın eski yöneticisi ve divan kurulu üyesi Sedat Doğan'ı izlediğini belirten Civaoğlu, "Konu Galatasaray ve Fenerbahçe’nin Suudi Arabistan’da Süper Kupa maçına çıkmayışlarıydı. Sedat Doğan olayın arkasındaki gerçekleri anlattı. Suudi Arabistan için “dost değil” diye yumuşatabileceğim bir kelime kullandı, gerçekten öyle mi?" dedikten sonra tarihi olayları sıraladı.
Yazıya “Suudi ailesinden ilk Kral Abdullah bin Suud’un İstanbul’da başının kesilerek infaz edildiğinin” altını çizerek başlayan Civaoğlu, "Sultan II. Mahmud’un huzurunda Bostancı başı Halil Ağa’nın kılıcıyla başı gövdesinden ayrılmıştı" diye yazdı.
Civaoğlu, Suudilerin isyan ederek Osmanlı askerlerini yendiğini, Medine'yi Mekke'yi ele geçirerek haç yolunun senelerce kapalı kaldığını belirterek, "Osmanlı prestijinin derinden sarsıldığı gelişmelerdi bunlar. Çünkü Osmanlı Devleti iki kutsal şehir Mekke ve Medine üzerinde 1517’den beri hükümranlığını sürdürmekteydi. Osmanlı II. Mahmud tahta geçtikten sonra Suud sorununa çözüm girişiminde bulunabildi. Sultan II. Mahmud kutsal şehirleri tekrar ele geçirmek ve Suriye’yi tehdit eden Vahhabi yayılışını durdurmak için Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’yı görevlendirdi. Kavalalı’nın oğlu Tosun Paşa muazzam ordusuyla Suudlulardan önce Hicaz’ı, sonra Medine’yi geri aldı" ifadelerini kullandı.
Civaoğlu yazısına şöyle devam etti:
Medine’nin anahtarını Mehmed Ali Paşa “anahtar ağası” Latif Ağa ile İstanbul’a gönderdi.
Cuma günü anahtarın karşılanması için büyük bir alay tertip edilmişti.
30 Ocak 1813’te Latif Ağa top sesleri arasında İstanbul’a girdi.
Şeyhül İslam başta olmak üzere devlet büyükleri Latif Ağa’yı karşıladılar.
Anahtar saraya getirilerek II. Mahmud’a sunuldu.
II. Mahmud tarafından Latif Ağa ve maiyetine kese kese altınlar bahşedildi.
Latif Ağa ayrıca “Beylerbeyilik” rütbesiyle onurlandırıldı.
Tosun Paşa Suudlardan Mekke, Cidde, Taif’i de geri aldı. Bunun üzerine Sultan II. Mahmud “İstanbul’da bir hafta boyunca top şenliği yapılmasını” buyurdu.
Mehmet Ali Paşa’nın diğer oğlu İsmail bey Mekke’nin anahtarlarını İstanbul’da bizzat Sultan II. Mahmud’a sundu. O da kılıç, kaftan, mücevherli hançer ve altınlarla taltif edildi.
Ancak Suudilerin merkezi henüz ele geçirilmemişti.
Mehmed Ali Paşa’nın diğer oğlu İbrahim Paşa Abdullah bin Suud’un kapandığı Diriye’yi kuşattı.
6 Eylül 1818’de kenti ele geçirdi.
Abdullah bin Suud 4 oğlu ve bazı yakınlarıyla birlikte yakalandı.
Suud ailesinden pek çoğu kuşatmadan önce kaçmışlardı.
Kalanlar ise Mısır’daki hapishanelere gönderilmişlerdi.
Abdullah bin Suud ise katibi ve hazinedarı ile birlikte deniz yoluyla İstanbul’a gönderildi.
14 Aralık 1818’de Haliç’te defterdar iskelesine çıkarıldıktan sonra zincirlere vurulmuş şekilde halka teşhir edilerek Babıali’de Sadrazamın huzuruna çıkarıldı.
Abdullah bin Suud’u getirenlere Sadrazam samur kürkler hediye etti ve her birine ömür boyu gelir bağladı. Abdullah bin Suud ve adamları ise zindana kapatıldı.
17 Aralık 1818 günü Sultan II. Mahmud’un huzuruna çıkarıldılar.
Sultan II. Mahmud mahkumları bir süre seyretti ve sonra idamlarını emretti.
Bostancıbaşı Halil Ağa’nın kılıcıyla Sultan’ın huzurunda Abdullah bin Suud’un başı uçuruldu.
Abdülaziz bin Abdurrahman bin Faysal Al-i Suud veya bilinen adıyla İbn Suud, Suudi Arabistan’ın ilk kurucusu ve Kralıdır. 1890 yılında sürgünde olduğu Kuveyt’ten geri döndü. Osmanlı hükümetinden toprak satın aldı.
Kardeşi ve kuzenleriyle birlikte Riyad kentinin yönetimine el koydu.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Mekke’yi ele geçirerek Mekke şerifi Hüseyin bin Ali ve 700 yıllık Haşimi iktidarının güçlerini yenilgiye uğrattı. 10 Ocak 1926’da Hicaz Kralı olarak
taç giydi. İngiliz hükümeti bu fiili durumu ve onun krallığını kabul etti.
1929’da Arabistan yarım adasının neredeyse tamamını idaresi altına aldıktan sonra günümüzdeki “Suudi Arabistan Krallığı’nı” kurdu. Aynı yıl kendisini “ilk Suudi Arabistan Kralı” ilan etti.
1938’de ülkesinde petrol bulunması sonucu dünyanın en zengin ülkelerinden biri haline gelen Suudi Arabistan, Amerikan petrol şirketleriyle ortaklık ilişkilerine girerek süper büyüğün desteğini elde etti.