Fransız devleti hep terbiyesizdir!
Kanun-u Esasi ilân edilirken (1876), Haliç’teki Bahriye Nezareti binasında toplanan bir konferans Osmanlı’nın hayatı ile yakından ilgili kararlar alıyordu.
Cemal Kutay’ın da belirttiği gibi “Bu konferans, devletler hukuku kaidelerine uymayan, ev sahibini hiçe sayan hazin bir nezaketsizlik içinde başlamıştı...”
* İstanbul, devletimizin pâyitahtı idi.
* Tersane binası resmî yapılarımız arasında idi.
* Ama konuşulan konular toprak bütünlüğümüz ve üzerinde bayrağımızın dalgalandığı ülkelerin kaderiyle ilgiliydi.
Ve en garibi...
* İlk toplantıya biz davet edilmemiştik...
* Toplantı gündemini İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, İtalya, Almanya kendi aralarında kararlaştırmışlardı.
Bunlar o gün “Balkanları karıştıran” devletlerdi. Osmanlı’nın dağılmasında önemli rol oynayan “Balkan Bozgunu” tohumlarını Osmanlı’nın mülkünde atıyorlardı. Daha da acı olanı, Osmanlı içinde de bu devletlere “Beyaz bayrak sallayan”ların sayısı hiç de az değildi.
Siz şimdi bir bu 1876’daki tabloyu gözünüzün önüne getirin, bir de Avrupa Birliği sürecinde Türkiye’nin aynı Fransa, İtalya, Almanya ve hatta İngiltere ile yaşadıklarını hatırlayın. Hatıralarınızın arasına PKK ve ASALA’yı ve tabii Türkiye Cumhuriyeti içerisinden bu mihraklara “Beyaz bayrak sallayan” zevatı ilave ediverin. Hatırlamaya geçmişte ve bugün, “Türk askeri Kıbrıs’ta işgalcidir” diyenlerden başlayabilirsiniz.
Talepler konferansın konusu olan Osmanlı’dan olacağı için toplantının ikinci celsesine Osmanlı delegeleri de davet edilir...
Ve görüşmelerin kilitlendiği bir günde Balkanları Osmanlı aleyhine ayaklandıran unsurlardan Fransız delegesi Kont dö Şodri ortada hiçbir sebep yokken açar ağzını yumar gözünü. Balkanlar’da Türklerin gayrimüslimlere yaptığı şöyle zulüm vardır, böyle zulüm vardır, der, der... ve Osmanlı murahhası Ethem Paşa’nın gözünün içine bakarak kinini kusar:
“-Avrupa artık asırlardır devam eden bu zulümlere göz yummamak kararındadır. Çünkü bu mezalim, insanlığın yüz karası olmaktadır...”
Çok iyi Fransızca bilen ve Fransa’da mühendislik tahsili yapmış olan Ethem Paşa ayağa kalkarak bu küstaha şu cevabı verir:
“-Kont hazretleri, milletlerin tarihleri yazılmıştır. Sizin tarihiniz de bizim tarihimiz de meydanda... Sizinkinde, meselâ bir Sen-Bartelmi faciası vardır ki, aynı dinin sâlikleri olduğu halde sırf mezhep farkından dolayı, milletiniz en değerli evlâtlarını öldürmüştür. Hem de sarayınızın misafiri iken. On Dördüncü Lui zamanındaki Dragonad felaketi de hatırınızda olsa gerek. Lütfen söyler misiniz: Acaba Türk tarihinde değil kendi dindaş ve millettaşlarımıza, dini ve milliyeti bizden olmayanlara böyle bir zulüm ve işkence vukua gelmiş midir?”
Konferanstaki bu tartışma şiddetlenerek devam etmiştir. Mesele Fransa’nın aynı Fransa, Batının aynı Batı olduğudur.
Daha dün yani 14 Aralık 2011’de Türkiye’den “ülkedeki Hıristiyanların haklarına tam olarak saygı göstermesini isteyen” bir yasa geçti. Hem de sadece iki oyla...
Evet evet, iki oyla...
Kabul edilen tasarıda Türkiye’de din özgürlüğünün çok kısıtlı olduğu iddia ediliyor ve bakınız neler talep ediliyor, Hürriyet’ten aktaralım:
l Tüm dini ayrımcılık türlerine son verilmesi,
l Herhangi bir engelleme ve kısıtlama olmaksızın kilise ve kilise malları sahiplerinin, ibadet hizmeti, dini eğitim, rahiplerin eğitimi, dini grupların toplanması, yaşlı ve fakirlere yardım da dahil olmak üzere sosyal hizmetler verme ve diğer dini faaliyetleri yerine getirme hakkına izin verilmesi,
l Tüm Hıristiyan kiliselerinin ve ibadethane, manastır, okul, hastane, anıt ve kutsal alan ile sanat eserleri, el yazmaları, dini eserler gibi taşınabilir mallar da dahil olmak üzere tüm diğer dini mülklerin gerçek sahiplerine iade edilmesi,
l Herhangi bir engelleme ve kısıtlama olmaksızın kilise ve kilise mülkleri sahiplerinin, Türkiye içindeki tüm kilise ve diğer ibadethaneler, manastırlar, okullar, hastaneler, anıtlar, kutsal alanlar ve diğer dini mülklerin koruma, onarım ve yeniden inşası hakkına izin verilmesi.
İyi de... Ya ABD’de Müslümanlara yapılan insanlık dışı baskı ve zulümler ne olacak? Ve Avrupa’daki korkunç ırkçılık ile Avrupa Birliği ülkelerinde Dazlakların Müslümanlara ve Türklere yaptıkları katliamlar niye gündeme gelmiyor? Değişen hiçbir şey yok! Bunu anlamayanlar ancak “Ne pahasına olursa olsun AB” diyenler ve, “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmayı” demokratlık zanneden vicdanı ve inancı örselenmişler...