Fransa Avrupa'yı kaybediyor. NATO'nun doğu kanadında tedirginlik artıyor

Fransa Avrupa'yı kaybediyor. NATO'nun doğu kanadında tedirginlik artıyor

Emmanuel Macron'un kumarı Marine Le Pen'in National Rally'sinin hükümeti ele geçirmesini en azından şimdilik engellemiş olabilir. Fakat son seçim sonuçları Fransa'da ciddi bir kargaşaya yol açtı ve ülkenin uluslararası güvenlik taahhütlerini tehlikeye atma potansiyelini arttırdı.

Fransız gazeteci Francoise Giroud, 1998 tarihli Gais-z-Et-Contents kitabında şöyle diyordu:

"Faşizm işte böyle başlar. Adını asla söylemez, sürünür, yüzer ve burnunun ucunu gösterdiğinde bizler bir ağızdan şöyle deriz: 'Gerçekten mi? Öyle mi düşünüyorsun? Abartmamalısın! Ve sonra bir gün yüzünüze sert bir tokat atar ve artık ondan kurtulmak için çok geçtir."

Bu sözler Emmanuel Macron'un aklından uzun süre çıkmayacak gibi görünüyor. Fransa Cumhurbaşkanı için aşırılık yanlılarının tokadı 9 Haziran'da çok şiddetliydi ve "ondan kurtulmaya" çalışmak ülkenin siyasi sistemini paramparça edecek bir fikri içeriyordu: Avrupa Parlamentosu seçimlerinde cumhurbaşkanlığı partisinin hüsrana uğramasının ardından Ulusal Meclis'in feshedilmesi...

Macron'un AB Parlamentosu seçimlerinden sonra aldığı erken seçim kararı, medya platformlarında ve dergilerde aşırı uçların, özellikle de Rassemblement National tarafından temsil edilen "sınır tanımayan sağın" ve La France Insoumise'in isyankar aşırı solunun yükselişini yorumlayan sonsuz bir analiz akışı yarattı: Ekonomik programları, Fransa'nın dış politikası, Avrupa entegrasyonu, NATO ve Avrupa'nın geleceği üzerinde yaratabilecekleri etkiler, tehlikeli sonuçlar kataloğuna dönüştü.

french-election-live-blog-banner-rectangle-high-quality.jpg

FRANSA'DA KIRILMANIN KÖKLERİ

Kendi ifadesine göre Rus kültürüne sempati duyan Macron, siyasi karar alma sürecinde Rus ruleti yaklaşımını benimsemiş görünüyor. Hem içeride hem de dışarıda mümkün olan en kötü zamanda yaptığı seçim çağrısı da bunun en bariz göstergesi oldu. Hatırlayalım erken seçim kararı, Yeni Kaledonya'da oy hakkı reformu nedeniyle çıkan ayaklanmalardan haftalar sonra, Fransa'nın yeni Avrupa Komisyonu ve Parlamentosu'nda nüfuz ağını kurmaya odaklanması gereken bir zamanda, Paris Olimpiyatları'ndan hemen önce ve seçim tarihini AB seçim yenilgisinden sadece 20 gün sonra, yasal olarak mümkün olan en kısa sürede belirlendi.

Macron, Rusya yanlısı şefkatli bir duruştan Ukrayna'yı destekleyen bir pozisyon olarak tanımlanabilecek bir pozisyona yavaşça ve zorlukla taraf değiştirdikten sonra, kararlı Rusya yanlısı seçeneklere sahip partilerin iktidara gelmesine izin vererek Fransa'nın Ukrayna'ya olan desteğini bir anda riske attı.

Yine de bunlar sadece dolaylı sonuçlar yani buzdağının sadece görünen kısmı. Fransa'daki 2024 erken seçimleri her zamankinden daha fazla Fransızı ilgilendiriyordu.

Fransa'daki son seçimler, 1990'lardan bu yana ekonomik ve sosyal zorlukların üstesinden gelemeyen ve Avrupa'nın 1989 sonrası başkalaşımını küçümseyen, başarılı reformlar yapamayan ve döneme ayak uyduramayan sağlayamayan, kararlılık ve esneklikle hareket eden elitlerini yaratmak şöyle dursun hayatlarını devam ettirmelerini bile zora sokan ve yeni neslin enerjilerini tanıyıp özgürleştiremeyen, dış politikada nostaljiyi, tek taraflılığı ve sansürcülüğü, sosyal ve ekonomik politikalarda analjezikleri tercih eden liderliğin sonucuydu.

Bu seçimlerin bir krizin sonu, bir diğerinin ise başlangıcı olduğunda şüphe yok. Fransa'da, özünde iki blok çatışıyor: biri 20. yüzyılın aşırı sol ve aşırı sağ fikirleriyle beslenen, anti-demokratik, anti-liberal olan; diğeri ise liberalizme bağlı olmasına rağmen olgun, uzlaşmacı, bütünleştirici bir Fransız demokrasisi örgütlemede başarısız olan merkezci blok.

Fransa'daki seçimlerinin lafzen olmasa da ruhen, sol tarafından kazanılmasından rahatsız olmalı mıyız? Pek sayılmaz. Fransız seçmenler, aşırı sağı izole eden meşhur plafond de verre'nin kırıldığı ve Jean-Marie Le Pen'in cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna kaldığı 2002'den başlayarak uzun süre her ikisinin de lehine bir durum inşa ettiler. Bu yükseliş, 2016'da anti-kapitalist bir iştahla Troçkist ajitasyonun bir çarpanı olan sert ve isyankar France Unbowed'un yaratılmasıyla devam etti. Şimdi, iki aşırı uç Fransız parlamentosunda büyük bir savaşa hazırlanıyor.

Radikal güçlerin varlığından daha endişe verici olan ise 2024 seçimlerinin, büyük olasılıkla Fransa'nın siyasi felç olmasına yol açacak olan kargaşanın çifte zaferine giden yolu açmış olmasıdır. Ufukta küçülme ve işlevsizlik görünüyor; çünkü iki parti sadece birbiriyle savaşmakla kalmayacak, aynı zamanda ortak bir düşmanı da hedef alacak. Peki kimdir bu ortak düşman? Elbetteki emevcut Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron.

ap24189720519661.jpg

BEKLENMEDİK BİR ZAFER

Sol ittifak Nouveau Front Populaire (Yeni Halk Cephesi) ve Renaissance'ın ardından üçüncü olan National Rally, anketlerin Jordan Bardella'nın partisine ilk turdan önce ve sonra mutlak çoğunluk vermesine rağmen şaşırtıcı bir gerileme yaşadı. Macron'un partisinden çok Sol ittifak tarafından uygulanan ve aşırı sağa karşı bir baraj oluşturmayı amaçlayan adayların geri çekilme stratejisi, açıkça Yeni Halk Cephesi'nin ya da daha doğrusu Yeni Halk Cephesi'ndeki ılımlı partilerin büyük yararına oldu.

National Rally'nin programı nihai olarak tutarsız bulunarak reddedilirken, ırkçı olmakla suçlanan adayların işe alınması ve olası bir hükümet kadrosunda çok sayıda amatör vekil ve ideologun bulunması seçmenlerin korkmasına yetti. Bununla birlikte, bu seçim başarısızlığı merkezin ya da solun gerçek bir zaferi olmaktan çok uzak.

İlk olarak, National Rally meclisteki milletvekili sayısını yaklaşık üçte iki oranında arttırmayı başardı. Bu da Palais-Bourbon'un çeşitli komitelerinde ve çalışma gruplarında daha fazla etkiye sahip olacağı anlamına geliyor.

İkinci olarak, bu kötü performans Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ve parlamento seçimlerinin ilk turunda National Rally oylarının temsil ettiği dalgayı ya da daha doğrusu yükselişi gölgelememelidir.

9 Haziran'da Bardella ve listesi, 2019'a kıyasla muhteşem bir sıçrama yaparak 2.4 milyon oy aldı ve oyların %40'ını aştığı yaklaşık yirmi bölgede stratosferik seviyelere ulaştı. Bu tür sonuçlar genellikle siyasi bir depremin sonucu olarak ortaya çıkar. %40 ve üzeri bir destek, National Rally'nin dünya vizyonunun ve Fransa'daki duruma ilişkin teşhisinin ülkenin bir bölümünü büyük ölçüde ikna ettiği ve ideolojisinin artık halk tarafından paylaşılan siyasi sağduyu ile bir olduğu anlamına geliyor.

Dahası, sosyologları en çok şaşırtan şey, National Rally'nin beyaz yakalı ve mavi yakalı işçiler arasındaki ezici hakimiyeti oldu. Bu da 30 Haziran'daki yasama seçimlerinin ilk turundaki şok edici destek artışını açıklıyor.

National Rally, ekonomik olarak iyi durumda olan kentler de dahil olmak üzere tüm ülkeyi etkisi altına alan bir dip dalgayla toplam oylarını 2022'ye kıyasla neredeyse iki katına çıkardı. Yükseliş National Rallynin bahane olarak kullandığı sosyal krizin derinleşmesinden kaynaklanıyor. Göçmenlik ve sosyal kriz, yukarıda belirtilen kategoriler için endişe listesinin başında yer alan satın alma gücüyle ilgili meselelerin önüne geçmiş durumda.

Seçim başarısızlığı karşısında Marine Le Pen adeta bir kahin duruşu sergileyerek "National Rally dalgası yükseliyor, bu sefer yeterince yükselmedi ama yükselmeye devam ediyor. Sonuç olarak zaferimiz sadece erteleniyor ama kesinlikle iptal edilmiyor" dedi. Gerçekten de Le Pen'in National Rally dalgasını arşıalaya çıkartan sorunlar çözülmezse, sol ittifakın 2027 gibi kısa bir sürede yıkılacağı açık görünüyor.

macron-3.webp

ÇİFTE BİRLİKTE YAŞAMA SORUNU

Tam da burada Macron'un oynadığı kumarın işe yarayıp yaramadığı sorusunu tekrardan nazarıdikkate almakta fayda var.

Fransız parlamento seçimlerinin ikinci turunda siyasi talihin beklenmedik bir şekilde tersine dönmesini analiz etmenin elbette birçok yolu var. Yorumlardan biri Macron'un sonuçtan memnun olduğu, risk alma kararından şüphe edenlerin ise yanıldığının kanıtlandığıdır. Seçmenleri aşırı sağı hükümete davet etmeye cesaretlendirdi ve ilk turda bu seçeneği değerlendirdikten sonra reddildiklerini halka söyletmekle kalmadı, solu da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ilk defa bu denli büyük bir koalisyona sürükledi.

Macron'un müttefikleriyle birlikte kurduğu Ensemble İttifakı'nın yanı sıra, başkanlarının aşırı sağla birleşme yönündeki tek taraflı kararını reddeden Gaullist kalıntısı Les Républicains'in çoğunluğu da seçimlere girdi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransa'da yükselen faşizmin yükselişini engellemek için kurulan Front Populaire (Halk Cephesi), Nouveau Front Populaire adıyla küllerinden dirildi ve şimdi her zamankinden daha güçlü, sadece ayakta kalmakla kalmıyor, tartışmalı bir şekilde başarılı olduğunu da kanıtlıyor.

Bir başka yorum ise Macron'un aşırılık yanlısı bir grupla uzlaşmayı daha az aşırılık yanlısı tonlarda da olsa başka bir gruba yeğlediği olabilir. Zira Macron aşırı sağ yerine aşırı solun en çok sandalyeyi kazanmasıyla, "iki şeytantandan birini diğerine" tercih etmiş oldu. Piyasalar da buna göre tepki verdi. En olası senaryo, aşırı solun kontrolü ele geçirmesi halinde, Macron'un uğruna mücadele ettiği tüm iş dünyası yanlısı reformların tersine çevrilebileceği ve bunun da ülkenin mali istikrarı üzerinde olumsuz bir etki yaratacağı.

Ayrıca, erken seçimlerin sonuçlarından biri de Fransa'nın mali açığı konusunun odak noktası haline geldiği bir dönemde Fransa'nın önemli miktarda para harcamak zorunda kalacak olmasıdır. Çünkü Macron'u destekçileri de dahil olmak üzere tüm büyük siyasi gruplar milyarlarca avro harcanmasını önerdi.

Sonuç olarak, hükümetin yeni seçilen yönetim tarafından uygulanacak olan bütçe açığını azaltma planları son seçimle beraber etkisiz hale geldi. Meclis'te çoğunluğu oluşturmak için çeşitli gruplar arasındaki müzakereler de nihai sonuç üzerinde etkili olurken, Fransa'nın yüksek borçlanma maliyetinin devam etmesine mutlak gözüyle bakılıyor. Bu da yatırımcıların Alman tahvillerine kıyasla Fransız tahvillerini tutmak için talep ettikleri ek getiri anlamına geliyor.

National Rally ve Nouveau Front Populaire koalisyonunun bütçe açığını azaltacak reformları reddetmesi nedeniyle sonuç daha da kötüleşebilir. Ancak yeni Fransız hükümetinin daha fazla ekonomik reformun uygulanmasını müzakere etme ya da maliye politikası üzerinde uzlaşmaya varma konusunda önemli zorluklarla karşılaşacağı açık.

2024-07-07t194007z-385048192-up1ek771imtx5-rtrmadp-3-france-election-1024x683.jpg

ORTA AVRUPA VE NATO'NUN DOĞU KANADI İÇİN SONUÇLAR NE ANLAMA GELİYOR?

Emmanuel Macron istikrar adına kendi kampından bir başbakan seçse bile gelecekte bir yerde, büyük olasılıkla bir hükümet krizinin ardından birlikte sağ ile sol el ele yürümek zorunda kalacak. Ancak bunun ne kadar etkili olacağı hususu, birlikte yaşamanın niteliğine endekslenmiş olacak.

Zorlu bir ilişkide, düşman bir hükümet Élysée Sarayı'na yapılan finansmanı azaltabilir veya cumhurbaşkanının pozisyonunun sadece kendisini bağladığını ilan ederek cumhurbaşkanını siyasi olarak izole de edebilir.

Fransa'da muhtemel bir hükümet krizi durumunda, cumhurbaşkanı yabancı muhataplar için tek referans noktası olmaya devam edecek. Ancak istikrarlı bir hükümet ve oy çoğunluğu olmaması nedeniyle politikaları uygulamaktan mahrum kalacak; durumu kurtarmak, ilgili kişilerin sorumluluk duygusuna ve ülkenin yurtdışındaki etkisi ve imajına yönelik endişelerine bağlı olacak.

Fransız dış politikası açısından durum hiç de umut verici görünmüyor. Fransa'nın pozisyonu geleneksel olarak Avrupa odaklı, Atlantik İttifakı çerçevesinde bir dizi özelliğe ve eleştiriye rağmen güneye açıktı.

İki karşıt siyasi grup bunu yapısal olarak yeniden inşa etmeye hevesli: hem National Rally hem de France Unbowed partileri Avrupa Birliği'nin mevcut işleyişini, Fransa'nın NATO'nun entegre komutanlığına üyeliğini ve Atlantik İttifakı'nı sorguluyor. Unutulmamalıdır ki her iki kanat da Moskova'ya yakınlığıyla tanınıyor, AB'nin kuzey ve doğu üye ülkelerinin güvenlik kaygılarını göz ardı ediyor, Atlantik seçeneğini kınıyor ve geçmişte Putin'e hayranlıklarını ifade etmiş, Ukrayna'ya bağlılıklarını sürekli reddetmiş ya da Ukrayna'da bir Rus zaferi dilemişti.

Parçalanmış bir Fransız Parlamentosu ve çoğunluğu olmayan Fransa'nın, Estonya ve Romanya'daki askeri varlığından Ukrayna'ya yardıma kadar uluslararası taahhütleri, eylemleri finanse edememe ya da üzerinde anlaşamama nedeniyle tehlikeye girecektir.

İki aşırı siyasi gruptan biri tarafından yönetilen bir hükümet, Macron'un seçeneklerine zıt politikalar uygulamak için birden fazla kart verecek. Bunlardan ilki, Fransa'nın pozisyonunu altüst etmeye yönelik ince ve yıkıcı bir taktik olabilir.

Elysée'nin söylemini benimsemek ancak Ukrayna'ya verilen desteğin kademeli olarak azaltılması, Baltık ve Karadeniz'deki Fransız askeri varlığı için fonların kesilmesi ve ardından çekilmenin açıklanması gibi cumhurbaşkanlığı girişimine içerik kazandıran araçları boğmakla mümkün gözüküyor. Dahası gayrıresmi toplantılar, askeri, siyasi ve diplomatik söz dağarcığında artan değişiklikler, söylem değişiklikleri ve diplomatik atamalar yoluyla Avrupa karşıtı politikalarla harekete geçmek ve müzakere etmek gibi olasılıklar da bu meyanda zikredilebilir.

AB veya NATO'nun işleyişini sorgulamak çok da mümkün olmasa da Paris'in Macar yöntemini benimseyeceğinde şüphe yok: eylemleri destekleme konusunda isteksizlik, ilerlemeyi engelleme, uygulamayı geciktirme ve tazminat veya derogasyon isteme gibi durumlarda Rusya'nın elini kuvvetlendirmek için çalışacaktır.

İkinci kart, Fransız siyasetinin çatışmacı tarzına daha yakın: bakanlar ve cumhurbaşkanı stratejik öneme sahip konularda çekişmeli tartışmalara girerler. Belirtilen inançlara ilkesel sadakatlerini göstermek ve seçmenlere sözlerinden dönmedikleri konusunda güvence vermek için ve AB karşıtı, NATO karşıtı dış güçlere yakınlıkları nedeniyle, iki aşırı parti dış politikada doğrudan değişiklikler yapmaya karar verilir. Bu, teknik açıdan Macron'un tek taraflılığından çok uzak olmasa da tema ve mantık açısından birbirinden çok farklı olacaktır.

Üçüncüsü, yeni hükümetin Fransa'nın bugünkü duruşunu benimsemesiyle uzlaşma sağlanabilir. Bu şık elbetteki hükümetin yönetim alanlarını ayıracak kadar olgun olmasıyla mümkün olacaktır. Dolayısıyla, Elysée'nin izlediği dış politikaya temelde katılmadığını açıkça ifade eden başbakan, uluslararası konularda cumhurbaşkanıyla karşı karşıya gelmekten kaçınarak iç işlerine odaklanmayı tercih edecektir. Fransa, NATO ve AB çerçevelerinin bir parçası olmaya devam edecek, Ukrayna'ya sağlanan yardımı ve NATO'nun doğu kanadındaki askeri varlığıyla ilgili harcamaları eleştirecek ancak sorgulamayacaktır. Sert söylemler alışılmışın dışında olacak, ancak hükümetin eylemleri ılımlı kalacaktır. Söz konusu ılımlı tavır özellikle Rusya ve Çin gibi ülkelerin sadece Fransız çıkarlarına karşı değil, aynı zamanda Fransız toprak egemenliğini zayıflatmaya çalışacak kadar ileri gittikleri kanıtlandığında ortaya çıkacaktır.

Kesin olan şu ki taraflar tartışmalı sosyal, siyasi ve kültürel meşruiyetler için mücadele ederken ve diğer taraftan da acil amaçlar için anlatıları yeniden kurgularken ederken Paris iç kavgalara, siyasi çekişmelere ve ayrıcalıklar konusundaki anlaşmazlıklarla çalkalanacak. Ve öyle görülüyor ki Brüksel'e karşı mücadele de bunun dışında kalmayacak...

İlginç bir şekilde, Fransa'nın güvenilir bir siyasi aktör ve ortak olarak yokluğu, daha istikrarlı ve daha hırslı AB üye ülkeleri için fırsatlar yaratması bekleniyor. Ekonomik zorluklara rağmen, hasar kontrolü uygulamaları göz önüne alındığında, Almanya AB entegrasyonunun hakemi ve gayriresmi lideri olarak yeniden yükselirken, Polonya, İtalya ve Hollanda'nın yükselme ve kendilerini yeni katkıda bulunan güçler, daha dinamik, daha güçlü olarak yeniden ortaya koyma şansları yükselmişe benziyor. Dahası Fransa, 2024 Avrupa Komisyonu'nun yapısını ve gündemini etkilemekte ciddi güçlükler yaşaması da muhtemel.

2024 ortaları ve Fransa'daki erken seçimler De Gaulle'ün "belirli Fransa fikrinin" artık son bulduğunu işaret ediyor. Macron "Yenilenme" ve "Rönesans" gibi etiketleri seviyorsa, bunların başında bulunduğu siyasi sisteme de uygulanmasının zamanı gelmiş gözüküyor.

istockphoto-458275067-612x612.jpg

İlgili Haberler