İngiltere’nin önemli ressamlarından Frank Auerbach, 93 yaşında hayata veda etti. Sanatıyla Londra’nın devrimci atmosferini yansıtan, Alman doğumlu bu büyük sanatçı, yaşam boyu sadelik ve içsel yolculukla örülü bir yol izledi. Sessiz ve mütevazı kişiliğiyle öne çıkan Auerbach, eserleriyle çağdaşlarının ötesinde, derin ve zamansız bir etki bıraktı.
Frank Auerbach, 1931 yılında Berlin’de Yahudi bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğunun ilk yıllarını Berlin’in Wilmersdorf semtinde geçiren Auerbach, Nazi Almanyası'nın yükselişiyle yedi yaşında İngiltere’ye gönderildi. Ailesi, onun geleceği için eşyalarını özel işaretlerle hazırladı ancak ebeveynleri 1942 yılında toplama kamplarında hayatını kaybetti. Bu trajik kaybı Auerbach, derin bir kabullenmeyle yaşadı ve sanatıyla yeni bir hayat kurmaya odaklandı.
İngiltere’de Quaker'lar tarafından yönetilen Bunce Court adlı okulda eğitim gören Auerbach, İngiliz resmine burada ilgi duymaya başladı. J.M.W. Turner’ın The Fighting Temeraire eserini çocuk ansiklopedisinde gördüğünde, sanata olan tutkusu derinleşti. Sonraki yıllarda Londra’da resim eğitimine devam etti; Saint Martin’s College ve Borough Polytechnic Institute gibi önemli okullarda ders aldı. David Bomberg gibi üstatlarla çalışarak sanatta kendi özgün çizgisini geliştirdi.
1950’lerin başında Auerbach’ın sanat kariyerinde dönüm noktası yaşandı. E.O.W. Nude isimli eserinde içsel duygularını irrasyonel ve içgüdüsel bir şekilde tuvale aktardı. Londra’da hızlı bir değişim geçiren kentin sahneleri ve kadın portreleri, eserlerinin ana temalarını oluşturdu. Sanatında şehir yaşamının kaotik enerjisini ve değişen yüzünü yansıttı; yer yer savaş sonrası harabe haldeki Londra’yı yeniden canlandırdı. Eserlerinde yoğun boya katmanları ve güçlü fırça darbeleriyle şehrin ruhunu yansıtan Auerbach, sanatını bu metropol ile özdeşleştirdi.
Sanatındaki yoğunluk, özel yaşamını da şekillendirdi. Londra’da Camden’deki stüdyosuna çekilen Auerbach, sosyal yaşamı arka planda bırakmayı seçti. Çalışma temposu, sabah erken saatlerde başlayıp gecelere kadar sürdü. Hayatını sanata adamış, disiplini ve sabrı ile resmin temel taşlarından biri haline gelmişti.
Auerbach’ın en önemli ilişkilerinden biri, Julia Wolstenholme ileydi. Uzun yıllar boyunca onun model olarak yanında yer aldı ve sanatına ilham verdi. Eserlerinde Wolstenholme’u titizlikle ele aldı, portrelerde derin duygusal katmanlar oluşturdu. Sanatının ilerleyen yıllarında, farklı modellerle çalışmalarına devam etti. Londra’daki Hayward Gallery’deki retrospektifi ve Tate Britain’daki sergileri, onun İngiliz sanatı içindeki yerini perçinledi.
Sanat dünyasında School of London akımının öncülerinden sayılan Auerbach, modernist resim geleneğine katkısıyla unutulmaz bir sanatçı olarak hatırlanacak. Mütevazı bir yaşam sürmesine rağmen, sanatıyla geniş kitlelere ilham veren Auerbach, hayatını sanata adamanın ödülünü eserlerinde buldu.