Forsunuz kime?

Anladık, "Cumhurbaşkanlığı forsu, Cumhurbaşkanının ikametgâhında, ziyareti süresince bulunduğu yerde, bayrak direğine çekilir ve gece gündüz çekili kalır... Makam odasında, çalışma masasında, bulunduğu arabada ilgili yönetmelik gereğince dalgalandırılır", da...

Sanırsın memlekette her şey, harfiyen kanuna, kurala uygun yapılıyor, hiçbir esneme payı yok... Türkiye Cumhuriyeti ve Türk birliğini simgeleyen forsun, Afyonkarahisar'da, AKP'nin "iç işlerini düzenlemek üzere" düzenlediği kampta ne işi var!

Cumhurbaşkanı'nın "partili" kimliğiyle seçiminin önünün açılmış olması, "Cumhurbaşkanlığı makamı"nın da o siyasi partiyle özdeşleştirilmesini "şart" mı koşuyor?

Cumhurbaşkanı istese, "ben bütün vatandaşlarıma karşı tarafsız olacağımın işareti olarak, parti genel başkanı sıfatıyla yürüttüğüm faaliyetlerde forsun kullanılmamasını istiyorum" dese kıyamet mi kopar?

Bırakın kıyamet kopmasını, tam tersi kendisini "öz yurdunda garip-parya" hisseden milyonlarca insanı rahatlatmaz; kutupların biraz olsun erimesine katkı sağlamaz mı?

Sırat köprüsünden geçerken bile hâlâ mı kamplaştırma?

***

İntihalin de bir raconu olur...

***

MHP Genel Başkanı'nın konuşma metinlerini her kim yazıyorsa bunu ilk defa yapmıyor, hatta çok sık yapıyor. (Tabiri caizse "uydurduğum", akılda kalıcı şahsıma münhasır bir kalıp yaratmak üzere "imza" niyetine kullandığım kimi ifadeleri görmüşlüğüm olmuştur o metinlerde, oradan biliyorum...)

Beni rahatsız etmediği, hatta nihayetinde ortak bir "millîlik" iddiamız bulunduğundan bu "dil birliği" hoşuma gittiği için mevzu etme gereği hissetmedim ama dün, Ankara'daki Kerkük Sevdalıları Buluşması'nda kullanılan bir kavram hiç olmadı...

Metinde, Barzani'nin Irak'ın kuzeyindeki "Kürdistan hayali" uğruna kalkışması, "kirli referandum" diye anıldı...

Ne var yani, "kirli" değil mi diyecek olursanız;

Elbette "kirli" bir referandum Barzani'ninki.

Ve fakat...

"Kirli referandum" kavramının Türkiye'deki patentinin kimde olduğu belli;

Bunu ilk defa, MHP Genel Başkanlığı'na da aday olan ve süreç içerisinde partiden ihraç edilen Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, 16 Nisan'da yapılan Başkanlık referandumu için söylemişti. Sonrasında kavram, 16 Nisan'da "Hayır" diyenlerin sloganı haline geldi.

Tamam, intihali de anladık da onun bile raconu olur değil mi?

Bir siyasi partinin genel başkanının önüne, hem de ön almaya çalıştığı bir davayı izah etmek üzere yaptığı konuşmanın metnine, o genel başkanın çok ağır ifadelerle itibarsızlaştırmaya çalıştığı bir kitlenin "sloganı" konulur mu hiç derdini izah ederken kullansın diye!

Bu kadar mı kısır bu metin yazarının dağarcığı?

Küçücük bir detay ama bu kadar köklü bir ideolojik partinin, "millî dava"sını savunurken dahi özgün bir dil geliştirmesine çalışmak yerine, konuşmacıyı da gülünç duruma düşürecek özensizlikte kopya-yapıştıra başvurmak, Ahmet Hakan'ın ifadesiyle "takımı üç gol yiyen Arda Turan lakaytlığı"ndan başka bir şey değildir bana göre...

***

GÜNÜN SORUSU

Her iki iddia da aynı konuşmanın içinde yer alınca millet abandone oldu, sadece kafa karışıklığı yaşanmasın, bir netleşelim diye soruyorum:

"82 Kerkük", "83 Musul" mu?

Yoksa...

"Irak'ın toprak bütünlüğünü destekliyoruz" mu?

***

Yaşa Erol Evgin; sen de çok yaşa...

"Adam hâlâ yakışıklı...

Sesi hâlâ çok güçlü...

Sahnede iki saat boyunca şarkı söylüyor (albüm kaydıyla aynı kalitede) ..."

***

Elçiye zeval olmaz;

Erol Evgin, önceki gece ODTÜ'de, konserinden, kendisinden bahsedecek olursak "aynen böyle söylememizi" istedi.

Eh, yalan da değil hani;

Adam, zamanı dondurmayı başarmış gibi...

***

Bütün o abide şarkıları, fıkraları, hatıralarıyla konserini "ruhu naifleştirme terapisi"ne dönüştürebilme becerisi bir yana;

"Sarışın bir kurda benziyordu.

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun başına kadar,

eğildi durdu.

Bıraksalar

İnce uzun bacakları üstünde

yaylanarak

ve karanlıkta akan

bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe'den Afyon ovasına

atlayacaktı" diye selamladığı Kuvayı Millîye'yi, -YİNE- elinde dev bir Türk bayrağıyla, öyle bir coşku ve öyle bir koro eşliğinde söylediği İzmir Marşı'yla tamamladı ki;

Yaşa Erol Evgin, sen de çok yaşa...

48 yıldır yaptığın gibi merhem ol toplumsal yaralarımıza şarkılarınla...

Yazarın Diğer Yazıları