'Fıtrat'a dair
Bu kitap çok acayip!
***
Bu kitapta, armatörle tersanenin daha gemi yapılmadan giriştikleri "kan pazarlığını kim ödeyecek" pazarlığı ve -mesela- inşa edilen gemi başına biçilen "ölme hakkı" var; fedası, "hayatın olağan akışı içinde" sayılıyor 3 cana kadar!
Bu kitapta, sorumsuz patronları, onlara sorumluluklarını hatırlatmayan, yaptırımda bulunmayan hükümetler hüküm giymeliyken, "yatakları tavana kadar istifleyip çadırdan çıkışı engelledikleri için" mezarda hüküm giyen inşaat işçileri, fabrikayı basan duman ve patlamalardan panikleyip "camdan bir metre aşağıdaki sundurmaya atlayamadığı için" mezarda hüküm giyen tekstil işçileri var.
Bu kitapta, "yüzme bilmediği halde can yeleği olmadan filikalara bindirilen tersane işçileri"nin ölüme yolculukları var.
Bu kitapta, parmaklarını kaybeden ve "kendi suçlarıymış" gibi, gizlemek için ya yaz sıcağında bile eldiven giyen ya da "eli cebinde" gezerek, utançlarıyla utandıran metal, deri ve tekstil sanayi işçileri var.
Bu kitapta, "dayılar" var.
Bu kitapta, "gaz maskesi" gibi, "can yeleği" gibi, uygun havalandırma, tahliye koşulları gibi, yasal mesai saatleri gibi çok basit önlemlerle yaşatmayı başarabilecekken, üç kuruş paraya kıyamadığı için cana kıyanlar var.
Bu kitapta, kalanların "çocuğum ne yapsın, yokluk bokuna gitti", "ekmekten kömür karası çıkıyordu, hanginiz kömürü ekmeğe dürer de yersiniz", "bizimkiler tertemiz bayraklara sarılı geldiler, siz kefen de bulamazsınız inşallah sarılacak" feryatları var.
Ve eminim bu kitapta "fıtrat"ın bir cinayet, bir katliam "gerekçesi" olmadığını delillendiren daha sayısız satır var ama bitirmeyi bekleyemedim;
Ama Siirt, Şirvan'da, maden ocağındaki göçük altında kalan işçiler de bir kuru "takdiri ilahi"yle uğurlanmadan bu dünyadan, dikkatinizi çekmek istedim.
***
Hı bir de…
Sanmayın ki, at gözlüğüyle yazılmış bir "AKP, ayağa kalk" yargılaması…
İsmail Saymaz'ın son tahlilde sanık sandalyesine "ülkede 24 Ocak 1980'den beri uygulanan ve AKP iktidarında evrimi tamamlanan neoliberal politikalar"ı oturttuğu "Fıtrat / İş Kazası Değil, Cinayet" kitabı tam bir gazetecilik resmi geçidi.
***
Saymaz, nihai hükmünü Metin Altıok'un dizeleriyle vermiş:
"bağırsam neye yarar, nasılsa duymazlar
Ben bir kömür ocağının onulmaz göçüğüyüm
İçimde cesetler ve daha ölmemişler var"
***
Hükmün bozulmasını ve "insanlığa" dair infazın durdurulmasını talep ediyorum.
"İnsan"sa eğer;
"Huy ve ahlak yönünden üstün"dür "fıtratı".
İnsanlıktan çıkmışları "insan" varsaymaktan sanırım insanoğlunun bunca kafa karışıklığı…
Hiç değilse sorgulatır; alın, okuyun "Fıtrat"ı.
***
TV'de kadın arayan "milli sporcu" rezilliği
Bulaşıcı birer ahlaksızlık, edepsizlik, seviyesizlik, ucuzluk mikrobundan farkı olmadığına inandığım; evlilik ve aile kavramlarını alabildiğine sulandıran sözde çöpçatanlık özde kadın/erkek pazarlama programlarından birinde, katılımcı "milli tekvandocu" olarak tanıtılıyordu…
Bu adam hâlâ Türk Milli Takımı mensubu mu, hâlâ ay-yıldızlı formayla Türkiye adına mindere çıkıyor mu bilmiyorum… Türkiye Tekvando Federasyonu'nu konuyu araştırmaya ve eğer öyleyse gereğini yapmaya davet ediyorum.
"Milli forma"yı giyen bir sporcu "milli kültür, ahlak, karakter"le savaşan programın parçası olur mu?
Kaldı ki…
Eğer bu adam "milli tekvandocu" değilse bu kez de "sahtekarlığının" ve milli takımın itibarına verdiği zararın bir bedeli olmalı.
***
Et ve Süt Kurumu 2017'de de kırmızı et ithalatı yapacağına göre her yıl en az üç beş tanesi açıklanan "Milli Tarım ve Hayvancılık Projeleri" uygulanmamak üzere mi hazırlanıyor acaba?
***
Kiralık insan!
Bugüne kadar hiç garipsemediğim bir ifadeydi. TÜYAPP'taki söyleşisinde Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı İoanna Kuçuradi denk geldiği bir spor programında duyunca irkildiğini söyledi ve dikkat çekti:
- "Futbolcu kiralandı" diyorlar. Ev kiralanır, araba kiralanır, "futbolcu" insandır, insan kiralanmaz! Bu dil ve tanım üzerine düşünün bence!
Düşünelim bence de…
Böyle böyle normalleştiriyoruz ucube kavramları belki de.