Fitili ateşlenmiş dinamit!!!

O eski sert, öfkeli tavrından sanki eser kalmamış AKP lideri Erdoğan''ın!.. Cumhurbaşkanının (sanki oyları düşmemiş, sanki seçimi garantilemiş gibi) oldukça sakin durması her kesimin dikkatini çekiyor...

Yandaş medyadan kimi yazarlar Erdoğan''dan yansıyan bu manzara için (bir strateji değilse, bir yılgınlık işareti mi) diye sormak zorunda kalmıştı...

CHP lideri Kılıçdaroğlu ise ittifak gerginliğine rağmen o sakin tavrını olabildiğince korumaya çalışıyor...

Oysa bir yandan ittifaktaki beş partiyle milletvekili pazarlığı, diğer taraftan binlerce kişinin aday olmaya çalışmasının yol açacağı sıkıntının CHP yakasındaki gerilimi arttıracağı konuşuluyor...

Birkaçının öfkeli çıkışlarını saymazsak, neredeyse diğer siyasi parti liderleri de adeta birer sükunet elbisesi giymişler üzerlerine!..

Topyekûn sükunet arzı endam eden bu manzara toplum ve siyaset bilimcilerinin mi, psikologların mı, ya da davranış ve vücut dili üzerine çalışan uzmanların telkinleriyle mi öne çıktı bilinmiyor!..

Belki de propaganda dönemine henüz çok zaman olduğu için, siyasi liderler hırçın ve öfkeli bir manzara yansıtmaktan özenle kaçınıyor...

Birkaç hafta sonra miting meydanları parti bayrakları, flamaları, liderlerin fotoğrafları ile süslendiğinde, hoparlörle bangır bangır propaganda yapıldığında, hele de milletvekili listeleri belirlenmiş olduğunda, herkes kendi rotasına girdikçe, işte o zaman Türk siyasetinin meydanlarda adete terör estiren o hırçın propaganda yöntemleri de kendini dışa vurmuş olacak...

Siyasetin hırçınlık, öfke açısından, ya da eteklerdeki taşları dökme bakımından ne yapacağı televizyonlardaki açık oturumlarda da kendini en net biçimde deşifre edecek ama, siyasetten nemalananlarla sokaktaki vatandaş o kadar sakin değil...

Örneğin; particilerden çok partici olan anketçiler siyasetçiden çok siyasetçi gibi davranan gazeteci ve televizyoncular politik figürlerden çok daha öfkeli, çok daha saldırgan, çok daha hırçın ve öteleyici bir tavır sergiliyor...

Dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı gibi; bırakın her ay, ya da her haftayı; neredeyse her gün anket yapılan bir ülkede, birbirinden çarpık, birbiriyle çelişkili sözde araştırma sonuçları da adeta birbiriyle kavga ediyor!.. İşte bu vahim manzara da, zaten ateş üstünde duran milyonlarca insanı neredeyse birbiriyle kavgalı hale getiriyor...

SÜKÛNET, KIŞKIRTMA, AKLISELİM...

Yandaş ve candaş gazetelerde; yani iktidar ve muhalefet medyasındaki manşet savaşları da seçim yaklaştıkça öfkenin doruğa çıkacağının işaretleri...

Muhalefet; deprem, sel gibi afetler bir yana, Hizbullah''ın uzantısı olduğu gerekçesiyle, en çok HÜDA PAR üzerinden iktidara taarruz etmeye devam ederken; dünkü manşetler de gösteriyor ki, AKP medyası HDP''nin Kılıçdaroğlu''na desteği üzerinden muhalefeti neredeyse PKK ile iş birliği yapacak halde göstermek için çırpınıyor...

Adı Türkiye olan gazete işte bu yüzden "PKK''nın umudu 14 Mayıs" başlığını atmış ve PKK''lıların (aslında muhalefete darbe vuran) 14 Mayıs''la ilgili beklentilerini tek tek sıralamıştı...

AKP medyası aynı zamanda HDP''nin Ağrı''daki bir ilçe binasında ele geçirilen PKK militanına dikkat çekerek, seçim öncesindeki bir provokasyona da vurgu yapmıştı...

Anlaşılıyor ki, hem Erdoğan, hem de Kılıçdaroğlu şimdilik sakin bir manzara çizerken; bir yandan rant peşindeyken, diğer yandan da kışkırtıcılığı ve kavgayı körüklercesine algı operasyonları yapan, aynı zamanda seçimi (şimdiden) birileri kazanmış gibi, (toplumda hem yılgınlık, hem de rehavete yol açan) yandaş anketçilikle, yandaş medyacılığın taarruz yöntemi belli ki seçim meydanlarını germeye devam edecek...

İşte bu çabalar, en çok da ekonomik sıkıntılar nedeniyle diken üstünde duran yurttaşları çok tehlikeli bir kamplaşmaya sürüklemekten öteye gitmeyecek...

SİYASET ŞATAFATLI, SOKAK ÖFKELİ...

Evet; siyasi liderler (başta muhalefet ve iktidar olmak üzere) sakin durmaya çalışırken, ortadaki gerilimde, yandaş ve candaş medya ile anket firması sahiplerinin sahte algılar yaratmak üzere sergiledikleri tehlikeli kışkırtmaların da payı çok büyük...

Henüz adaylar belirlenmemişken, henüz parti programları ve vaatler sıralanmamışken, henüz liderler meydanlara çıkmamışken (seçimleri birilerinin kesin olarak kazandığı) şeklinde yaratılan algı, bırakın sadece rehavetle yılgınlık yaratmayı, çarşıda pazarda - tarlada kahvede uzun süredir zaten gergin olan kitleleri neredeyse patlamaya hazır bomba haline getirmiş!..

Çünkü ne iktidar yanlıları AKP''nin sosyoekonomik açıdan Türkiye''yi içine sürüklediği uçurumu kabul ediyor, ne de muhalefet yandaşları partilerinin ideolojik açıdan oraya buraya savrulmalarını, partilerin tüzüğüne, kuruluş gerekçesine düşman olmuş Truvaların koltuk sevdalarını tartışmak istiyor...

Herkes ne yazık ki "benim yanlışım iyidir" şeklinde, (bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın) gafleti ile ve de kendi duygusallığıyla istediğini görüyor, istediğine gözünü kapatmayı tercih ediyor...

Sadece liderler birbirlerinin eksiklerinin, hatalarının, çelişkilerinin üzerine giderek siyaset yapmıyor, iki tarafın medyası da, hem nemalandıkları partilerin eksiklerini, yanlışlarını kapatmak, hem de karşısındakilerin çelişkilerinin üzerine gitmek için militanca yayınlar yapıyor, toplumun ayrıştırılması operasyonlarına bilerek hizmet ediyor...

Önceki gün bu köşede, 14 Mayıs seçimi ile ilgili "ölüm kalım savaşı mı" sorusunu sormamızın bir nedeni de işte bu provokatif manzaraydı...

Türkiye gibi bir ülkenin zaten enflasyon, zamlar, piyasa vurgunculuğu depremler, sel felaketleri ile boğuşması yetmezmiş gibi, içinde HDP/ PKK, HÜDA PAR/ Hizbullah tartışmalarının da olduğu bir seçim atmosferinde gerginliğe sürüklenmesi doğrusu kahredici...

CHP ve AKP''nin liderleri istedikleri kadar toplum nezdinde sakin figürler olmaya çalışsalar da; Türkiye''nin geleceği açısından en yaşamsal seçime gidilirken sokaklardaki kitleler fitili ateşlenmiş dinamit gibi dolaşmaya devam ediyorlarsa, bu durum Türkiye''nin hiç de yararına olmayacak...

Yani, aklıselimin elden bırakıldığı bir sosyopolitik davranış biçiminin ülkenin geleceği için ne kadar doğru bir reçete sunacağı çok kuşkuludur...

Takım tutar gibi parti tutmadan; hangi partinin bu ülke için ne kadar doğru olacağını ölçüp biçmeden ve de kışkırtmaya gelmeden sandığa gitmek, doğru tercihler yapmak bilinçli, duyarlı kitlelerin en yaşamsal davranış biçimi olmalıdır...

Tahammül, sabır ve illa ki sükûnet vesselam....

Yazarın Diğer Yazıları