"Fırat'ın davası"nda tuhaf şeyler oluyor!

Haber bültenlerinde yok, başka gazetelerde yok; biz de ihmal etmeyelim, gün gün paylaşalım ki takipçisi olabilin "Fırat'ın davası"nın. Çünkü mahkeme tutanakları aracılığıyla tarihe not düşülüyor olsa bile, toplumsal hafızaya da kaydedilmesi gereken tuhaf şeyler yaşanıyor İzmir Bayraklı Adliyesi'nde.

Öncelikle, tribünden yapılan müdahaleler ve PKK sempatizanı sanıkların avukatlarının tahrikleri neticesinde mahkeme salonu üst üste birkaç defa karışınca Mahkeme Başkanı dava için "gizlilik" kararı aldı. Duruşmalar seyircisiz görülmeye başlandı.

Ha, bu durum salonda asayişi berkemal hale getirdi mi derseniz; hayır. Çünkü Fırat adına davaya müdahil olan avukatların aktardığına göre PKK yanlılarını savunanlar yargılamayı engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Sebepsiz değil elbet.

Yine avukatların paylaştığına göre, bu çabanın en büyük nedeni tanık ifadeleri ile sanık avukatlarının savunmalarının birbirini tutmuyor olması. Tam da bu noktada dikkat çekici bir örnek vereyim önceki gün yaşananlardan:

İddianameye göre, Ege Üniversitesi öğrencisi Fırat Çakıroğlu'nun, kampüsü "Kürdistan toprağı" ilan eden PKK/KCK sempatizanı/mensubu grup tarafından üniversitede katledildiği olayın görüntüleri, cinayet zanlılarını himaye ettiği iddia edilen Ege Cafe'nin sahibi tarafından imha edildi. İşte bu kişi mahkemede, tam savcının iddialarını doğrular, sanık avukatlarının beyanlarını da yalanlar biçimde olayın nasıl meydana geldiğini bütün çıplaklığıyla anlatmaya başlamıştı ki mahkemeye 10 dakika ara verildi. Ve bu arada -artık ne olduysa- söz konusu kafenin sahibi ifadesini tamamen değiştirdi!

***

Mahkemedeki en trajikomik anlar zannediyorum, PKK/KCK'yla ilgilerini cümle alemin bildiği sanıkların söze "vatanımı seviyorum" diye başlamalarıydı. Çünkü adi bir cinayetle değil "terör örgütü adına suç işlemek"le suçlanıyor her biri.

Ve bir başka -yargı sisteminin de çarpıklığını ortaya seren- trajedi;

Fırat'ın arkadaşları da (milliyetçi/ülkücü öğrenciler onlar da), Fırat'ın katliyle ilgili olarak görülen davada, bölücü terör örgütü yanlılarıyla yan yana "sanık" sandalyesine oturtuldu bu davada!

Avukatlarının bildirdiğine göre "Bu uygulama oldukça yaygın. Teröristler saldırıyor ama üniversite yönetimleri -sahte tutanakla- mağdur durumdaki ülkücü öğrencileri de şikayet ediyor her defasında... Sadece Marmara Üniversitesi Nişantaşı Kampüsü'ndeki olaylardan sonra, bu şekilde, yani mağdur öğrencileri sanık durumuna düşürerek açılmış 15'ten fazla ceza davası var. Maksat; teröre karşı herkesi susturmak, sindirmek..."

***

Önceki gün de söylediğim gibi Fırat adına müdahil olan avukatların bu davadaki nihai amacı Ege Üniversitesi Rektörü'nün yargılanmasını sağlayabilmek.

Böyle bir "emsal" oluşmadıkça başka Fırat'ların tabutlarını omuzlamanın işten bile olmadığını savunuyor dosyayı takip edenler. Haksız da değiller. 2010 yılında, Dumlupınar Üniversitesi'nde çıkan olaylarda, ülkücü öğrencilerden Hasan Şimşek'in benzer şekilde katledilmesinde ihmali olanlar yargılanmış olsaydı, Ege Üniversitesi yönetimi meydanı terör örgütü yanlılarına bırakmadan önce en azından "bizim de başımıza gelebilir" düşüncesiyle, Fırat'ı olmasa bile kendilerini korumak için tedbir alma ihtiyacı duyarlardı...

İntihar transferi

Öyle anlaşılıyor ki "cemaat" de bizim muhalefet partileriyle aynı kafada (ya da tam tersi muhalefet cemaat mantığıyla hareket ediyordur belki de konumuz bu değil)... Her ne kadar zaman zaman "hatasız kul olmaz, hatamla sev beni" makamından çalıp söylüyor görünseler de özünde değişmez bir stratejileri var:

-Dediğim dedik, çaldığım düdük.

Yanlışlarından ders almıyorlar. Yaşadıklarından ibret çıkarmıyorlar. Toplumun çok büyük kesiminin "yanlış" bulduğu yaklaşımların "doğru"luğunda ısrar ediyorlar -hâlâ-.

Alın size bu hale tüy diken bir örnek;

Mehmet Altan, Bugün'ün ad değiştirmişi olan Özgür Düşünce'de yazmaya başlamış.

Kimdi Mehmet Altan?

Türk toplumuyla bütün diğer "doku uyuşmazlıkları" bir kenara; liberal kanadın en "2. Cumhuriyet'çi"si!

Takiye-makiye "millî ve yerli" olma iddiasıyla seçmenin neredeyse yarısının oy desteğini arkasına almış AKP'nin, "cemaatin kökü dışarıda, gayrımillî bir ihanet şebekesi" olduğunu iddia ettiği günlerde bravo valla... Bu yolda devam etsinler böyle... "Yeni deliller" lazım olursa "dış güçlerin tezgahındaki rolleri"ne dair filan; savcılar bulmakta zorlanmasınlar!

AKP yandaşı kanallar nasıl "cemaate saldırmak" temelinde beş benzemez ittifaklarına girişerek gülünç oluyorsa, cemaat de "AKP'ye karşı güç birliği" olur umuduyla intihar eylemi gibi transferlere imza atıyor son günlerde...

Akıl böyle tutuluyor demek ki...

Yazarın Diğer Yazıları