Fırat neye karşıttı?
Ne karşıtı? Kim neye karşı? PKK neye karşı? Devletin emniyet güçlerinin ve üniversite yönetimlerinin gözleri önünde öğrenim hakkı ellerinden alınmak istenen ülkücü öğrenciler neye karşı? Ne sağı, ne solu?
Cengiz Akyıldız’ın şehadetinden sonra ifade etmiştik: Bu dili tanıyorduk... Üniversitelerde yuvalanan PKK çetelerinin her saldırısından sonra ortaya çıkıyordu... Medya şablon başlıklar atıyordu “Karşıt görüşlü öğrenciler çatıştı” diye... O ’karşıt görüş’ün ’neye karşıt’ olduğunu ifade edemiyorlar, adlarını bağışlayamıyorlardı...
Bu ’karşıt görüşlü’ ifadesi medyayla sınırlı kalmıyordu... İşin kötü tarafı olaylardan sonra gözaltına alınanların ifade tutanaklarında da olayların bu şekilde tanımlanması için kolluk ve adliye de özen gösteriyordu!.. Tıpkı klasik ’sağ-sol’ kapsamında kalması için ne gerekiyorsa yapılıyordu... ’Karşıt görüş’ büyük bir terör probleminden ziyade, ’eski alışkanlıklarıyla yaramazlık yapan iki kesim’i işaret ettiği için konu abartılmamış oluyordu!..
Böylece el birliğiyle küçülte küçülte büyüttüler şehirlerdeki terörizmi... PKK vurdukça kalemleriyle ve dilleriyle sinenler veya organize biçimde olayı basitleştirenler, bugünlerin hazırlanmasında günaha ortak oldular...
* * *
Üniversiteye giriş sınavlarında yıllarca devlet uyutuldu... Doğuda yaşanan güvenlik zaafı dolayısıyla sınavlar üniversitelere PKK’lı dağıtma organizasyonuna dönüştürüldü... Ayrıca 2012’de İzmir’de ele geçirilen sınav çetesi PKK’nın organizasyonuydu... Jokerler ODTÜ ve Ege Üniversitesi’nden seçiliyor, bu öğrenciler PKK militanlarının yerine sınavlara girerek ’kurtarılacak üniversiteler ve fakülteler’e âdeta atanıyordu!..
Verilen süre içerisinde bırakın sorulara cevap vermeyi soruları o süre içinde okumayı bile beceremeyecek tipler devletin gözde üniversitelerine yerleştirildi yıllarca... Dağlarda sağlanamayan alan hâkimiyeti, üniversitelerde daha önce sağlandı...
Meclis’e birkaç kilometre uzaklıktaki Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakültesi’nde geçtiğimiz yıl yaşanan milliyetçi öğrencilerin okula giriş yasağı ulaşılan boyutu sergilemeye yetiyordu... Bazı üniversiteler PKK’nın dağa adam göndermeden staj yapacakları ’dokunulmaz alanlar’a dönüştürüldü...
Bu rezalet devleti yönetenlerin gözleri önünde vücut buldu... Artık birçok üniversitede tek hâkim vardı; PKK ve onunla sözde devrimci dayanışmaya giren bazı radikal sol örgütler... Bu fecaatin üzerine bir de açılım süreci binince ’emniyetin ve adliyenin müdahale yetkisinden muaf’ işgallerini adım adım büyüten bir terör örgütü çıktı...
Ülkesini sevenlerin hayat alanları en önce üniversitelerden daraltılmaya başlanırken medyanın büyük çoğunluğu olaylara ’karşıt görüşlüler’ ve ’sağ-sol kavgası’ olarak bakmayı tercih etti... Üniversitelerle ’seçilmiş militanlar’ dağıtılırken, bu militanlar KCK yapılanmalarında ve terörist eylemlerde yer alırken, hem süreç yanlısı medya, hem de okuma özürlü ve bir kısmı ’ideolojik akrabalık’ taşıyan diğer medya hep çatal dilini kullandı... Onlara göre üniversitelerde yaşananlar ’terörist işgal’ veya ’bölücü saldırganlık’ değil, sağ-sol meselesiydi!.. Olayların üniversiteleri PKK lehine üsse dönüştürülmesi amacı taşıdığını görmeye gerek yoktu!..
* * *
Fırat, bin yıldır bu topraklarda tutunma kavgası veren bir milletin mukadderatı uğruna şehit oldu... 2010 aynı katiller tarafından Dumlupınar Üniversitesi’nde katledilen Hasan Şimşek gibi... Tatvan’da Tello Uçak gibi... İstanbul’da Cengiz Akyıldız gibi...
Zemininden kan sızan bu vatan topraklarına kanıyla can veren Fırat kardeşimize Allah’tan rahmet diliyor ve bir hakkı da teslim etmek istiyorum... Büyük çoğunluğunun iğrençleştiği medya dünyasında ülkücüler dışında Fırat’ın ölümüyle ilgili ’şehit oldu’ başlığını atan tek gazete Vahdet’i tebrik ediyorum...