Filler tepişti; genç yüzbaşı ezildi
Türk ordusunun "kahraman" pilotlarından biriydi Yüzbaşı Murat Eren. "Üstün cesaret ve feragat madalyası almak üzereyken" TSK'dan ihraç edildi.
Sebebi;
"Atatürk'e hakaret edip -sonradan bizzat AKP iktidarı tarafından "kumpasçılık"la suçlanan- cemaati savunan bir emniyet amiri ile girdiği tartışmadan birkaç ay sonra", onun ifadesiyle "Balyoz, Poyrazköy ve Askeri Casusluk davalarının provası olan" Atabeyler soruşturması kapsamında, "Vatansever" rumuzlu bir ihbar e-postasına dayanılarak tutuklanması (30 Mayıs 2006) ve akabindeki kara propaganda süreci...
Eren'e isnat edilen suç, dönemin Başbakanı "Recep Tayyip Erdoğan ve danışmanı Cüneyt Zapsu'ya suikast"ti… İddiasına göre "sorguda istenen 'üst düzey bir general ismi'ni verse" yırtabilirdi; iftiraya ortak olmamayı tercih etti.
3 ay 22 gün sonra yapılan ilk duruşmada tahliye edildi ama işsizdi; "paralel medya"nın hakkında başlattığı kampanyadan dolayı iş başvurusunda bulunduğu havayolu şirketlerinin hepsinden geri çevrildi, pazarcılıkla geçinmeyi denedi; bu süreçte evliliği sona erdi, annesi vefat etti; kanserden. Ve bunca maddi-manevi işkenceyle mücadele halinde geçen 6 yılın sonunda "suikast" iddialarından "beraat" etti!
Artık sıfırdan yeni bir hayat kurabilirdi;
"O CD" olmasaydı eğer…
Bir arkadaşının evinde ele geçirilen, Eren tarafından hazırlandığı ileri sürülen ama kendisinin hiç görmediğini savunduğu "O CD"de Eren'in devletin gizli bilgi-belgelerini sakladığı iddia edildi.
"O CD"nin "ele geçirildiği(!)" arama -çok tanıdık bir şekilde- kameraya kaydedilmedi. Bütün diğer "delil"ler üzerinde parmak izi incelemesi yapılırken "O CD" incelenmedi. Savunma yapabilmesi için dahi hiçbir örnek verilmedi; sanıktan ve avukatlarından gizlendi.
Eren, aleyhindeki çoğu belgenin "hazırlandı" gözüktüğü tarihlerde, ya daha Kara Harp Okulunda öğrenci, ya da yurt içi veya dışı eğitimdeydi. Rahatlıkla kanıtlayabileceği halde, yargılama boyunca genç yüzbaşının -yine çok tanıdık bir şekilde- "bu CD'nin şahsına ait olmadığının kanıtlanabilmesine yönelik tüm talepleri reddedildi".
Uzatmayayım; bu davadan hüküm giyip 20 ay tutuklu kaldıktan sonra 2014'te denetimli serbestlikle salıverilen Eren, -yine- tam yeni bir hayat kurmaya çabaladığı, yeniden evlendiği, henüz 21 günlük baba olduğu sırada, bu sefer Özel Yetkili Mahkeme'nin 2012'de hakkında verdiği "patlayıcı madde bulundurmak" suçlaması onandı Yargıtay'da -bilirkişi raporları söz konusu maddenin patlayıcı özelliği bulunmadığı ve eğitim amaçlı olduğunu ortaya koymasına rağmen-…
Hikayesi uzun ve benzeri onlarca trajik detayla dolu "Müstafi Kara Pilot Yüzbaşı Murat Eren"in.
Sonuç:
Kendisi hali hazırda Kartal Açık Cezaevi hükümlüleri arasında ve "hukuka aykırı yargılama sürecinin tekrar ele alınmasını, ceza almasına neden olan CD'nin uzman tarafsız bilirkişiler tarafından incelenmesini, bu CDyi arama mahalline koyanlar ve Genelkurmay Başkanlığı önünde gazetecilere sarı zarf içinde 'suikast planları' dağıtan kişi hakkında gerekli hukuki işlemlerin yapılması"nı talep ediyor.
Kasım ayı başında yazdığı ama elime henüz geçen mektubu vesile olduğu için yazdım Eren'in hikayesini;
Bugün gazetesinin Kayyuma devredildiği gün Nazlı Ilıcak'a geçmiş olsun ziyaretine koşan, tutuklanmasından sonra eski Emniyet İstihbarat Dairesi şube müdürlerinden Ali Fuat Yılmazer için adalet isteyen -özellikle MHP'li- milletvekilleri, Bugün TV ve gazetesinde Yılmazer ve Ilıcak öncülüğünde itibarsızlaştırılan Eren'e adalet için de kamuoyu oluşturma zahmetine girerler belki…
Milletvekilleri hepimizin hakkını -torpilsiz- eşit şekilde savunabilmeli böyle bir referansa gerek yok ama not düşmeden edemeyeceğim, çünkü Eren yabancı değil, hele Yılmazer ve Ilıcak'la kıyasla MHP'ye çok daha yakın biri, eski Yeşildağ Belediye Başkanı Hikmet Eren'in oğlu; "öz evlatları" sayılır yani!