Filistin'in Sevr'i
Trump'ın açıkladığı Filistin'i, Kudüs'ü gasp planı, bana 20. yüzyılın başında Türkleri Balkanlardan sürüp Anadolu'dan söküp atma projesi Sevr'i hatırlattı.
Sevr projesini inceleyin, bir de İsrail'in hazırladığı ve Trump'ın açıkladığı planı inceleyin... Çok benzer noktaları bulacaksınız.
Önce iki haritayı önünüze koyacaksınız. Zaten daraltılmış, Osmanlı sahası Anadolu'nun ortasında bir adacık; Boğazlar gitmiş, Doğumuzda devletler kurdurulmuş, güneyimiz batımız, bize karşı ittifak edenlerce bölüşülmüş.
Sevr, birilerinin iddia ettiği gibi öyle lalettayin düzenlenmemiştir. 433 maddelik proje çok ince hazırlanmıştır. Şark Meselesi'ni kökünden halledecek ve Türklerin esamesi artık okunmayacaktı. Zannettiler ki, Dolmabahçe Sarayı'nda işi bitirecekler. Çünkü Saray'daki Padişah ve Halife. Türkler çok mutîdirler; "Halife" zillullah... Alah'ın gölgesi. Karşı gelinebilir mi?! "Halife"ye karşı çıkan dinden çıkar! Bizi böyle aptal görüyorlardı. (İddia ediyorum, halifeliği dinin rüknü sayanlar, inançlarında gedik açmışlar, boylarınca günaha girmişler, sapkınların, satkınların kölesi olmuşlardır.)
Sevr'in ardından "Millî Mücadele" geliyor. Şu gerçek ki, Osmanlı'nın kurucu ve asıl savunucu unsuru yokluk içinde harekete geçiyor. (Aklıma Ömer Seyfettin'in "Ashab-ı Kehfimiz" hikâyesi geldi. Ömer Seyfettin, bir Ermeni gencinin hatıra defterinden hareketle "millî kimlik" üzerinde durur. Bu yıl Ömer Seyfettin'i okuma yılı. Türkiye'nin şu anki şartları hususiyetle Ömer Seyfettin'i okumamızı gerektiriyor. 10 güne kadar bizim de bir çalışmamız yayınlanacak.)
Filistin'de de, Sevr'e benzer haritayla karşılaşırsınız. Filistin yüzde 15'e sığdırılmış demeyeceğim, kâğıt üstünde kondurulmuş, hemen bütün hâkimiyet, İsrail'de...
İkisi de deli saçması proje.
Filistin planı geçmişten beri ilmek ilmek işlendi. Önce Müslümanlar birbirinin gözünü oyacak hâle getirildi.
Şu satırları içiniz sızlamadan okuyabilecek misiniz?
"İngiliz ordusunun Kudüs'e girişi büyük bir coşkuyla karşılandı. Amerikalı gazetesi W. T. Massey şehre geldiğinde gördüğü manzarayı anlattığı yazısına 'Kudüs, mutluydu' diye başladı. Kendisinin Avrupalı olduğunu öğrenen kadın-erkek herkes onu kucaklayarak 'bu günleri gördüğümüz için Allah'a şükürler olsun' diye gözyaşları döküyorlardı. Müslüman, Hristiyan, Yahudi şehirde kim varsa 'İngilizlerin zaferi için dua ettiklerini' söylüyorlardı. Massey, Kızılhaç'ta görevli bir Amerikalı ile konuştuğunda duydukları onu şaşkınlığa düşürmüştü. Kızılhaç görevlisine göre, İngilizlerin zaferine içten gelen duygularla sevinmeyen tek bir kişinin olması bile mümkün değildi. Çünkü görevli her yerde halkın sevincini görmüştü. Hatta Osmanlı ordusunda savaşan ve yaralandıkları için Kızılhaç hastanesine getirilen Arap subayların İngilizlerin Kudüs'e girdiğini öğrendiklerinde 'Çok Yaşa İngiltere' naralarıyla sevinç çığlıkları attığına şahit olmuştu. Massey'in anlattıklarına göre yerli halkın İngilizleri desteklemeye başlamaları Gazze savaşlarından itibaren gözle görülür bir şekilde ortaya çıkmıştı. Hatta Gazze Müftüsü de dâhil olmak üzere halktan bazıları İngiltere lehine propaganda yaptığı için Türkler tarafından idam edilmişler, bu uygulama Arapları daha fazla İngilizlere yakınlaştırmıştı."(Taha Niyazi Karaca, Sınırları Çizen Kadın, 2. bs., s. 270).