Filistin mesesi-Siyonizm biter mi?
Yahudiler 2000 küsur yıl önce, Romalılar, devletlerini yıkınca öbek öbek dünyaya yayıldılar, koloniler kurdular, kovuldukları yere dönmenin hayaliyle demeyeceğim; hayal, bir arzuyu, bir iyiliği, bir güzelliği içine alır, hırsıyla diyeceğim, birbirlerini bileylediler. Bu bileyleme, içinde yaşadıkça cemiyetten kopuşu da getirdi.
Kendi dünyalarına çekilenler, sadece kendi içlerinde yaşayanlar, dışarıya karşı ne kadar güler yüz gösterse de kuşku uyandırırlar.
Yahudiler özellikle 1789 Fransız İhtilali’nin getirdiği fikrî zeminde devlet arayışına girdiler. Dahası, arayışlarını açığa çıkardılar.
“Devlet” ancak Osmanlı toprağı üzerinde kurulabilirdi.
Peyderpey Filistin diye adlandırılan bölgeye göçler başladı.
Yahudilerin bir yere toplanma, devlet kurma fikri, nihaî hedef Osmanlı toprakları içindeki Filistin olmakla beraber, alternatifler de düşünülmüş, tartışılmıştır. Meselâ Kongo’ya yerleşme de bir fikirdi. Bunlara şimdiye girmeyeceğiz.
Dikkatimi çekmiştir; İttihat ve Terakkî’nin etkili olmaya başladığı 1908 yılından sonra yayın hayatına geçen dergiler Yahudileri başlı başına konu edinmezler. (Yeni yazıya aktardıklarımız Türk Yurdu, Resimli Kitap, Dergâh, Anadolu Mecmuası ve sonra incelediğim Genç Kalemler’de Yahudilere dair yazı çıktığı aklıma gelmiyor.)
Cumhuriyet’ten sonra 1935’te Cevat Rifat Atilhan’ın 1935 “Dünya Nazarında Yahudilik ve Masonluk”u yayınladı. “Siyonistlik”, başlığı altında ayrı bilgi verilir.
Tabiî Atilhan’ın hamasetini, ilmî çerçevede göremeyiz. Hissiyatı öne çıkar.
Millî cephede asıl etkili kitap Ziya Uygur’un 1952 yılında yayınlanan “Tarih Boyunca İnkılaplar, İhtilaller ve Siyonizm” kitabıdır.
Sonrasında Yahudilik ve Siyonizm’e dair kitaplar sökün eder.
Cevat Rıfat Atilhan 1955 de “İslamı Saran Tehlike ve Sionizm” 1935’te yayınladığı kitabını tamamlayıcı niteliktedir ve elbette “Yahudi=düşman”dır. Bütün kötülüklerin neredeyse melcesi Yahudiliktir!
Burada Doç. Dr. Yaşar Kutluay’ın 1967 yılında yayınlanan “Siyonizm ve Türkiye” kitabını ayrı tutmak gerekir.
1969’da, memleketi Silifke’de bir tekneyle denize açıldığı sıra esrarengiz bir şekilde kaybolan ve bir daha izine rastlanmayan Yaşar Kutluay bir ilâhiyatçı idi. Kudüs’te İbranî Üniversitesi’de İbranîce öğrendi, araştırmalar da yaptı.
Yaşar Kutluay, “Siyonizm ve Türkiye” kitabında, Siyonizm’in başlangıcına dair şu bilgileri verir:
“M.Ö. 1015 yılında tahta geçen Hazreti Davud (David) bugünkü Kudüs'ü başşehir yapar. Krallık en muhteşem devrini Hazreti Süleyman devrinde yaşar. Harika kuvvetlerin sahibi olan Hazreti Süleyman başşehir Yeruşa-laym'da (Kudüs) meşhur ‘Süleyman Mabedi’ni “Siyon Dağı’nın üzerinde inşa ettirir. Bu mabede Yahudi an’anesinde “BeytHa-mikdaş" (Kutsal Ev) denilir.
Allah tarafından seçilmiş ve Hazreti Süleyman’a bildirilmiş olan yerde inşa edildiğine inanılan Mabed'in Yahudi dinindeki yeri pek büyük ve önemlidir. Bina edildiği yer bugünkü Kudüs'te “Ömer Cami’nin bulunduğu sahadır ki zamanımıza ancak bir tek ‘Batı Duvarı’ intikal etmiş bulunmaktadır. Yahudiler’in ‘Ağlama Duvarı’ diye tanınan bu duvar halen durmakta ve ziyaret edilmektedir. Mukaddes kitapları olan Ahdi Atîk'de ve bunun ilk beş kitabını teşkil eden Tevrat'ta, yerine getirilmesi sadece Mabed'in varlığına dayanan yüzlerce emir bulunmaktadır. Mabed, buradaki Başkohen ve Kökenler’in yani din adamlarının gerek kurbanları, gerek diğer takdimeler ve bilhassa vergilerin toplanmasında görevleri bulunmaktadır. Belirli ibadetler ancak Mabed ve Başkohen'in varlığı ile mümkün olabilmektedir. Dolayısıyla Mabed ol-maksızın Yahudi dininin vecibelerinin ifasına imkân yoktur.”
Yaşar Kutluay’ın bahsettiği duvarın devamı yine Netanyahu döneminde açılmıştır. Bahsetmiştim. Yeni açılan o tünele girdim. Tünel Mescid-i Aksa’nın altına doğru gidiyordu. Bunu yazdım. İsrail Büyükelçiliği bir açıklama göndermiş ve beni yalanlamak istemişti. O açıklamayı da vereceğim.
Dolayısıyla Siyonizm’de dinî inanç esas alınmıştır. Dönemine göre, siyesî tavırlar belirlenmiştir.
Lahey’de yargılanacakları bir zamanda, Siyonistliği tam manasıyla açıklığa çıkarmalıyız, ne getireceğini ve ne götüreceğini görmeliyiz. (Devam edeceğiz.)