Fiili durumu hukukileştirmek. Bölüm: On yüz bin milyon!
Başkanlık Divanı toplantısı sonrası açıklama yapan İYİ Parti Genel Sekreteri Cihan Paçacı, "YSK'nın, 31 Mart seçimleri öncesi, Cumhurbaşkanını, seçim yasaklarına uyması gereken makamlar arasından çıkaracak" bir düzenleme yaptığını iddia etti.
Yapıyor diyelim; ne olacak ki?
Ya da şöyle sorayım:
"Seçim yasaklarına rağmen" TRT'yi adeta kampanya borazanı gibi kullandılar da ne oldu?
"Seçim yasaklarına rağmen" devletin uçaklarıyla, helikopterleriyle seçim gezileri yaptılar da ne oldu?
"Seçim yasaklarına rağmen" valileri, kaymakamları partilerinin il-ilçe başkanı gibi çalıştırdılar da ne oldu?
Velhasıl...
"Seçim yasaklarına rağmen" sadece iletişim ve ulaşım değil devletin bütün diğer imkanlarını da kullandılar, rakiplerini "devletle yarışmak" durumunda bıraktılar da ne oldu?
Muhalefet bağırdı çağırdı, Meclis'e taşıdı, suç duyurusunda bulundu da ne oldu?
Türkiye, çifte standartlardan arınmış, "hukuk devleti" niteliğini "ayrım yapmaksızın her bir vatandaşına eşit işletebilen" bir ülke olsaydı, Paçacı'nın "erken uyarısı" elbet bir anlam taşırdı;
Lakin...
Mevcut şartlarda, devletten, rejimden, siyasetten elde ettiği bütün kazanımları yarattığı fiili durumu tartışmalı yöntemlerle hukukileştirerek elde etmiş bir zihniyetin yarattığı bir fiili durumu daha hukukileştiriyor olmasından başka bir şey ifade etmiyor yazık ki şimdi bu uyarı!
Nasıl olur acaba?
Muhalefet "Erdoğan orucu" başlatsa...
Bir hafta, on gün, bir ay; yapabildiği kadar, Türkiye'de böyle bir siyasi aktör yokmuş gibi davransa...
Oradan gelen suçlamaları, sataşmaları yok saysa, cevaplamasa...
Konuşmak için bulduğu bütün fırsatları sadece ama sadece kendi gündemini -tabi öyle bir gündemi varsa- oluşturmak, anlatmak, yaymak için kullansa...
Böylece, iktidarın temel besin kaynağını kurutsa...
Nasıl olurdu acaba?
Tuhaf ama gerçek
İktidarı eleştiren gazeteciler "terör suçu(!)" işlemiş sayılıp "gazeteci" sayılmazken, ülkeyi düşman işgalinden kurtaran Atatürk'e "Firavun" diyen "vatanın uğurlu evladı" sayılıyor...
SORU-YORUM
"Askerlik", başına dayanması muhtemel silahları göze alarak ve onlara rağmen yapılan bir meslek değil midir zaten?
Ne istediler de vermediniz!
Ne TBMM'de "şahit" gösterdiği "Teğmen Çelebi", ne de Hasdal'a, Mamak'a atılan diğer silah arkadaşları inkâr etmiyor, doğruluyor Millî Savunma Bakanı'nı;
- Evet, ziyaretimize geldi.
"Ama" diyorlar:
"Biz o ziyaretlerde bize cesaret vermesini, baba şefkati göstermesini, sorunlarımıza ilaç olmasını, katlandıklarımıza bizimle göğüs germesini beklerdik..."
O ne yapmış peki?
Balyoz mağduru Emekli Albay V. Murat Tulga anlatıyor:
"Medyaya haykırışlarımıza binaen disiplinsiz davranışlarımızdan bahsettiniz. Ayağınızı denk alın dediniz. Asker olduğunuzu unutmayız dediniz."
İç Hizmet Kanunu'ndaki "disiplin" tanımının "astın hukukuna riayet"i de gerektirdiğini hatırlatan Tulga, "kumpasa karşı hukukumuzu savunmak bir lütuf değil görevdi" diyor ve "ne istediler de verilmedi" yani bu "görev"in nasıl "ihmal edildi" onu hatırlatıyor:
"Terfi durumunda ve yaş haddi nedeniyle emeklilik sıraları gelen 'personelin haklarını korumanızı' isterdik...
Tutuklu ailelere destek olmanızı isterdik...
Tutuklu eşlerinin düzenlediği "Sessiz Çığlık"lara destek vermenizi isterdik...
Duruşmalara gelip, "ne oluyor, bu adamlar bizim arkadaşlara ne yapıyorlar?" demenizi beklerdik...
Çok gizli planlar avukatların, mahkeme heyetinin ellerinde, Yunanistan basınında dolaşırken, davaya müdahil olmanızı isterdik...
Tutuklulara mali konularda destek olmanızı isterdik...
Televizyonlarda, gazetelerde çıkan yalan haberlere tepkinizi göstermenizi isterdik...
İktidarın hukuka müdahil olmasına dur demenizi isterdik...
Mahkemenin, Komutanı olduğunuz kurumdan talep ettiği bilgilere verdiğiniz kurumsal cevapların arkasında durmanızı, bu bilgilerin teferruatlı, doğru ve zamanında verilmesini isterdik...
Donanma Komutanlığının zemininin altında zula diye tabir edilen bir yerden bir takım hard diskler, CD'ler çıkmasını güvenlik zafiyetidir diyerek araştırmanızı ve sorumlardan hesap sormanızı isterdik.
325 kişi için karar açıklandığında yanımızda bizim elimizi tutmanızı isterdik...
Ali'nin, Cem Aziz Çakmak'ın, Murat'ın cenazesinde olmanızı isterdik...
Yeni mezun kurmay binbaşıya hazırlatılan bilirkişi raporu var... Tamam, sizin zamanınızda hazırlanmadı. Ama Hasdal'a geldiğinizde size bildirdik; araştırtmanızı isterdik..."