Fiili durum: ALDATILDIK(!)
Bir gün deneyin bence; haber kanallarını kapatıp çocuk kanallarını açın yerine.
Bir "Fineas ve Förb" olsun, bir "Doktor Dottie", bir "Mini Mini Hutoslar", bir "Peppee" emin olun "haber" diye anlattıkları "masal"lardan çok daha gerçek bilgiler veriyor insana. Hele bir "Maysa ve Bulut" var; açık oturumlarla kapanan ufkunuza şifa adeta!
Şaka yapmıyorum. İmralı'daki caninin talimatıyla kurulan "Demokratik Toplum Kongresi"nin "öz yönetim" ilanının "hayretle" duyurulmasını, 14 maddenin "ilk defa özerkliğin içinin doldurulması" olarak tanımlandığını izledikten sonra ısrarcı bile olabilirim. En azından 0-7 yaşa hitap eden iletişim dili, "aptal yerine konuluyor" gibi hissettirmiyor kendinizi!
***
2007'de kurulan DTK daha ilk toplantısında "Demokratik Özerklik" ilan etmedi mi?
Aysel Tuğluk "Kürt halkı olarak Demokratik Özerkliğimizi ilan ediyoruz" diye meydan okurken ve halkı "kendini Demokratik Özerk Kürdistanlı olarak tanıtmaya" yani isyana teşvik ederken, siz bu ihanetle mücadeleye çalışan komutanların kumpasını kuruyordunuz ya ondan duymadınız zahir!
Öyle ya, duymuş olsaydınız; DTK'nın "tecrübelerinden yararlanmak üzere davet ettiği Kemal Burkay"ı getiren iktidar olmakla gururlanmazdınız!
Yahut, "Kongre, Türkiye devletiyle hangi konularda, hangi noktalarda, nasıl uzlaşacağını, bunun ilkelerini koyar, oluşturulan bu ilkeler milletvekillerince meclise götürülebilir" mesajıyla "devlete dayatma örgütü" oluşturan Öcalan'la oturduğunuz masadan kalkardınız. Bugün daha yaşı dolmamış bebekler ödüyor olmazdı; bebek katiline çoktan ödetmiş olurdunuz ateşlediği bu fitilin bedelini!
Veya ne bileyim; Nabimya'nın Güney Afrika'dan ayrılması, Yugoslavya'nın parçalanması Endonezya'da Açe'nin özerkliğinin mimarı Ahtisaari ile "Anayasa ve Özerklik görüşmeleri" yapmazdınız hiç değilse! Değil mi Sayın Gül? Değil mi Sayın Kılıçdaroğlu?
Dün YENİÇAĞ'ın manşetinde de okudunuz; tarihin bütün zamanlarında tekrarlanan "aynı" ihanet senaryosuna karşı, aynı "hepiniz oradaydınız" faslını ifşadan çok sıkıldık ama "oradaydınız" işte!
Biz "bölünme" dedikçe "demokrasi" olduğunu iddia ediyordunuz taleplerinin. Hatta nasıl süslüyordu kanal kanal gezen Kandil ulakları:
"İki demokrasili tek devlet"
Kaç kişi sorguladı "ne demek"!
***
Şimdi TBMM sıralarında oturan Osman Baydemir'in, 31 Temmuz 2010'da "Türk bayrağı yanında Kürt halkının da bayrağını görmek istediklerini" söylemesinden sonra "Demokratik Özerk Kürdistan" konusu 7-8 Ağustos ve 18-19 Aralık 2010 olmak üzere iki ayrı toplantıda konuşuldu ve bir "paralel devlet çatısı" oluşturuldu.
"Siyaset, hukuk, öz savunma, ekonomi, kültür, sosyal hayat, ekoloji, diplomasi olmak üzere 8 ayaklı tasarlanan Demokratik Özerk Kürdistan şablonu"na göre;
"- Kendilerini temsil eden bayrak ve sembolleri olacak,
- Hem kendi kendilerini yönetecekler, hem de Türkiye Cumhuriyeti parlamentosuna temsilci göndererek "ortak vatan politikaları"na dahil olacaklar,
- Haklarındaki anayasal düzenlemeler "demokratik özerklik" statüsüne göre yapılacak,
- Özsavunma için halk milisleştirilecek,
- Resmi dil Kürtçe ve Türkçe, hizmet dili Kürtçe olacak,
- Anaokulundan üniversiteye kadar eğitim dili Kürtçe olacak,
- Bütün yer altı-yerüstü zenginlikleri yalnız Kürdistan'a ait olacak,
- Dört parça bölünmüşlüğü göz önünde bulunduran, diaspora ve metropollerdeki Kürtlerin haklarını gözeten bir diplomasi yürütülecek"ti.
Bu azgınlık karşısında 5 yıl önce "geçin bunları geçin" diyen AKP iktidarı, -sonradan anlaşıldı ki- "bizim kitabımızda özerklik yok" derken Oslo'da "vali atama yetkisi" bile vermişti terör örgütüne!
Sonrasını biliyorsunuz; Yeni Anayasa ortaklığı, Dolmabahçe mutabakatı...
Dün de dedim bütün vebali AKP'nin üzerine atmak ancak perdelemek olur "aslında ne döndüğü" gerçeğini. CHP mesela, DTK'lı Hatip Dicle'yi TBMM'ye sokma formülleri arıyordu o günlerde!
***
Bugün "ay ben şok" pozu kesenler utanır mı bilmem ama onların güya görmediklerini, Cemal Temizöz hapsettikleri hücrede kaleme aldığı kitapta tane tane anlattıktan sonra çok net bir soru sormuştu yıllar önce:
"Türk İdari Hukukunda milletvekillerini, belediye başkanlarını, il genel meclisi üyelerini, muhtarları, sivil toplum örgütleri, dinsel ve mezhepsel grupların temsilcilerini doğal delege olarak bünyesine alan, meclis başkanı olan ve siyasi konuları hem de bölünme ile ilgili konuları tartışarak kararlar alan bir yapılanma yoktur. Üstelik bu yapılanmanın aldığı kararlar, Anayasa'nın değiştirilemeyecek değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek maddelerini değiştirmek için siyasi ve bölücü bir nitelik taşıyorsa, yasalarımız müsaade etmediği halde adına Demokratik Toplum Kongresi denilen partiler üstü olduğu bilinen bu yapılanmanın faaliyetlerine nasıl müsaade edilir?"
Sizin veremediğiniz cevap, Deniz Bölükbaşı'nın yine tam da o günlerde dikkat çekmeye çalıştığı gibi "5 Kasım 2007 tarihli Beyaz Saray görüşmesi tutanakları"nda olabilir mi?
Bölükbaşı'nın iddia ettiği gibi ABD'ye "İktidarda kalırsak, Yeni Anayasa ile çözeceğiz" diye "özerklik" sözü verdiniz mi?