Fiil mi, fail mi?
Bir şeyin farkına varın artık. Türkiye’de bir süredir fiil değil, fail önemlidir.
Söylenen değil, kimin söylediği esastır.
AKP askere sövse onun adı demokrasi arayışıdır.
Kazara aynı şeyi CHP yaparsa onun adı ise suç ve küfürdür.
Örnek mi istiyorsunuz?
Askere çete diyenler kimdi bakın arşivlere!
Erzincan olayını hatırlayın!
Hani PKK yol kesip erlerimizi öldürmüştü ya!..
Peki ne demişti AKP güruhu?
PKK yapmadı, asker yaptı!
Evet arşivler ortada, böyle bir isnat oldu mu olmadı mı?
Üstelik bu imalar en üst düzeyde yapılmadı mı?
Bu ülkenin ordusuna kendi askerini öldürdü denmedi mi?
Peki bu rezil beyanın gerçekliği var mıydı?
Asla ve kat’a yoktu ama buna rağmen o sözü eden AKP’liler bu çamurlarından ötürü demokrasi kahramanı diye kutsanmadı mı?
PKK cinayeti ben işledim demesine rağmen o malum isimler sözlerini geri almamak için patinaj yapmadılar mı?
Bir başka örnek:
“PKK’yı asker kurdu ve onlar yönetiyor” gibi alçakça hezeyanlar olduğunda ve bu iddialar manşetlere taşındığında bu ülkenin Başbakan’ı ağzını açıp TSK’ya bu çamuru atanlara zerre bir tepki gösterdi mi?
Bırakın onu bunu,Taksim meydanındaki canlı-bomba olayını hatırlayın,ne demişti ve kimi ima etmişti Tayyip Erdoğan?
Aynı şekilde TRT ve pek çok dinci kanalda istisnasız her gün askere kurumsal olarak hücumlar yapılır ve Bülent Arınç malum açıklamaları yaparken Tayyip bey bunlara engel oldu mu?
Genelkurmay Başkanları “Asimetrik operasyon altındayım” diye feveran ettiği günlerde AKP lideri kılını
kıpırdattı mı?
Daha bunun gibi onlarca örnek var da yerim yok!
Hal bu iken AKP ve Erdoğan Süheyl Batum’un o malum sözünü niçin çarpıtıp istismar ediyor ve TSK ile ABD’yi örtüştürdü diyerek suç isnadı ile gözdağı veriyor?
Ne o yoksa AKP, TSK içindeki işbirlikçilerinin deşifre olmasından mı korkuyor?
Kimi mi kastediyorum.
Mesela Yaşar Büyükanıt ve benzerlerini!
Herkesin diline pelesenk olan iddia Büyükanıt’ın seçimin hemen arefesinde verdiği muhtıranın mağduriyet inşası adına AKP ile danışıklı yaptığıdır!
Sakın olmaz demeyin, zira AKP değil midir olmayan darbeyi soruşturur ve o bağlamda onlarca kişiyi hapse gönderirken, olan şeyi yani verilen muhtırayı açık beyana ve itirafa rağmen görmezden gelen!
Yadırgadığım bir şey de askere istisnasız her gün söven medya güruhu ile AKP’lilere aylarca-yıllarca sessiz kalan TSK’nın Süheyl Batum gibi TSK için ne düşündüğü bilinen birinin bir beyanı ile açıklama yapmasıdır.
Sadece bu olay bile AKP ile TSK arasında Pentagon arzusu çerçevesinde bir ilişkinin varlığını doğrulamıyor mu?.. Ben muhalefetin yerinde olsam AKP ile TSK arasındaki bu ilişkiyi her gün dillendirir ve asgariden AKP’nin asker üzerinden istismarlar yapmasının önüne geçerdim.
HANGİSİNE İNANALIM?!!
AKP tepinirken ağlayan rakamlar!
1) AKP ve yandaşlarına sorsanız Türkiye ekonomik rönesansını yaşıyor ama bizzatihi devletin rakamları bu yutturmalara isyan ediyor.
2) AKP iktidara geldiğinde ülke borcu 214 milyar dolar iken bu gün bu rakam 558 milyar dolardır.
3) 1923-2002 arası savaş ve darbe yılları dahil Türkiye’nin ortalama büyüme oranı yüzde 4.9 iken AKP’nin son 8 yılında bu oran yüzde 4.1’dir.
4) 1923’ten 2002’ye devletin ödediği faiz 125 milyar dolar iken 2002-8 arası bu rakam 635 milyar dolardır.
5) 2002’de vatandaşın bankalara borcu 6 milyar dolar iken 2011’de bu miktar 170 milyar dolara erişmiştir.
6) 2002’de 10 bin kişi devlete borcunu ödeyemez durumda iken bugün borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 625 bin kişidir... 2002’de işsizlik yüzde 8 iken bugün yüzde 13’lerde, yoksul sayısı ise 2002’de
8 milyon iken bugün 12 milyonda, dış ticaret açığı 2002’de 18 milyar dolar iken bugün 72 milyar dolara çıkmıştır.
YETER Mİ SANKİ!
Salıdan salıya muhalefet yetmez!
Parlamentodaki grup konuşmaları önemli bir platformdur ama muhalefete bu yetmez, zira medyanın yansıtma durumu ortada ve AKP’yi teşhir ile topluma verilecek mesajların böyle bir toplantıya sıkıştırılabilmesi mümkün değil. Dolayısı ile muhalefetin seçime geri sayımın başladığı şu günlerde istisnasız her gün mesaj vermesi gerekiyor. Dürüst olalım Tayyip Erdoğan müthiş dinamizmi ile muhalefete fark atıyor, zira Başbakan bir gün Ardahan’dan seslenirken öbür gün Denizli’den mesaj verebiliyor.
Oysa muhalefetin bir kesimi hâlâ hava durumunu bahane yaparak Ankara’ya postu sermiş durumda. Yapılması gereken muhalefetin önümüzdeki 4 ay içinde bütün Türkiye’yi dolaşması ve mahalli medya vasıtaları ile AKP’yi halka anlatıp, kendi programını millete sunmasıdır. Ey muhalefet hâlâ Ankara’da mısın?!!
DÖN BABA DÖNELİM
Tanımayanlara Taha Akyol rehberi
AKP’nin propaganda şirketi konumundaki Polmark’ın araştırmalarını bilimsel veri diye pazarlayıp ahkâmlar kesen filozof (!)
Taha Akyol’un gençliğinden bugüne kadarki fikrî seyri aynen
şöyledir:
1) Üniversite yılları ile ilk avukatlık döneminde Milli Mücadelecidir... Cemil Çiçek, Ahmet Taşgetiren ve Hüseyin Gülerce
yoldaşlarıdır.
2) Milli Mücadeleciler bölünüp gücünü yitirince hemen o günlerde pöpüler olan MHP’ye yanaşır ve bu partide yönetim katına kadar erişir.
3) İhtilal sonrası MHP’liliğini unutur ve Özal’a muhabbet duyduğu günler başlar ve hakkında Tercüman’da destansı yazılar
yazar.
4) Mesut Yılmaz Başbakan olunca Özal’ı anında unutur ve
Yılmaz’a fahri olarak danışmanlık yapar.
5)Yılmaz sonrası Çiller gelince anında tornistanla Tansu
Hanımın kerametlerini keşfeder.
6) Ecevit 99’da iktidar olunca Karaoğlan edebiyatları ile o
hükümete selam gönderir.
7) AKP gelince de Leyla’sına kavuşan Mecnun misali olur.
8) AKP’den sonra kim gelirse gelsin Taha Bey hiç kuşkunuz olmasın onun emrine girecektir zira Beyefendinin yaşam seyri ve düsturu ortada... Söyler misiniz böyle birine fikir-inanç adamı ya da objektif yazar veya bilim insanı denilebilir mi?..