"Fetömetreciler'le eşitlik istiyorum"
Doç. Dr. Eski Personel Albay Mustafa Şahin, "Film olabilecek bir hikaye" başlığıyla yollamış yaşadıklarını; paylaşayım kararı siz verin:
"1987 yılında Balıkesir Teknik Astsubay Hazırlama Okulu'na girdim.
1991 yılında Astsubay oldum.
1992 yılında kazandığım Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme bölümünü dört yılda bitirdim...
1998 yılında Subaylık sınavını kazandım. Bu arada aynı üniversitenin Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü'nde Yüksek Lisans Öğrenimime başladım. Bir taraftan askeri kariyerde ilerlerken akademik çalışmalarım da ilerliyordu. Atatürkçülük Yüksek Lisansı, İnönü Üniversitesi'nde İşletme Master'ı, Atatürk Ünivesitesi'nde Cumhuriyet Tarihi doktorası derken, yıllar ilerledi, bir taraftan Albay olurken, öte yandan Tarih doçenti oldum. Üstelik KOMKARSU (Komutanlık ve Karargâh Subaylığı) öğrenimi aldım. Yıllarca yıllık izin bile kullanmadan, tırnaklarımla kazıyarak buralara ulaştım.
Asb.lıktan Doç.Alb.lığa… Ne hoş değil mi?
Oysa durum, o kadar da parlak değilmiş.
Eniştemden bana ne?
2016 Temmuz 15, menfur darbe girişiminden sonra beni önce Harp Akademileri Komutanlığı Stratejik Araştırma Enstitüsündeki Öğretim Üyeliği görevinden alarak 3'üncü Kolordu Komutanlığında Muayene ve Komisyon Başkanlığı görevine tayin ettiler. Sonra hırslarını alamadılar, aynı komisyonda üyelik görevine indirdiler.
(...)İlk atama sonrası Kolorduya varır varmaz "kardeşin … bylock kullanmış, KHK ile Emniyet teşkilatından ihraç edilmiş" şeklinde ifadelerimi almaya başladılar. "Kullandı ise en ağır cezayı alsın, KHK ile ihraç edilmedi ama KHK kapsamında emeklilik sonrası rütbeleri alındı, suç şahsidir, benimle ilgisi yok, 1986 yılında babamızı kaybettik, dağınık bir aileyiz" dedimse de önce meşhur PERGİN (Personel Güvenlik İncelemesi) kapsamına aldılar ve takibe başladılar.
Bu arada kız kardeşimin Bank Asya'ya para yatırdığını, kısa bir süre sonra çektiğini sordular.
Aynı kız kardeşimin eşinin FETÖ'den tutuklu olduğunu sordular.
Ben her defasında benim bunlarla bir bağım olmadığını beyhude anlatmaya çabaladım... Eniştemden bana ne?
Bakanların ne farkı var?
Adalet herkese eşit bir şekilde uygulanacaksa "Fetömetre"nin kâşifi (!) Dz.K.K.lığı Kur.Bşk. Tüma. Cihat YAYCI'nın eniştesi 15 Temmuz 2016'daki Sahil Güv.Komutanı (ki şu an darbecilikten cezaevindedir, suçlu mudur, değil midir bilemem)'dır.
Öte yandan yeni atanan bakanların ağabeyleri, enişteleri aynı gerekçe ile cezaevindedir. Olsa ne olur, doğrusu da budur. Ama bu evrensel doğru bize neden uygulanmıyor?
Roma Hukuku, Pozitif Hukuk, Anayasa ve bildiğim tüm dini hükümler suçun bireyselliğinden bahseder. İdare Hukuku'nun cezai uygulamalarının da Ceza Hukuku prensiplerine göre uygulanması gerektiği hususu akademik makalelerde de işlenmiştir. Bunu bütün savunmalarımda yazdım. Nihayet ben de yukarıdaki gerekçelerle olduğunu sandığım (zira bize hiçbir şey tebliğ edilmedi) 8 Temmuz 2018, 701 sayılı KHK ile beni de çok sevdiğim üniformamdan ayırdılar.
30 Ağustos 2019'da Kd.Alb. olduktan sonra haklarımı alıp kendi isteğimle emekli olacaktım.
Bunun iki sebebi vardı:
Birincisi, benimle bu kadar uğraştıktan sonra önemli bir yere getirmeyeceklerdi, hep kıyıda köşede tutacaklardı, besbelliydi artık.
İkincisi Doçent titri taşıyan bir akademisyen olarak askeriyede itilip kakılacağıma onurumla ayrılıp, akademik dünyada yoluma devam etmekti. Fakat buna bile fırsat vermediler. Oysa bu isteğimi tüm amirlerime söylediğim gibi çevremde Sağır Sultan bile duymuştu. Fakat demek ki FETÖ ile mücadeleleri bu arkadaşların. Masum insanları, kapının önüne koymak olsa gerek.
Suçum olsa affederler mi?
Selcan Hanım, benim işlediğimi iddia ettikleri en ufak bir suç bile yok.
"Vardır, vardır… Olmasa niye atsınlar" dediğinizi duyar gibiyim. Ama gerçekten yok. Olsa affederler mi, görmezden gelirler mi sizce.
Hakkımda hiçbir dava, soruşturma, idari tahkikat, geçici görevden uzaklaştırma, açığa alma tedbiri uygulanmamıştır. Cuma günü mesaide iken Pazar günü kendi adımı KHK listelerinde gördüm. CİMER'e yazdım, ama duvar… Hiçbir cevap vermiyorlar. Akademik unvanımı da kullanamıyorum. Üstelik bu kaderi paylaşan yalnız da değilim, sanırım.
Önce kurmayları attılar.
Şimdi KOMKARSU'ları...
Bir sonraki aşamada da sınıf subayları ve Asbları atacaklar.
Kimseye sesimizi duyuramıyoruz, lütfen sesimiz olun."