Bağımsız ve tarafsız olması gereken bir savcı, bir yargıç, adaleti çarpıtır, Cemaat'in veya Parti'nin emirleri ve çıkarları doğrultusunda kararlar verirse ne olur?
Son on yıla sığacak biçimde, büyük bir hızla, art arda yaşanan, "Birinci" ve "İkinci" diye adlandırılan ve "Üçüncü"ye gebe olan "Silivri Trajedileri" ortaya çıkar!
***
Önce, medyadan bir haber:
"Eski Balyoz davası hâkimi Ali Efendi Peksak hakkında 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis talebiyle dava açıldı.
Peksak hakkında 'FETÖ üyeliği' suçundan ise 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istendi."
Bu haber "Birinci Silivri Trajedisi" sırasındaki sadece bir davaya ve bu davanın tek bir yargıcına ilişkin.
Peki acaba Birinci Silivri Trajedisi'nin öteki sorumluları ne durumda?
Tek tek izlemediğim için bilmiyorum ama bu "Trajedi"nin baş rolünde olan, astığı astık, kestiği kestik, altına Recep Tayyip Erdoğan'ın zırhlı otomobilini verdiği, Başsavcı Zekeriya Öz'ün yurtdışına kaçtığından ve "aranan bir suçlu" olduğundan haberim var.
***
15 Temmuz Kalkışması'ndan sonra, dört binden fazla yargıç ve savcıi şten atıldı, bunların bir bölümü meslekten ihraç edildi, bir bölümü ise yargılanmak üzere hapsedildi.
Bir zamanlar "Fethullah Gülen Hocaefendi Hazretleri Cemaati" denilerek baş tacı edilen ve şimdi "Fethullah Gülen Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması, FETÖ/PDY" olarak suçlanan örgütlenme ile ilgili olarak sadece yargıç ve savcılar değil, başta gazeteciler ve yazarlar da olmak üzere, pek çok başka kişi de işten atıldı ve bir bölümü "gerekli özen (due diligence) gösterilerek yargılanmadan" hapsedildi. (Cumhuriyet Gazetesi mensupları sadece bir örnek.)
Ne yazık ki bu durum, "Birinci Silivri Trajedisi"nin hesabı sorulurken yapılan haksızlık ve hukuksuzluklarla "İkinci Silivri Trajedisi"nin yaşanmasına yol açtı!
Oysa Türkiye'nin asıl gereksinmesi:
Önceki hukuksuzluk ve haksızlıkların hesabı sorulurken, yeni haksızlıkve hukuksuzlukların yapılmaması...
Ve gerçek bir "Hukuk Devleti"nin de yeniden ihdası!
(...)
Gelecek yıllarda yeniden bir hukuk ve adalet trajedisi, yani bir "Üçüncü Silivri Trajedisi" yaşamak istemiyorsak:
"Birinci Silivri Trajedisi"nin hesabı sorulurken, "İkinci Silivri Trajedisi" yaratılmasının önüne geçilmeli...
Türkiye'deki adalet mekanizmasının, AKP'nin ya da FETÖ'nün değil, bağımsız ve tarafsız evrensel hukukun hizmetinde olması sağlanmalı...
Kısacası, gerçek bir "Hukuk Devleti" kurulmalı ve bunun ön koşulu olan"Kuvvetler Ayrımı"na dayalı bir siyasal rejim gerçekleştirilmelidir...
Emre Kongar Cumhuriyet
***
Erdoğan Trump'a ABD ve YPG askerlerinin samimi pozlarını gösterecekmiş.
Yani... Trump'a ABD'yi şikâyet edecek...
G.E Milliyet (Açık Peencere)
***
Para... Para... Para...
---------
... Diyorlar ki; 'Artık ekonomiyi konuşalım, çok vakit kaybettik, gündemin birinci sırasına ekonomi çıksın..'
Tamam.. Tamam..
Ekonomiyi konuşalım da..
Hukuk hiç mi önemli değil?
Siyasi mücadelenin hiç mi değeri yok?
Sosyal hayat önemsiz mi?
Özgürlük paradan değersiz mi?
Hayat sadece dolar mı?
***
Ekranlara çıkıp bu söylemi diline dolayan genç müteşebbisler şunu bilmiyor..
Hukuk olmazsa..
Adalet olmaz..
Adalet olmazsa özgürlük olmaz..
Özgürlük olmazsa serbest düşünce olmaz..
Serbest düşüncenin olmadığı yerde yenilik olmaz.
Yeni fikirlere kapalı toplamlarda yatırım olmaz..
Yatırımın olmadığı ülkelerde çarklar dönmez...
Mehmet Tezkan Milliyet
***
Partiden ihraç "milli irade"ye karşı gelmek değil mi
--------
...Kılıçdaroğlu "Disiplin Kurulu'nu ben seçmem kurultay seçer" dedi. Türkiye'de hiçbir partide genel başkanın istemediği bir isim kolay kolay bir kurula seçilemiyor.
O nedenle "ihraç istemiyle" disiplin kuruluna giden bir milletvekilinin ihraç edilmesi garanti gibidir.
MHP'de de Devlet Bahçeli, olağanüstü kongre isteyen ve kendisine muhalif genel başkan adayları Meral Akşener, Sinan Oğan ve Ümit Özdağ'ı, kendisini eleştiren Yusuf Halaçoğlu'nu, İsmail Ok ve Nuri Okutan'ı ihraç ettirmişti.
Seçmenin "belli bir parti" için oy verdiği milletvekilini "eften püften nedenlerle" o partiden ihraç etmek milli iradeye karşı gelmek değil midir?
Türkiye'de siyasetin kesinlikle "demokratikleşmeye" ihtiyacı var, bunun yasa değişikliğiyle sağlanması gerekiyor.
Güngör Mengi Vatan
***
Nerelerden nerelere!
***
(...)Aynı çatı altındalar ama birbirlerini sevmiyorlar.
Aynı çatı altında siyaset yapıyorlar ama birbirlerini dost gibi görmüyorlar.
Ve birbirlerine düşman muamelesi yapıyorlar. Ne partilerinde birlik-beraberlik var, ne medyalarında.
Eline bir kalem geçiren hemen hasım olarak gördüğünü karalamaya başlıyor.
Ve de iktidar partisindeki "İslamcıların tasfiyesini" istiyorlar!
Zeki Ceyhan Milli Gazete