Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR
İsrafil K.KUMBASAR

Fesat ocağını sadece 'kapatmak' yeterli mi?

Etnik ırkçılık üzerinden siyaset yapan DTP hakkında, Yargıtay Cumhuriyet Başsacılığı tarafından açılan ‘kapatma’ davası uzun bir bekleyişten sonra, nihayet Anayasa Mahkemesi tarafından görüşülmeye başlandı.
‘Aynı merkez’ tarafından kontrol edilen İhanet korosu, kapatılmaması için Anayasa Mahkemesi üyelerini etkilemeye yönelik yoğun bir psikolojik operasyon başlattılar.
Kapatma cezası yerine ‘AKP davasında’ olduğu gibi yine bir ‘ara formül’ bulunması tavsiyesinde bulunuyorlar.
Gerekçeleri, görünürde oldukça masum.
Neymiş efendim?
Güneydoğu meselesinin çözümünde “Tek muhatap benim” diye ayak direten İmralı’daki yaratığın eli güçlenebilirmiş.
‘Siyasi’ platformda aradıklarını bulamayan, ‘çözüm’ yollarının tıkandığını görenler, çareyi ‘dağda’ arayabilirlermiş.
Eylemler, şiddetini daha artırıp ‘isyan’ hareketine dönüşebilirmiş.
Hadi oradan ulan!

* * *

Halk arasında ‘Demokratik Terörizm Partisi’ olarak anılan DTP, adeta bölücü örgütün ‘asker alma dairesi’ gibi bir vazife ifa ediyor.
‘Siyasi parti’ kimliğinden yararlanıp bölgede günün 24 saati propaganda yapan DTP, “Türk devleti şöyle, Türk devleti böyle, bizi insan yerine koymuyorlar, horluyorlar, itip kakıyorlar, ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıyorlar, aşağılıyorlar, dışlıyorlar, dilimizi konuşturmuyorlar, kültürümüzü yaşatmıyorlar, doğal kaynaklarımızı sömürüyorlar” diye habire insanların beyinlerini yıkıyor.
Cahil, yoksul, sefil, aç geleceğe dair herhangi bir ‘umudu’ ve ‘hayali’ olmayan çok nüfuslu ailelerin çocukları, DTP teşkilatlarında yoğun bir ‘eğitime’ tabi tutuluyorlar.
Üzerlerine ‘üniforma’ giydirilip, ellerine ‘silah’ tutuşturulan çocuklar, düzenlenen ‘demokratik’ eylemlerde (!) güvenlik kuvvetlerini taşlayarak, araçları yakarak, işyerlerini tahrip ederek pratik yapıyorlar.
Sokak hareketlerinde iyice tecrübe kazandıktan sonra, ‘daha fazla para’, ‘daha fazla itibar’, ‘kurulacak devlette yönetici olma’ vaatleri ile dağa gönderiliyorlar.
Onlar ’dağda’ devlete karşı kurşun sıkarken, siyasi uzantıları da ‘düz ovada’ barış ve kardeşlik adına ‘kin’ ve ‘nefret’ tohumları ekiyorlar.
Terörist yetiştirme organizasyonunun adına ‘parti’ denilecekse eğer, o zaman silahların adını da ‘çözüm aracı’ olarak değiştirmek gerekmez mi?

* * *


Söz artık Anayasa Mahkemesi’nde.
Mahkeme, fesat ocağını hakkında ‘bölücü eylemlerin’ odağı haline geldiği gerekçesiyle ‘hukuki’ bir karar mı alacak, yoksa ihanet korosunun beklediği gibi ‘iç ve dış şartları’ dikkate alıp ‘siyasi’ bir karar mı verecek?
Nasıl olsa, hep birlikte öğreneceğiz.
Parti kapatmak tabii ki ‘çözüm’ değil.
Çünkü bir partiyi kapatıyorsunuz, ama bakıyorsunuz ki ‘aynı kişiler’ farklı bir isimle ‘aynı amaca’ hizmet eden yeni bir parti kurmuşlar.
Buna karşı ‘köklü’ tedbir alınmalıdır.
Bir kere, Siyasi Partiler Kanunu’ndaki ilgili maddeler, ’kadük’ olmaktan kurtarılıp, ‘etnik ırkçılık’ üzerine siyaset yapma devrine tamamen son verilmelidir.
Partiler, daha kuruluş aşamasında ‘incelemeye’ tabi tutulmalı, kapatılan partilerin yalnızca ‘söz ve eylemleri’ ile kapatmaya neden olanlara değil, bütün ‘genel merkez’, ‘il’ ve ‘ilçe’ yöneticilerine, hatta ‘üyelerine’ siyaset yasağı getirilmelidir.
Bakın o zaman, bir daha ‘siyaset’ adı altında ‘etnik ırkçılık’ yapılabiliyor mu?

Yazarın Diğer Yazıları