Türk Ekonomisi yüksek enflasyon, istikrarsızlık ve yönetimsizlik sebebiyle bugünün tarihi yarının siyasetinde fenomen olmaya devam ediyor..
Önceden öngörülemeyen ve bilinemeyen finansal krizler ülkelerin ekonomik ve siyasal yapılarını derinden sarsıyor ve etkiliyor..
Ekonomik krizler makro açıdan devletleri, mikro açıdan da şirketleri etkileyerek olumsuz sorunlara yol açarken bir çok sorunu da gündeme getiriyor. İşsizlik, enflasyon, gelir adaletsizliği, hayat pahalılığı gibi...
Son zamanlardaki döviz piyasalarındaki kontrolsüz artış, istikrarsız yönetim ve ödeme güçlerindeki yetersizlikler, Merkez bankasının elindeki araçlarının tüketilmesi, plansız borçlanma, harcanabilir gelirde yaşanan düzensizlikler sonucu yüksek enflasyonu ortaya çıkarmış ve ekonominin direncini kırmış ,ekonomik etkinliği de kaybetmiştir.
Beklentileri yönetme biçimi olan ekonomiye, bir enflasyon ve döviz şoku verilmiştir. Faiz düşerken dolar atmış döviz kurundan kaynaklı bir enflasyon yaşanmıştır. Elinde TL bulunduran vatandaşlar ise parası erimesin diye dövize yönelmiştir.
Malesef ki TL değer kaybetmeye devam ederken insanlar ve kurumlar ekonomi yönetimi politikalarına güvenini azaltmıştır.
Hatta bir çok kredi derecelendirme kuruluşları ve yabancı finansal raporlar Türk Ekonomisi yönetiminden kaygı duyduklarını ve güvensizliğin arttığını belirtmişlerdir.
Türkiye’nin Avrupa Birliği İstatistik Ofisi tarafından açıklanan satın alma gücü paritesine göre kişi başına düşen geliri (GSYH) ve tüketicilerin göreli refah düzeylerinin karşılaştırılmasındaki kişi başına bireysel tüketim endekslerinin Avrupa Birliği (AB) ülkesi ortalamasının yüzde 38 oranın altında kaldığı ve bu değerin AB ülkeleri genelinde 100 Euro karşılığı satın alınan mal ve hizmet sepetinin Türkiye’de 38 Euro karşılığı Türk Lirası ile satın alınabileceğini göstermiştir.
En önemli hususun ,
Ekonomideki huzursuzluğun güvensizliğin adaletsizliğin istikrarsızlığın ve kırılgan yapıdan kaynaklı sistemsel risklerin girdabından nasıl çıkılacağıdır?
Geçmişten bugüne geldiğimizde Türk Ekonomisinin bir çok buhranlar gördüğünü ve bunu da aşacağını inanıyoruz.
Fakat bu seferki biraz farklı bir buhran olabilir!!
Teğetmi geçer, deler mi geçer bilemiyoruz.
Ancak meselenin en önemli boyutunun yönetimsizlikten, siyasi kaygılar ve belirsizlikten kaynaklandığını biliyoruz.
Kısacası bu huzursuzluk, ekonomiye siyasi bir yaklaşımın tezahürüdür. Ya da politik bir krizin ekonomiye yansımasıdır..