Felaket, önlem, hayal!!!

Gölcük''te 17 Ağustos 1999''da meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki deprem Marmara Bölgesi''nde büyük yıkım yaratmış; resmi kayıtlara göre,

18 bin 373 kişi ölmüş, 49 bin kadar yurttaş yaralanmış ve 5 bin 840 kişi de kaybolmuştu...

120 kilometrelik bir fay kırığında ölü sayısının 50 bin civarında olduğunu öne sürenler de var!..

Bolu, Kocaeli, İstanbul, Bursa, Eskişehir, Sakarya ve Yalova''yı etkileyen felaketin ardından Türk toplumu yine yardım kampanyaları başlatırken, dönemin iktidarı da sözde bazı "önlemler"i devreye sokmuştu!!!

Örneğin; zorunlu deprem sigortası ve Özel İletişim Vergisi gibi halen yürürlükte olan birçok vergi getirildi ama toplanan paraların akıbeti halen bilinmiyor...

İmar yasalarında bir dizi değişiklikler yapıldı, yapıların depreme dayanıklılık yönetmeliği ve denetim şartları düzenlendi ama hiçbir zaman uygulanmadı...

20 yer bilimciden oluşan Ulusal Deprem Konseyi ne tuhaf ki 2007 yılında lağvedildi ve onların 23 yıldır yaptığı "deprem geliyor" şeklindeki uyarılar hiçe sayıldı...

İstanbul''un birçok noktasına konulan deprem konteynırları kaybolurken, 500 kadar toplanma alanının büyük bölümü de imara açıldı...

Yani sağıyla-soluyla bütün belediyeler ve AKP iktidarının imarla ilgili kurumları büyük bir ihanet sergiledi...

Türkiye genelinde arama-kurtarma ekiplerinin sayısı artırıldı ama Kızılay ve AFAD arasında olduğu gibi koordinasyon bir türlü sağlanamadı, işte son günlerdeki tartışmalar da bu konularda kilitlenip durdu...

Sadece bunlar değil, imar ve denetim açısından ihmali olanlarla ilgili yargılamalar da adeta fiyaskoyla sonuçlandı...

Haklarında kamu davası açılan 170 kişiden bazılarına görevden el çektirilirken, davaların çoğu zaman aşımına uğradı, herkesin yaptığı yanına kazanç kaldı...

Müteahhitlerle ilgili açılan 2 bin 100 davada verilen hükümler ertelendi ya da zaman aşımı nedeniyle düştü ve onların birçoğu inşaat yapmaya devam etti!..

Yaptığı binalarda 200''den fazla yurttaşın öldüğü Yalovalı müteahhit Veli Göçer ise adeta günah keçisi seçilerek 7,5 yıl cezaevinde yattıktan sonra sektöre geri döndü...

KAĞITTA KALAN KARARLAR!..

Türkiye, 6 Şubat''ta, Maraş''ta ardı ardına meydana gelen iki büyük depremle birlikte, 23 yıl aradan sonra çok daha büyük bir felaketle karşılaştı...

İşte 11 kentte 140 binden fazla binayı yerle bir eden, 50 bin kadar insanın ölümüne yol açan, milyonlarca insanı evsiz bırakan felaket, Türkiye''nin sadece bir deprem bölgesi olduğu gerçeğini gözler önüne sermedi, aynı zamanda 1999 depreminden ders alınmadığını da çarpıcı örneklerle ortaya çıkardı...

Velhasıl tarih, sadece depremin yıkıcılığı açısından değil, (1999 depreminden çok daha acı bir tablonun yanı sıra) 24 gündür konuşulan koordinasyon sıkıntısı, müdahaledeki gecikmeler ve tabii ki denetimsizlik- rüşvet çarkındaki imar rezaletleri bakımından da tekerrür etti...

Maraş depremi sonrası 200''den fazla müteahhit ve yetkili göz altında, bir bölümü tutuklandı, bir bölümü firarda ve onların imar yasalarına aykırı olarak inşa ettiği binaların enkazından sadece ölümler- yaralanmalar değil, insanlığı vuran utanç verici yapılaşma rezaletleri de çevreye saçıldı...

İşte Kızılay ne yazık ki hedefte... Yönetim sistemi ve bir ticarethaneye dönüştürülen çalışma alanı Kızılay''ın yandaşlarca ne kadar yıpratıldığını ortaya çıkarırken, bir yandan AFAD tartışılıyor bir yandan askerlerin sahaya geç çıkarıldığı öne sürülüyor...

Diğer taraftan da, hükümete yönelik istifa çağrıları stadyumlarda yankılanıyor ve tüm bu tartışmalar ülkedeki siyasi fayın iyice gerilmesine yol açıyor... Ve deprem bölgesinde parti liderleri ile vatandaşlar arasındaki ağız dalaşı da bunu kanıtlıyor...

Peki, 1999 depremi sonrasında alınan önlemler gibi, 6 Şubat depremi ile ilgili alınacak önlemler de, ilgisizlik- duyarsızlık ve fiyasko açısından tekerrür mü edecek?..

ÇELİŞKİ, ÇIKMAZ, İHANET!..

Yandaş gazetelerin tamamı dün aynı manşeti atmıştı;

İstanbul''daki 4,5 milyon konutun 1.5 milyonu taşınacakmış!!!

Çevre Ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum''a göre, bu taşınma için İstanbul''un Avrupa ve Anadolu yakasında rezerv alanları tespit edilecekmiş!..

İstanbul''da acilen dönüştürülmesi gereken 300 bin bağımsız bölüm olduğunu belirten Kurum, ayrıca 250 bin konutun da yerinde dönüştürüleceğini iddia etmiş...

AKP iktidarının Maraş depreminden sonra, hem felaket bölgesinde, hem de olası deprem tartışmaları ile büyük tedirginlik yaşanan İstanbul''la ilgili "önlem" çalışmaları ne yazık ki inandırıcı gelmiyor...

Hele de dünkü Hürriyet gazetesinin "İstanbul için 100 önlem" başlığı altında sıraladığı "yapılması gereken konular" 1999 depreminden ders almayan bir ülke için, belli ki hayalden öteye gitmeyecek...

Çünkü "İstanbul için ne yapmalı" sorusuna uzmanlar şu yanıtları vermiş;

"100 bin bina hemen yıkılmalı, 1 milyon insan Şile- Gebze- Arnavutköy hattında oluşturulacak barınma merkezlerine nakledilmeli, yüksek riskli alanlar afet bölgesi ilan edilmeli, yer altında gıda depoları hazırlanmalı, tüm müteahhitlerin sicil kaydı olmalı, her yere deprem konteyneri konulmalı, toplanma alanları hastanelere entegre edilmeli, yıkılacak binaların yerleri boş bırakılmalı, acil tahliye yolları oluşturulmalı vs."

1999 felaketi sonrası deprem vergileri ile birlikte konteynerlerin de kaybolduğu, toplanma alanlarına AVM açıldığı, çarpık ve kaçak yapılaşmanın önlenemediği bir şehirde, iktidarın da, medyaya konuşan uzmanların da söyledikleri ne yazık "aynı terane" diye yorumlanacak ve bir ütopyadan öteye gitmeyecek...

O halde "çözüm nedir" sorusunun yanıtı da bellidir; Türkiye''nin imar faaliyetleriyle bu konudaki denetim ve önlemler hiçbir şekilde değişmeyecek biçimde Anayasa''ya konulmalı ve zerre kadar taviz verilmeden uygulanmalı...

Aksine, depremin bir gerçek olduğu ülkede, felaketler hep yaşanacak, önlemler ise hep kağıtta kalmaya devam edecek... Çünkü tekerrür eden tarih, 1999 ile 2023 arasında yaşanan çelişkiyi, çıkmazı ve ihaneti çok net kanıtladı bu ülkede...

Yazarın Diğer Yazıları