Yüksek enflasyon, vergi zamları ve sürekli artan döviz yüzünden vatandaşlar adeta yaşam savaşı veriyor.
Okulların da açılmasıyla vatandaşın üstündeki yük iyice arttı. Kırtasiye fiyatları cep yakarken, bir öğrencinin günlük gideri de 100 TL’yi buldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘en az 3 çocuk’ tavsiyesini dinleyenler ise kara kara düşünüyor.
Gazeteci Fehmi Koru’nun konuya ilişkin yazısı şu şekilde;
Bugün ilkokuldan liselere kadar bütün okullar yeni ders yılına başlıyor. Bu yıl ilk, orta ve lise düzeyindeki okullarda okuyacak öğrencilerin sayısının 20 milyon civarında olacağı hesap ediliyor.
Pek çok ülkenin nüfusundan daha yüksek bir rakam bu.
O kadar çocuğun eğitilmesi yöneticilere büyük sorumluluk yüklüyor.
Etrafa kulak verdiğimde, günümüzde eğitimin, benim yıllar önce kendi çocuklarımla yaşadığım deneyimden çok farklı cereyan ettiğini anlıyorum.
Bizim çocuklar ilkokulu mahalle mektebinde okudular.
Devlet okullarında.
Biri dışında diğerleri ilk okuldan sonra sınavlarını kazandıkları Anadolu liselerine gittiler.
Anadolu liseleri, yani devlet okulları…
Şimdi ise velilerde ciddi bir telaş gözleniyor. Hemen her aile çocuğunu bir özel okula yazdırma telaşında. Evvelce büyük illerimizde bile özel okul sınırlı sayıdaydı ve oralara genellikle zengin ailelerin çocukları giderdi. Özel okul için deli divane olmak gerekmezdi.
Günümüzde hemen herkes imkanlarını da zorlayarak çocuğunu bir özel okula göndermenin peşinde.
Neden?
İlk cevap, devlet okullarının kalitesizliği oluyor. Çocuğunun iyi bir üniversitede istediği bölümde okumasının ancak özel okul eğitiminden geçtiği kabulü bu yeni eğilimin gerisindeki etken.
Ankara’dayım ve başkentin neredeyse her sokağında birden fazla özel okul tabelasıyla karşılaşıyorum.
Ben diyeyim yüzlerce, siz deyin binlerce özel okul kapılarını öğrencilere açmış bulunuyor.
Özel okul para demek. Hem de iyi para. Ayrıca okullar genellikle ailelerin yaşadığı muhitten uzak olduğundan evden okula ve okuldan eve ulaşım için servis devreye giriyor. O da ayrı para.
Bizim çocuklar ilk eğitimlerini mahallenin okulunda aldıklarından servis hizmetinden yararlanmak gerekmemişti. Karda kışta bile kendileri okula gidip gelebiliyorlardı.
Şimdi öyle mi ya. Öğrenci çocuğun evi ile devam ettiği okulun bulundukları yerler bazen birbirinden 30 km uzak olabiliyor.
Gelsin servis araçları.
Yakınlarımdan birinden çocuğunu göndereceği okulun servisi yüksek bir aylık ücret talep etmiş, ardından da eklemiş: “Bu rakam benzin-mazot fiyatı 40 TL’nin üzerine çıktığında değişecektir.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hükümet sorumluluğunu üstlendiği ilk günden başlayarak, törenlerine katıldığı nikahlarda yeni evlenen çiftlere ‘en az üç çocuk’ tavsiyesinde bulunmaktaydı.
Tavsiyesini dinleyenlerin çocukları değişik seviyelerde eğitim hayatının içindeler.
Üç çocuklu bir ailenin onları özel okullara göndermek için harcamaları gerekecek miktar imkanlarının çok üzerinde.
Zannediyorum, yeni kurulan ailelerde genç evliler, muhtemel masrafları düşünerek, o tür tavsiyelere fazla kulak vermiyorlardır.
Galiba Cumhurbaşkanı Erdoğan da ya eskisi kadar çok sayıda nikaha katılmıyor ya da katılsa bile eski tavsiye ve temennisini pek tekrarlamıyor.
Bir çocuğun aylık özel okul ve servis masrafı 15-20 bin TL civarında; üç çocuklu bir ailenin eğitim masrafını varın siz hesap edin.
Kim o kadar para kazanıyor?
Özel okullara rağbet bir zorunluğun sonucu; devlet okullarından üniversiteye girmenin güçlüğü aileleri özel okula yönlendiriyor.
Her köşede özel okul açıldığı halde yine de ihtiyaç için yeterli olmuyor.
Yapılması gereken, devlet okullarının kalitesinin yine yeni yeniden eski seviyesine -hatta daha da üzerine- çıkartılmasıdır. Çocuklarımız okul çağına girdiğinde, etraf, hiç tereddütsüz, en yakın devlet okuluna göndermemizi tavsiye etmişti; sonuçtan memnunuz. Şimdi yeniden o tür tavsiyelerin geçerli hale gelmesi ve oralardan alınan eğitimin ailelerin çocukları için düşündükleri istikbale yaraması sağlanmalıdır.
Yirmi yıl öncesine kadar olabilen neden şimdi olamasın?
Ak Parti iktidarda 22. yılını sürdürüyor. Hükümetler değiştikçe bakanlar da değişti, ama bakanı en çok değişen milli eğitim bakanlığı oldu. Artık bu yüzden midir, bilinmez, en fazla şikayet alınan konu da, eğitim.
Okul sahipleri bile bakan olarak denendi, ancak kötü gidiş durdurulamadığı gibi, devlet okullarının eğitim seviyesi 20 yıl öncesinden daha iyi değil.
Yeni bakan eğitim alanından. Üniversite hocası -rektör- ancak öğretmenlik deneyimi de var. Daha önce aynı bakanlıkta müsteşarlık görevinde bulunduğu için öğretmen-öğrenci eksenindeki sorunları biliyor olmalı.
Başka her şeyi bir yana bırakıp, devletin her seviyedeki eğitim kurumlarını özellerin üzerine çıkartmanın yollarını arayıp bulmalı.
Gelecek nesillerin vebali onun üzerinde.