Fazla zekâ cildi bozar! (13 Ekim 2013)
Kaynağı Uruguay mı, yoksa Papua Yeni Gine mi bilemediğim bir atasözü der ki “Tilki ne kadar kurnaz olursa olsun, avcı da o kadar iz bilir...” Yani yemezler!.. Sonunda paçayı ele verirsin!.. Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatcı!.. Elimizde megafonla sana sesleniyoruz: Bu tuttuğun yol, yol değil!.. Etrafın çevrildi, bir an önce ‘adalet’e teslim ol, özeleştirini ver ve giyotinin altına boynunu uzat!..
Bilmem kaç dönemdir belediye başkanı olsan da sen zaten sabıkalıydın, gözünün üzerinde kaş vardı, üstelik iki gözünün de... Bir de ilân verirsin, ironi mironi yaparsın!.. Yer miyiz biz o ironiyi? Anlayıp anlamamamız önemli değil, Temel gibi ‘her ihtimale karşı’vururuz anasını satayım!..
Demek bunca yıl kendini gizledin? Aslında örgütün ‘şehir yapılanması’nda görevliydin ha!.. Buraya kadarmış, artık deşifre oldun!.. Bundan sonra yakayı kurtarabilirsen gideceğin yer ‘dağ kadrosu’dur!..
***
Muğla Fethiye’de halkla ilişkiler ve propaganda açısından son derece başarılı ve üstün zekâ örneğiyle hazırlanmış Kurban Bayramı ilânları parti ortalamasının çok çok üzerinde oy oranlarıyla sürekli seçilen bir belediye başkanını ipe götürdü... ‘Muhalif’sicili dolayısıyla zaten açığı aranan Saatcı’da bula bula bu açığı buldular... Daha komiği bulunabilir miydi? Çalışınca elbette olurdu, nazar etmemek lâzımdı!..
Kim ne yapıyor, kim kendi ayağına sıkıyor, kim adaletsizliği ‘resmi ideloji’ hâline getirerek imparatorluğunu pekiştiriyor diye anlamak için şu iki fotoğrafı karşılaştıralım: Yine bir ilân meselesi... Üstelik iktidara kredisi son derece yüksek Akit’ten alıyoruz bu bilgiyi...
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi akademik eleman almak için 9 Ekim’de ilân veriyor, tıpkı Ağustos ayında Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde yaşanan skandal gibi... Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne alınacak yardımcı doçentte ‘doktorasını 18. yüzyıl şairi Asaf ve divanı üzerine yapmış olmak’ şartı aranıyor... Tesadüf ki, bu başlıkta doktora çalışması yapan bir ikinci kişi yok!.. ‘Adrese teslim kadro’ yani!.. Matematik bölümüne alınacak yardımcı doçente aranan şart ise ‘Populasyon denge denklemi ve kısmi diferansiyel denklemlerin meromorfik çözümleri üzerine çalışmalar yapmış olmak’ !.. Bir de Veterinerlik Fakültesi’ne yardımcı doçent alınacak ama onun da ‘kanatlı hayvan ıslahı konusunda çok özellikli BLUP yöntemiyle seleksiyon çalışmaları yapmış’ olması gerekiyor!.. Zaten memleketin neredeyse yarısı bu konularda akademik çalışma yaptığı için problem yok!..
Alınacak akademik personelin böylesine ’spesifik’ özellikleri yerine doğrudan isimlerini yazsalar çok daha asil ve dürüstçe davranmış olacaklar... Ama bu bunların yoğurt yeyişi; üstüne bir su bardağı bilimsel özerklik, iki kaşık ahbap-çavuş ilişkisi, bir tutam klan dayanışması, iki çay kaşığı çakma adalet!..
***
Bu örnekler farkı iyi anlatıyor mu acaba? İki ilân, iki sonuç!.. Birileri nasıl kadrolaşıyor, birileri de yetişmiş kadrolarını nasıl biçiyor? Bir yanda çoklukları yetmiyormuş gibi daha da çoğalmak ve güçlerini pekiştirmek için pervasızca davrananlar, diğer yanda sınırlı ‘başarı örnekleri’ni yok etmekten bıkmayanlar!..
Türkiye’de yaşanan ’paketli’ ihaneti en vurucu şekilde ifade etmenin zekice ve akılda kalıcı şekilde yolunu bulan bir belediye başkanı sanki o ihanetin parçasıymışçasına cezalandırılıyor... Zekâ gerçekten problem!.. Zekilik son derece riskli!.. ‘Fikirde hür, emirde robot’ olacaksın, yuvarlanıp gideceksin!.. Tabii bu arada ‘emirde robot’ olduktan sonra ‘fikirde hür’ olmanın ne işe yaradığını, şifa niyetine nereye sürülmesi gerektiğini merak bile etmeyeceksin!..
Tıpkı böbrek veya karaciğer nakli gibi, zekâ nakli de yapılabiliyor mu acaba? Zira fazla zekâ, hem cildi, hem de siyasî kariyeri bozabiliyor!..