Gazeteci Fatih Portakal, Kılıçdaroğlunun "Kalemini satan gazetecinin gazeteciliğini sorgulamak benim görevimdir" sözleri üzerine "Kimi kastediyorsanız cesaretiniz varsa söyleyeceksiniz. Kimmiş bu kalemini satanlar, açıklarsınız" diye seslendi. Portakal’ın Kılıçdaroğluna yönelik sözleri çok sayıda tepki topladı. O tepkilerden biri gazeteci Cemal Köyük’ten geldi.
Portakal’a yazdığı yazı ile yanıt veren Köyük, "Gazetecilik reyting uğruna yapılacak bir meslek değildir. Üslup diye bir şey kalmadı. Gazeteci mi siyasetçi mi? Kimin kim olduğu belli değil." İfadelerini kullandı.
Köyük, sosyal medya hesabından yayımladığı yazısında, “Yazdım bir kenara koymuştum bu yazıyı.. İnanın yazmak istemiyorum. Ama bakıyorum izliyorum haksızlığa tahammül edemiyorum.
Kim katılır kim katılmaz benim için çok da önemli değil. Umursamayan da olabilir. Ama birinin yazması lazım dedim.” ifadelerini kullandı.
“Gazetecilik nereye gidiyor?” diye soran Köyük, şöyle devam etti:
“Gazetecilik reyting uğruna yapılacak bir meslek değildir.
Üslup diye bir şey kalmadı. Gazeteci mi siyasetçi mi? Kimin kim olduğu belli değil?
Kim bunlar kesinlikle tartışmak lazım. Mesleği kendi çıkarına kullanmalarına da izin verilmemeli ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti buna artık el atmalı.
Bu insanlar mesleği gerçekten utanılacak hale getirdiler.
Bir kanal da gazeteciler bir masa etrafında toplanıp Kılıçdaroğlu'nu eleştirmek için adeta birbiri ile yarışıyorlar. Buraya kadar her şey normal. Eleştiri olacak. Ancak konuşma tarzları ise berbat. Üslup'u diye bir şey yok. Acayip bir tavırla, 'Hadi ya hala konuşuyorsun kaç kere kaybettin, bir başkası, ya bırak arkadaşım' diye konuşuyor. "
“Gazeteci meslektaşlara soruyorum” diye seslenen Köyük, “Gazeteci elbette eleştirir de, Kılıçdaroğlu sizin okul arkadaşınız mı da yalı yulu konuşurken kiminle konuşuyorsunuz farkında değil misiniz?
Saygı nezaket diye bir şey var. Ama bunlar da kalmamış sizde..
Nedir bu her şeyi bilmişlik tavrınız?
Hayır sen partili misin yoksa gazeteci mi?
Bunlar nasıl konuşma nasıl tavırlar. İnanılır gibi değil..
Karşınızda olup olmaması da önemli değil kişilerin.. Her ortam da bunları yapıyorsunuz.
CHP’nin veya herhangi bir partinin başına kim geçecek ona gazeteciler karar verecek?” dedi.
Köyük, yazısının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Bu nasıl gazetecilik böyle?
Yıllardır tanıdığım arkadaşlar da var içlerinde. Siyasetin dışında başka konular da var bu ülke de biraz onları da araştırın da kamuoyuna faydanız olsun. Mesela çarşı pazar marketlere gidip bir bakın bakalım ne var ne yok..
Daha çok şey var haberi yapılacak? Yok illaki siyaset olacak. Zoruna gidiyor çarşı pazar market haberleri yapmak bu arkadaşların..
Ama nedense siyaset sizin için kolay habercilik olmuş. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" misali..... İki saat siyaset konuşup iki de çaktım mı hop görev tamam. Yazık ki yazık!
Hayır daha önce bu gazeteci arkadaşlar neler konuşuyordu, neler söylüyordu, arşivlere bakıp inceleyin bu konuşmalarınızı. Sizin, tek suçlu Kılıçdaroğlu gibi saatlerce acımasız eleştiri yapmanız hiç adil değil. Başka kimsenin suçu yok mu?
Bu sadece Kılıçdaroğlu da değil başka bir siyasetçi de olabilir. Gerçekten " Üslup" diye bir şey kalmadı.
Bu aralar bir de havalı Ankara gazetecileri çıktı ortaya. Tabi ki bunların içinde olmayan işini etik gazetecilik değerleri dışında kullanamayan isimleri ayrı tutuyorum. Ama onların da sayısı baya azaldı ne acıdır ki..
Neden bunu söyledim, izliyorum TV'ler de acayip bir tavır içindeler. Yani onların dışında gazeteci yokmuş gibi, her şeyi onlar biliyor. Onlar çözecek miş gibi tuhaf tuhaf halleri var.
Ya, İstanbul veya Ankara gazetecisi olmak çok önemli bir makam mı ki, gazeteci her yerde gazetecidir.. Ayakları yere basmayan gazetecilik türedi. Gazeteci dediğin muhabirdir oysa...
Gazetecilik hava atmak için yapılmaz. Ama nedense şimdi bu moda oldu. İki vekil veya bir kaç üst düzey yönetici tanımanın çok iyi gazeteci olmaktan geçtiği gibi bir algı var.
Ya, arkadaş 30 yıl bu işi yaptım. Benim de çok tanıdığım haber yaptığım insanlar oldu. Yıllarca en üst düzeyde siyasetçi takip ettim. Yine yıllarca Başbakanlar Cumhurbaşkanları takip ettim hem de omuz omuza. Ama hiç bir zaman bunu ne kendi adıma ne de çalıştığım kurum adına kullanmadım. İşimiz neyse onu yaptık yıllarca. Bitti gitti. Bir şey mi kaybettim, hayır tabi ki. Önemli olan da bu.
Bu meslekte işinizin dışında başka bir şey yapmanız doğru değil.
Karşında sevdiğin veya sevmediğin bir siyasetçi olsa da, bu senin işini yapmaktan başka bir şey yapabilirsin anlamına gelmez. Yani karşımızdaki insanları sevdiğimiz veya sevmediğimiz için yapmıyoruz bu mesleği.. İşimiz olduğu için yapıyoruz.
Sizin beğenip beğenmemek gibi bir durumumuz yok. Eleştiri boyutu yaptığınız mesleğe hiç yakışmıyor. Haberciliği adeta bir tehdit unsuru gibi kullanıyorsunuz. Ukala tavrınız da var tabi. Siz görmüyorsunuz ama izleyenler bu tavırlarınızı görüyor.
Düne kadar farklı konuşanları da biliyoruz. Siz gazeteciliği kendi kişisel çıkarınız için kullanamazsınız. Yorum veya eleştiri yaparken de kişisel görüşünüz gibi dile getiremez siniz. Orada soruları halkın adına sorabilirsiniz.
Yani gazetecilik halkın haber alma hakkı olduğunu ve bunun da" gazeteciler" tarafından yapılan bir kamu hizmeti olmasını da unutmuş gibi bir tavır içindesiniz.
Siyaset yapacaksanız bırakın mesleği siyasete girin. O kutsal mesleği de hakkı ile yapanlar yapsın.
Gazetecilik onurlu bir meslektir...”