Fatih Portakal da hedef yapıldı ya...
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Denizli'de toplu açılış töreninde her zaman olduğu gibi yine yeniden 24 Haziran seçimleri öncesinde de olduğu gibi kendisine tek rakip, tek hedef seçti; CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu.
Bu film gişe rekorları kırmıyor ama yüzde 50'ye yakın oy devşiriyor AKP'ye ve Erdoğan'a.
Toplu açılışları Cumhurbaşkanı yapabilir, burada cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin icraatları eleştirebilir ama.
Aması şu Cumhurbaşkanı bu törenlerde AKP şapkasını da kolayca takıyor ve CHP ile Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na veryansın ediyor, çok sert bir şekilde hakaretler yağdırıyor.
Kemal Bey de haklı olarak aynı sertlikte rakibi AKP Genel Başkanı Erdoğan'a yanıt veriyor.
Pat diye devreye cumhurbaşkanlığı giriyor. "Cumhurbaşkanına hakaretten" Kemal Bey hakkında maddi ve manevi tazminat davaları açılıyor.
Davalara bakan savcıların ve hâkimlerin ita amiri, yani sicil amiri kim?
Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Cumhuriyet tarihinde görülmemiş miktarlarda para cezaları keserek cezaları basıyorlar Kılıçdaroğlu'na
Önceki tüm seçimlerde olduğu gibi 24 Haziran'da yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri öncesi
Değerli okurlarım AKP'nin de Erdoğan'ın da vatandaşlara anlatacak yeni bir projesi de yeni bir hikâyesi de millete vereceği umut da yok.
AKP'nin yaşadığı metal yorgunluğu değil tükenmişlik sendromudur...
Şu iki örnek bu tükenmişliği net bir şekilde ortaya koymaya yeter de artar bile.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday bulamayan Erdoğan emir eri gibi görevlendirdiği TBMM Başkanı Binali Yıldırım'ı İstanbul'da sahneye sürüyor.
Ankaralı bir aday bulamayan AKP Genel Başkanı, Kayseri'den Ankara'ya transfer yaparak Mehmet Özhaseki'yi Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapıyor.
Erdoğan, Kayserili Özhaseki'nin seçilebilmesi için de görevden azlettiği Melih Gökçek'le görüşüp desteğini istiyor ki Gökçek de kolları sıvadı bile.
Neden yeni bir isim yok? 16 yılda aynı isimlerle yola devam ediyor Erdoğan?
Çünkü yeni isimler uzak duruyor siyasetten...
Zamlar eleştirilemeyecek mi?
Erdoğan'ın, yanlış ve hatalı uygulamalarını eleştiren medyaya, gerçekleri yazan ve söyleyen gazetecilere tahammülü olmadığı bir kez daha ortaya çıktı.
Tahammül etmesi bir yana onları da susturmak için yargıyı da devreye sokmaya başladı.
Medyanın yüzde 98'ine sahip olmak yetmedi özerk yayın yapan iki ulusal yayının özgür gazetecilerine de el attı.
Sözcü gazetesinin alnı açık, başı dik gazetecileri Emin Çölaşan, Necati Doğru, Metin Yılmaz, Yücel Arı ve Mustafa Çetin hakkında kargaların bile güleceği "FETÖ" suçlaması ile dava açıldı.
Şimdi sırada Türkiye'nin en çok izlenen, en başarılı ana haber sunucusu Fatih Portakal var.
Portakal'a FETÖ'cü diyemezler 1 kilometre yakınından geçemez FETÖ'cüler.
Peki, ne demeli de suçlamalı?
Erdoğan miting alanında on binlere, canlı yayınlayan televizyonları aracılığı ile milyonlara Fatih Portakal'ı şöyle eleştiriyor:
"Çıkmışlar sokağa davet ediyorlar bu ne terbiyesizliktir ya. Bir tanesi TV ekranlarından kendini bilmez, haddini bilmez, edep yoksunu bir tanesi çıkmış sokağa davet ediyor.
Ahlaksıza bak, ahlaksıza bak. Bu ne terbiyesizliktir?
Zaten bunlara yargı gereken cevabı verecektir. Ben buna inanıyorum. Sen napıyorsun?
Burası Paris mi? Gezi olaylarında zaten herkes dersini aldı. 15 Temmuz'da zaten herkes dersini aldı.
Bu ülkede bundan sonra bu tür olaylara girişenler bunun bedelini ağır öderler."
Değerli okurlarım gerek İsmail Küçükkaya'yı gerek Fatih Portakal'ı her gün hemen hemen hiç aksatmadan izlerim.
Fatih'in halkı sokağa davet ettiği tek bir cümlesi kesinlikle yok.
Portakal'ın, "Hadi bakalım doğal gaz zamlarını diğer zamları protesto edin, kaç kişi sokağa çıkabilecek" sözlerine hakaretler yağdırarak yargıyı da tahrik ediyor.
Bu sözlerine bakıp sokağa çıkan tek bir vatandaşımız var mı?
Bir gazeteci zamları eleştiremeyecek mi?
Ettiği hakaretler cumhurbaşkanına yakışır mı?
Yarın kendini bilmez biri Erdoğan'ın bu sözleri üzerine Allah korusun Fatih Portakal'a "haddini bildirmeye" kalkarsa bunun siyasi ve hukuki sorumlusu kuşku yok ki Erdoğan olacaktır?
Ancak şunu da vurgulamam gerekiyor ki, Erdoğan'ın hedef yaptığı Portakal'a Sözcü yazarları da özgür medya da her nedense yeteri kadar sahip çıkamadılar.
Millet 31 Mart'ta sandıkta bu haksızlıklara, hukuksuzluklara yanıtını verecektir.
Fatih Portakal da Sözcü yazarları da sahipsiz değildir.
Basın meslek kuruluşlarını da sendikaları da gerek Sözcü yazarları, gerek Fatih Portakal konusunda pasif kalmakla suçluyor ve eleştiriyorum.