CHP'li il, ilçe ve büyükşehir belediye başkanları dün gündüz saatlerinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu, 'sızdırılan video' gündeminin ardından ilk kez bir araya gelmiş oldu. İmamoğlu'nun parti yönetiminde 'değişim' talebini dillendirdiği toplantı siyaset sahnesinin en çok konuşulan başlığı oldu.
Gazeteci Fatih Altaylı, köşesinde yaptığı analizde Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibine ‘Yunan’ benzetmesi yaptı.
Gazeteci Fatih Altaylı, mevcut CHP yönetimini eleştirdiği 'Kılıçdaroğlu ve ekibi yakarak çekiliyor' başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:
"Siyasette dünün en önemli konusu, CHP Genel Başkanı’nın partinin belediye başkanlarını ve yöneticilerini Ankara’da toplamasıydı.
Toplantıdan farklı bilgiler sızdı, çoğu yalanlandı.
En kayda değer dedikodu ise İmamoğlu’nun, Kemal Bey’e “Yerel seçimlerde siz hâlâ genel başkansanız ben aday olmam” dediğiydi.
Haliyle bu da yalanlandı. Zaten ben de İmamoğlu’nun böyle bir şey dediğini zannetmiyorum, büyük ihtimalle “Yerel seçimlerde siz hâlâ genel başkansanız benim adaylığım bir şey ifade etmez” gibi bir şeyler söylemiştir çünkü gerçekten de böyle düşündüğünü biliyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığında gidilecek bir yerel seçimin hezimetle sonuçlanma ihtimalini yüksek görüyor İmamoğlu.
Bana göre asıl önemli olay, toplantıdan hemen önce CHP’nin, Halk TV ile “parasal ilişkisini” sona erdirdiğini açıklamasıydı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun elde kalan son “has adamlarından” Eren Erdem, CHP ile Halk TV arasındaki protokolün tek taraflı olarak feshedildiğini açıkladı.
Aniden, durduk yere.
Benim buradan anladığım, Kılıçdaroğlu’nun ve ekibinin Yunan Ordusu gibi yaka yaka geri çekilmek istediği.
Partiyi, partinin geleceğinde yer alması muhtemel parlak isimlerini bitirdikleri gibi, muhalif medyayı da bitirip, rezil etmeden gitmeyecekler. Çünkü protokolü bitirmek başka şeydir, bunu Halk TV’yi toplum gözünde rezil ederek bitirmek bambaşka şeydir. Gizlice imzaladıkları protokolü, davul zurna ile sona erdirmenin başka bir manası olamaz.
Tabii Yılmaz Özdil de hemen duruma müdahil oldu ve CHP’nin Halk TV’ye yollayıp, halka da gösterdiği fesihname için “Türk basın tarihinin en hazin belgesi” dedi.
Tamam, CHP’nin Halk TV’ye kaynak aktarması hazin ve ayıp.
Peki ya iktidarın, kamu kaynaklarını kendine yakın medyaya aktarması “hazin” değil mi!
Kamu bankalarının, kamu ile iş yapmak zorunda olan şirketlerin, Turkcell’in, Halkbank’ın, Vakıfbank’ın, Ziraat Bankası’nın iktidar medyasını fonlaması, bırakın okunmamayı basılmayan gazetelere, izlenmeyen televizyonlara, dinlenmeyen yorumculara milyarlar akıtması ne kadar “hazin” Yılmaz Özdil.
Peki iktidar, kızdığı muhalif yayınlara, bırakın muhalif olmayı kendinden yana olmayan yayınlara bir tek kuruş reklam bile vermezken, veren özel sektör kuruluşlarını engellerken bu rezillikte de bir “hüzün” yok mu!
Genç gazeteci Hasan Basri Akdemir, geçen yıllarda iktidarın medyayı reklam ve para ile nasıl terbiye etmeye çalıştığını, sayılarıyla, bütçe rakamlarıyla önümüze serdi.
Bizim vergilerimizle yapılan bu rezaleti hazin bulmadınız mı!
İktidar kendi medyasını da zaman zaman terbiye ediyor. Bütçelerini azaltıyor, arttırıyor, kesiyor, hizaya geldiklerinde yeniden bağlıyor. Bunu CHP ve Eren Erdem gibi davul zurna ile açıklamadığı için mi, bu rezillik karşısında içiniz hüzün dolmuyor.
İşin aslı esası şudur.
Kılıçdaroğlu ekibi yakarak çekiliyor.
Umarım tıpkı Yunan gibi İzmir’i de yakıp gitmezler!"