Habertürk yazarı Fatih Altaylı'nın "Muallak ve muamma Suriye" başlığıyla (24 Kasım 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Soçi’den ne çıktığını tam anlayamadım.
Anlayabildiklerim şunlar:
- Beşar Esad koltuğunda kalıyor.
- Suriye parçalanmayacak. Belki özerk bölgeler olabilir, orası net değil.
- Suriye için yeni bir anayasa lazım ve bunu Türkiye, Rusya ve İran kaleme alacak.
- Rusya, Suriye’deki askeri varlığını sürdürecek.
Buraya kadar sorun yok.
Sonrasında kafam karışık.
- Rusya ve İran, Soçi’de toplanacak Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne Suriye’deki tüm etnik, siyasi ve dini grupların katılacağını söylüyor.
Yani Kürtlerin bir bölümünü temsil ediyor olsa da YPG de o masada olacak.
- Türkiye bundan rahatsız mı değil mi anlayamadım. Sonuç olarak o masa Suriyelilerin masası. Bizi ilgilendiren bir tarafı yok gibi görünüyor.
- Türkiye tarafı, YPG’nin süreçten dışlanmasını talep ediyor haklı olarak, ama bu ne anlama geliyor? YPG, Türkiye’nin olduğu üçlü masaya mı oturmayacak yoksa Suriyelilerin kendi aralarındaki toplantıdan da dışlanmasını mı istiyoruz?
- Belli ki, YPG Türkiye’nin de bulunduğu bir masaya oturamayacak, ama Türkiye diğer masada da olmasınlar diye diretir, buna rağmen YPG o masada olursa Türkiye ne yapacak?
- ABD tarafı Suriye’den tam olarak çıkmayı düşünmediğini açıklıyor. Bu durumda Suriye’nin toprak bütünlüğü ve merkezi yönetimi ne olacak? Rusya ile yakınlaşan Esad, ABD’ye de Kuzey Suriye’de bulunma izni mi verecek?
Bu “muallak” durum Türkiye açısından çok önemli.
SANDALYE
SOÇİ’de Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sandalyesini iterek devirmesi dün epey bir konuşuldu. Videoyu defalarca izledim. Gördüğüm kadarıyla Putin, Erdoğan’ın sandalyeden kalkması için yardım etmek isterken hızlıca itince sandalye devriliyor. Putin de eğilip kaldırmıyor sandalyeyi haliyle. Bu basit olayın üzerine kırk senaryo yazmak pek anlamlı değil.