Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Faik Öztrak basın toplantısı gerçekleştirdi.
Faik Öztrak, ekonomik krize ve Türkiye''de enflasyon nedeniyle çocuklarda ortaya çıkan beslenme yetersizliğine dikkat çekti.
Öztrak, "Bu ülkenin çocuklarını aç bırakıyorlar. Gençlerin umutlarını çalıyorlar. Yetersiz beslenme, Çocuklarımızda gelişme sorunlarına neden oluyor. Bugün ülkemizde her dört çocuktan birinin kilosu çok düşük… Her beş kız çocuğundan dördü, her dört erkek çocuktan üçü kansızlık rahatsızlığı çekiyor." dedi. "
Faik Öztrak, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu''nun "Atatürk Havalimanı hikayesi kapandı, gitti. Zaten oranın şimdi bu kuzey-güney pisti ''Millet Bahçesi'' olarak işe başlanıyor. Çevre Bakanlığı oranın ihalesini yaptı, başlıyorlar. 2 milyon metrekarelik bir alan olacak. Dış hat ve iç hat terminalleri için de farklı bir fonksiyon için çalışma yapılıyor." ifadelerine de tepki gösterdi.
Öztrak, "Beyefendi; İstanbul’a kar yağdığında, İçişleri Bakanıyla beraber inebildikleri tek havalimanının, Atatürk Havalimanı olduğunu ne çabuk unutmuş. Saraya da, atama bakanına da hatırlatalım, bu ülkede hikâyesi biten birileri elbette var. Ama o, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını taşıyan, havaalanı değil, sizsiniz! Siz! Saray ve şürekâsı. Atatürk’ün içinde olduğu hiçbir hikâye bitmez. Ama sizlerin gideceğiniz yol da, anlatacağınız hikâye de bitti. Milletin karnı anlattığınız hikâyelere doydu, Ne yaptığınızı gördü, Notunuzu verdi." ifadelerini kullandı.
Faik Öztrak''ın açıklamalarının satır başları şöyle oldu:
"ÜLKEDE AÇLIK BAŞLADI"
Bugün Merkez Yönetim Kurulumuzun gündeminde; Çarşıda, pazardaki yangın, Özellikle evlatlarımızı ezip geçen işsizlik, Ülkede artan sefalet, ve dış politikadaki gelişmeler vardı.
Hızla artan enflasyon, yüksek işsizlik, ülkemizde görülmemiş bir sefalete sebep oldu. Olmaya da devam edecek. Ülkede yoksulluğu ve yoksunluğu geçtik, artık açlık başladı.
İnsanlarımız öğün atlamaya, pazardan topladığı kırık marul yapraklarıyla, öğün geçirmeye başladı. Ülkemizde eve deli, ele iyi bir hükümet ülkemizi yönetiyor. Kendi vatandaşını unutan, çocuklarımızın karnını doyuramayan, Ailelerin feryatlarını duymayan, gençlerimizin bir ev, bir araba alabilme umudunu elinden çalan bir hükümet var.
"TÜRKİYE''Yİ MÜLTECİ KAMPINA ÇEVİRDİLER"
Saray, dün Polis Teşkilatı’na verdiği iftarda, sığınmacı akınına rağmen, Türkiye’nin dünyanın en huzurlu ülkesi olduğundan bahsetti. Siz emperyal güçlerin Ortadoğu’da çıkarttığı, ateşini besleyip, büyüttüğü savaşlardan kaçanların yükünü, milletimizin sırtına yıktınız.
Avrupa’ya geçmek isteyenlerin önünü kesmek için, 3-5 milyar Avro karşılığında Geri Kabul Anlaşması imzaladılar. Türkiye’yi, açık hava mülteci kampına çevirdiler. Bugün ülkemizde, Suriye, Irak ve Afganistan başta olmak üzere, Ortadoğu ülkelerinden gelen 5 milyon sığınmacı var.
Bu sığınmacılar için milletin kesesinden, 50 milyar dolardan fazla para harcadınız. Ülkede IŞİD militanları fidye topluyor. Siz “huzurdan” bahsediyorsunuz. Buradan tekrar söylüyoruz: CHP iktidarında Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatını kuracağız.
Ülkemizdeki Suriyelilerin, güvenli bir şekilde gitmesi için masaya oturacağız. Ve Suriyelileri en geç iki yıl içerisinde, ülkelerine yolcu edeceğiz.
Bu lafları bırakın, üç yıl önce polisimize söz verdiğiniz 3600 ek göstergeyi halledin. Sığınmacılar faslına ondan sonra geçin. Saray ve şürekâsı eve deli, ele iyi olmakta sınır tanımıyor…
ENFLASYON
Ülkemizde korkunç bir hayat pahalılığı milletimizi eziyor, o, Avrupalılara üzülüyor. “Avrupa’da durum çok kötü” diyor. Bugün büyük şehirlerimizde tek çocuklu bir ailenin, kira, fatura, mutfak masrafı gibi temel giderleri, 13-14 bin liraya çıktı. Sarayın kibirlisi bunun farkında değil.
Ülkemizi o kadar kötü yönetti ki, 20 yıl önce tek bir yüzükle iş başına geldiğinde, çeyrek altın 27 liraydı. Şimdi millet 27 lirayla bir kilo yeşilbiber alamaz hale geldi. Bundan birkaç yıl önce orta gelir tuzağını konuşuyorduk, şimdi bıraktık tuzağını, orta geliri bile konuşamıyoruz. Saray’ın kibirlisine göre, geçen yıl Ağustos ayında enflasyon düşmeye başlayacaktı. Düşmekten vazgeçtik, enflasyon son 20 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Bizi enflasyonun şampiyonlar liginde, dünya altıncısı yaptı.
BAKAN NEBATİ''YE TEPKİ
Her şeyi eline yüzüne bulaştırdı. Bir de Nebati Bakanı var ki, ne söylese tutturamıyor. Önce “Enflasyon Ocak’ta pik yapar, sonra düşer” dedi, tutturamadı. Sonra “Nisan’da yüzde 50’nin altında pik yapar” dedi, tutturamadı. Sonra yine fikir değiştirdi, “Yaz aylarında düşer” dedi. Tutturamadı. Ne yapsa, olmadı. Merkez Bankası’nın arka kapısından dövizleri sattı. Türk Lirası mevduatları dövize endeksledi.
Ama enflasyon şahlanmaya devam etti. Baktı ki olmuyor, önce; “Enflasyon yılsonunda makul bir seviyeye gelir” dedi. Ama o makul seviye nedir söyleyemedi. Sonra söyleyemediği makul seviyeden de vazgeçti. “Enflasyon Aralık ayından itibaren, düşmeye başlayacak” dedi.
Bugün yeniden makul seviyeyi tedavüle soktu. “Oynamayı bilmeyen gelin, Yerim dar dermiş.” Nebati Bakanın hali tam da bu. “Enflasyonla nasıl mücadele edilir bilmiyorum” demeye, bir türlü dili varmıyor. Onun yerine türlü bahaneler uyduruyor.
Enflasyon, baz etkisiyle kendiliğinden gerileyecekse, siz o koltuklarda niye oturuyorsunuz? Reislerinin yaptığı hatalar nedeniyle hortlayan Hayat pahalılığının tüm yükünü milletin üstüne yıkmaya kararlılar.
"YILIN İLK İKİ AYINDA CARİ AÇIK 12,1 MİLYAR DOLAR"
Bu arada, cari fazlayla enflasyonu düşürmeye dayanan modelleri de Bugün iflas etti. İşte bugün Şubat ayı ödemeler dengesi rakamları açıklandı. Bu yılın ilk iki ayında cari açık 12,1 milyar dolar oldu.
Tarihimizde ilk iki ayda, böyle bir cari açık vaki değil. Bu bir rekor! “Faiz düşecek, rezerv artacak” deniyordu. İlk iki ayda resmi rezervler 3,2 milyar dolar eridi.
"ÜLKENİN ÇOCUKLARINI AÇ BIRAKIYORLAR"
İşte bu safsatalarla, milleti hayat pahalılığının altında, ezim ezim eziyorlar. Bu ülkenin çocuklarını aç bırakıyorlar. Gençlerin umutlarını çalıyorlar. Yetersiz beslenme, çocuklarımızda gelişme sorunlarına neden oluyor. Bugün ülkemizde her dört çocuktan birinin kilosu çok düşük… Her beş kız çocuğundan dördü, her dört erkek çocuktan üçü kansızlık rahatsızlığı çekiyor.
Çocuklarda kansızlık görülme sıklığı Avrupa’nın 4 katı. Sayelerinde bir nesli kaybediyoruz. Bu kaybın telafisi bir yıl değil, üç yıl değil, beş yıl değil… Bir nesil sürecek. Bu, ülkemizin önündeki en önemli sorun.
KILIÇDAROĞLU''NUN ET VE SÜT KURUMU ZİYARETİ
Genel Başkanımız bu soruna dikkat çekmek için, “İktidarsan muktedir olacaksın, Onu bunu bırakacaksın, Bu işi çözeceksin” demek için, Yani milletin acısını duyurmak için, Et ve Süt Kurumu’na gitti. Ama Saray ve Şürekâsı, sorunun kendisine ve büyüklüğüne değil, randevu nereden alınacak ona takıldı. Sarayın atanmış yardımcısı da, işini yapacağına, boş boş konuşup, siyasi şov yapmaya kalkmış. Sen seçilmiş siyasilere laf yetiştireceğine, atanmış bir memur olarak işine gücüne bak.
"KENDİ KOKUSUYLA SARHOŞ OLAN MİNSK KEDİSİ MİSALİ..."
Çocukların yatağa aç girmelerini önle. Siz, sahurda menemen şovuna gittiği öğrenci evinde sucuk görünce, “Eee sucuk var, Bir de şikayet ediyorlar” diyen AK Parti Grup Başkanvekiline bakın. “Millet sinemaya gidiyor, O zaman kriz yok” diyen sözde gazetecilere bir bakın. Bunlar milleti unutmuş! Bir yankı odasında oturmuşlar, Sadece birbirilerinin söylediklerini duyuyorlar, kendi kokusuyla sarhoş olan misk keçisi misali, yaptıklarıyla böbürleniyorlar.
"MİLLETİMİZİ BİR YANDAN ENFLASYON, BİR YANDAN İŞSİZLİK EZİYOR"
Milletimizi bir yandan enflasyon, bir yandan da işsizlik eziyor. Şubat ayına ait işsizlik verileri bugün yayımlandı. TÜİK ’in makyajlı verilerine göre; Türkiye’de resmi işsiz sayısı 3 milyon 579 bin kişi. Buna karşın, iş aramaktan vazgeçenler hesaba katıldığında işsiz sayısı 8 milyon kişi. Sözde yüzde 11 büyümeye rağmen, işsiz sayısı hala pandemi öncesi seviyesine düşmemiş.
İşsiz gençlerimizin sayısı ise hala bir milyonun üzerinde. 15-24 yaş arası her 5 gençten birisi işsiz. İşsizlikle hayat pahalılığı arasında ezilen gençlerimiz, artık kurtuluşu yurtdışında arar hale geldi. Bu ülkede insanlar, sadece işsiz değil, Sadece yoksul değil… Artık açlığı, sefaleti konuşuyoruz. Türkiye, işsizlik ve enflasyon oranlarının toplamından oluşan, Sefalet Endeksi’nde hem OECD hem de G-20 şampiyonu oldu.
Ülkemizi dünyada en büyük 10 ekonomi arasına sokmaya söz verdiler, sözlerini tutamadıkları gibi, sefalet ligi şampiyonu yaptılar. Yoktan var edilen bu ülkede, insanları varlık içinde yokluğa mahkûm ettiler.
"TELEKOM''U BORCA BATIRIP ÇEKİP GİTTİLER"
Eve deli, ele iyi Saray; Milletimizin malını mülkünü ele peşkeş çekmekte de çok mahir. El iyisi Saray, Cumhuriyet tarihinin en karanlık işlerinden biri olan TELEKOM özelleştirmesinde Lübnanlılara, Bizim tarlanın taşıyla bizim tarlanın kuşunu vurdurdu. Lübnanlılar, Suudilerle bir olup, TELEKOM’u borca batırıp çekip gittiler.
Tüm bunlar olurken, Devletin atadığı TELEKOM yöneticileri, koltuklarında bardak gibi oturdular. Milletin parası yurtdışına kaçırılırken, olan biteni sessizce izlediler. Bu işler olurken, TELEKOM’da bostan korkuluğu gibi oturanlar kimler? Sarayın atama Yardımcısı Saray’ın önceki Genel Sekreteri, Sarayın bugünkü danışmanları…
Tabi bu atanmış yardımcının Özgeçmişine yazmaktan çekindiği, Bir görev daha var. YİMPAŞ Yöneticiliği! YİMPAŞ’ın içinin boşaltıldığı, “Binlerce gurbetçimizin mağdur edildiği dönemde YİMPAŞ’ta görev yaptım” demek, belli ki beyefendinin işine gelmiyor. Şimdi bu zat, Saray yönetimin perişan ettiği milletimizi, Bu karanlıktan çıkarmak için uğraşan, altı muhalefet partisine, Sahibinin sesi olup, ağzına geleni söylemiş. Olmadık hakaretler etmiş. Geçtiğimiz haftalarda önce Saray’ın atama İçişleri Bakanı, Ardından Saray’ın bizzat kendisi, gelmekte olanın geldiğini görünce Altı partinin birlikteliği hakkında ileri geri konuşmaya başladılar.
Biz “Ortaya attığınız bu zırvaları ispatlayın. İspatlayamazsanız, Namertsiniz, alçaksınız, şerefsizsiniz, haysiyetsiniz” dedikçe. Anlaşılan bunlar zevk alıyorlar.
TANK PALET FABRİKASI
Maksatları belli, “Söyle yalanı, bulunur inananı.” Altı partiye dil uzatmaya cüret eden Saray Yardımcısına sesleniyoruz: “Bu safsataları ispatla! İspatlayamayan namerttir, alçaktır, şerefsizdir, haysiyetsizdir.” Eve deli, ele iyi saray ve şürekâsının, Yabancılara peşkeş çektiği tek milli varlığımız TELEKOM değil. Sakarya Tank Palet Fabrikası… Milli ordumuzun en stratejik tesislerinden biriydi. Özelleştirildi, Saraya ilahi aşkla bağlı, eski Maocu ile Katar Ordusu ortaklığına peşkeş çekildi. Dönemin Savunma Sanayi Müsteşarı, Firma ile Altay Tankı için sözleşmenin imzalandığını, 9 Kasım 2018 tarihinde duyurdu. “İlk ALTAY tankı 18 ay sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilecek. Hayırlı olsun” dedi.
Yani tankın, En geç 2020 Haziran ayında ordumuza teslimi gerekiyordu. 2020’nin Haziranı geçti, 2021’in Haziranı geçti, 2022’nin Haziran’ı geliyor. Aradan 41 ay geçti, ortada tank yok. Ama bunlarda utanma da yok. Bir ay önce havuz medyasına, “Müjde… Güney Kore’den Altay tankına motor geldi” diye Haberler yaptırdılar. Şimdi gelen motor ve aktarma sisteminde, Sorunlar olduğu konuşuluyor.
Bu arada, Sakarya Tank Paletin peşkeş çekildiği, Erdoğan’a ilahi aşkla bağlı, çakma oligark, Düz yolda teker patlattı. “AK Parti’nin, Amerika Birleşik Devletleri’nin desteği sayesinde Başa geldiğini” söyledi. “Yalanın dostu, gerçeğin düşmanı çoktur” derler… Bu samimi itirafının karşılığı, partisinden de İlahi aşkla bağlı olduğu reisinin sinesinden de, Aforoz edilmek oldu. Oysa daha iki gün önce, Bu çakma oligark fahri Dışişleri Bakanı gibi Rusya’ya gitmişti. Rus televizyonlarında, “Rusya ile S-500 yapacağız, 10-20 yıllık stratejiler geliştiriyoruz” diye açıklamalar yapmıştı.
OLİGARKLARIN TÜRKİYE İLGİSİ
İki günde, Orhan Veli’nin şiirindeki gibi, “Kendi gitti, ismi bile kalmadı yadigâr…” Gerçekten de “yazık oldu Ethem Efendi’ye…” Ama “Evin delisi, elin iyisi” Sarayın yeni dostları var. Hem de çakma değil, hakiki oligarklar... Oligarkların anavatanından, Rusya’dan ithal… Rusya’nın Ukraynayı işgal etmesinin ardından, Batının uyguladığı müeyyidelerden kaçmak için, Rus oligarklar dev yatlarını Türkiye’ye demirliyorlar. Umarız bu gidiş bu ülkede, yeni Zarrab’ların zuhur etmesine yol açmaz.
Birleşmiş Milletlerle, NATO ortaklarımızla bizi bir kere daha karşı karşıya getirip, Başka tavizler vermek zorunda bırakmaz. Sadece Oligarklar değil, parası pulu olan Ruslar, paralarını bavula koyup Türkiye’ye getiriyorlar.
250 bin doları nakit ödeyip, hem birkaç tane evi, Hem de vatandaşlığımızı satın alıyorlar. Ne de olsa ev alana, Türkiye Cumhuriyeti kimlik ve pasaportu promosyon!
Okyanusun öte yanında Kanada, kendi vatandaşlarını düşünerek, ev fiyatlarının artmaması için, ülkede yabancılara konut satışını 2 yıl süreyle yasaklamaya hazırlanıyor. Bizdeki Hükümet ise, “Batan geminin malları bunlar” diyerek, milletin malını yabancılara, damping üstüne damping yaparak satıyor.
Şehit kanlarıyla sulanmış bu toprakların, ay yıldızlı kimliğini, pasaportunu mezada düşürdüler, Haraç mezat satıyorlar! Sarayın herkese milliyetçilik dersi veren küçük ortağı da Bunu seyrediyor. Böyle rezilliği bu ülke hiç görmedi. Vatandaşlarımız ev fiyatlarına yetişemiyor. Karı-koca çalışan bir aile için, Artık ev almak hayal oldu.
Ankara’da 150 metrekarelik bir evin ortalama fiyatı Bir yılda 384 bin liradan, 832 bin liraya çıkmış. İstanbul’da aynı 150 metrekarelik ev, Geçen sene 740 bin liraymış, Bu sene 1 milyon 921 bin liraya çıkmış. Bunlar ortalama fiyatlar. Semtine ve evin yaşına göre bu rakamlar üç, dört kat daha da artıyor. Ülkemizi başka ülkelerin vatandaşlarına peşkeş çektiler. Orta sınıfı bitirdiler. Birliğimiz beraberliğimizi her gün biraz daha zayıflattılar.
"EVİN DELİSİ AMA EL İYİSİ SARAY ZİHNİYETİ"
Saray rejiminde, bu ülkede ev sahibi olma hakkı artık, sadece zenginlere, Ruslara, Körfez Şeyhlerine ait oldu. Bizim paramızı pul ettiler. Elin parasını bol ettiler.
Ev delisi ama el iyisi bu Saray zihniyeti, kendi vatandaşına Ali kıran, baş kesen! Mersin’de; “Öldük bittik, anamız ağladı” diyen çiftçiye, “Artistlik yapma lan, ananı da al git” diyen bunlar. Batman’da kadro isteyen taşeron işçilere, “Bir yerde çalışıyorsunuz, Nankörlük yapmayın” diye bağıran bunlar.
Soma maden faciasından ölenlerin yakınlarına, “Yuh çekersen tokadı yersin” diyen, Madencileri yerde tekmeleyen bunlar. Ama kendi milletine bu kadar zalim olan Sarayın kibirlisi, Eloğluna oldukça müşfik… “Bu fakir bu görevde olduğu sürece alamazsınız” dediği rahibi Dönemin Amerikan Başkanı Trump, “Mal varlığını araştırırım” dediğinde, apar topar uçağa bindirip, tıpış tıpış beyaz saraya kadar gönderen o. Merkel bastırınca, Alman gazetesinin tutuklanan muhabirini, Tıpış tıpış serbest bırakıp, Almanya’ya yollayan o. Trump’ın “aptal olma” dediği mektubu yüzüne çarpacağına, Beyaz Sarayda masaya gizlice bırakan o.
CEMAL KAŞIKÇI DAVASININ SUUDİ ARABİSTAN''A DEVREDİLMESİNE TEPKİ
İdlib ’de 36 askerimizi şehit eden Rusya’nın ayağına, Tıpış tıpış giden o. Kremlin sarayının kapısında, Putin’le görüşmek için kapıda bekleyen, Bunu da Rus devlet televizyonuna Kronometreyle saydırıp, Ülkemizin itibarına sahip çıkamayan o. Bunun en son örneği de İstanbul’da, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülen, Gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı…
Bu ülkenin toprakları üstünde, Bir gazeteci hunharca öldürüldü. Erdoğan o dönem çıktı, Suudi Arabistan yönetimine; “Bunlar insanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesabı sormasını bilir. Suçun işlendiği yer İstanbul olduğu için Bunu İstanbul mahkemelerinin Uluslararası hukuka göre yargılaması gerekir” dedi. Davanın delilleri için de Suudi Arabistan’a, “Gösteririz ama vermeyiz” dedi. “Suudi gazetecinin ölümünün Tüm yönleriyle aydınlatılıp aydınlatılmayacağı, Çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşayacağını belirleyecek” dedi.
Yetmedi Suudi gazeteci Kaşıkçı’yı şehit ilan etti. Şimdi de şehit dediği Kaşıkçı’nın dava dosyasını, sümen altı etsinler diye Suudi Arabistan’a iade etti. “Büyük lokma ye, Büyük söz söyleme” demişler.
Meydanlarda dünyaya kafa tutarmış gibi yapan, Ama sıkışınca başka ülkelere, Her türlü tavizi veren bir saray yönetimi var. Dün kavga ettikleriyle, Sıkışınca barışmaya uğraşıyorlar. Çünkü tulumbada su bitti. Dün kavga etmeseydiniz, Bugün barışmak için taviz üstüne taviz vermek zorunda kalmazdınız. Biz elbette her zaman barıştan yanayız. Ama ülkemizin şanı, şerefi bu kadar da hırpalanmaz.
Barışmak için vermek zorunda kaldığınız tavizlerin bir kısmı ortada. Soruyoruz milletimizin görmediği, milletimizin sırtından verdiğiniz başka hangi tavizler var.
KUR KORUMALI MEVDUAT HESABI
Saray milletine deli, Yandaşa, faizciye, rantçıya ise çok iyi… Sürekli vatandaşın kesesinden alıyor, Yandaşın, faizcinin, rantiyenin kasasına koyuyor. Saray “faiz sebep, enflasyon sonuç” deyip, Merkez Bankası’nın tabela faizini yüzde 14’e indirdi. Şimdi bankalar Merkez Bankası’ndan yüzde 14 faizle para alıp, Hazine’ye yüzde 24’le borç veriyor. Bir bakkal 20 liradan domates alıp, 25 liradan satıyor diye sopayla kovalanırken, Bu düzen saat gibi işliyor. 70 model Dövize Çevrilebilir Mevduatın yandan çarklısını, Kur Korumalı Mevduat diye milletin önüne getirdiler.
Fakirin vergisiyle zenginin mevduatına verdikleri, döviz garantisinin faturası şişmeye başladı. Sadece son iki haftada milletin cebinden ödenen para 15,1 milyar TL (23 Mart – 7 Nisan döneminde). Bir de buna Tatlandırıcı olarak verilen vergi muafiyeti nedeniyle Vazgeçilen 13 küsur milyar lirayı da ekleyin. İki haftada Hazineye binen yük 29 milyar lira. 2022’de çiftçiye ödenecek destek ne kadar? 29 milyar lira. Bir de kamu özel işbirliği nedeniyle verilen, Dövizli garantilerle köşe olanlar var.
ADİL KARAİSMAİLOĞLU''NA ATATÜRK HAVALİMANI YANITI
Sözleşme bağlanmış, garantiler verilmiş, Döviz patlasa, millet çatlasa, memleket yansa Onlar paralarını tıkır tıkır alıyorlar. Tesis işliyormuş işlemiyormuş, önemli değil. İşte Balıkesir’de Havalimanı… Bu hayalet havalimanına uçak inmiyor. Her yanını ot bürümüş, şimdi otları toplatıp satmak için ihaleye çıkmışlar. Ama Saray’ın atama Ulaştırma Bakanı’na Bu kamu özel işbirliği soygunları rezaleti yetmiyor.
Bir de çıkıyor: “Atatürk Havalimanı hikâyesi bitti” diyor. Yerine Millet Bahçesi yapacaklarmış.
Beyefendi; İstanbul’a kar yağdığında, İçişleri Bakanıyla beraber inebildikleri tek havalimanının, Atatürk Havalimanı olduğunu ne çabuk unutmuş. Saraya da, Atama Bakanına da hatırlatalım, bu ülkede hikâyesi biten birileri elbette var. Ama o, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını taşıyan, havaalanı değil, sizsiniz! Siz! Saray ve şürekâsı. Atatürk’ün içinde olduğu hiçbir hikâye bitmez. Ama sizlerin gideceğiniz yol da, anlatacağınız hikâye de bitti. Milletin karnı anlattığınız hikâyelere doydu, Ne yaptığınızı gördü, Notunuzu verdi.
Artık sizi eve göndermek için sandığı bekliyor. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında, Bu ülkenin ve bu milletin sevdalısı ortaklarımızla birlikte, Sarayın bozduğunu, biz düzelteceğiz. Sarayın şahlandırdığı enflasyonu, biz düşüreceğiz. Sarayın hortlattığı hayat pahalılığını, biz bitireceğiz.
Sarayın işsiz bıraktığı insanlarımızı, biz iş sahibi yapacağız. Sarayın yıktığını, biz yeniden inşa edeceğiz. 20 yıldır milletten çalınanları biz yerine koyacağız. Kayıpları telafi edeceğiz. Sarayın bölüp parçaladığı milletimizi biz barıştıracağız. Saray üzdü, biz milletimizin yüzünü güldüreceğiz. Biz milletimize güveniyoruz. Biz kendimize güveniyoruz. Tüm sorunların üstesinden geliriz. Yeni kadrolarla, Yeni kurumlarla, Yeni kurallarla ülkemizi biz ayağa kaldırırız. Biz hazırız. Milletimiz hazır.