F. Nafiz Uzluk’tan K. Edip Kürkçüoğlu’na mektup...

Bu sütunda daha önce K. Edip Kürkçüoğlu’nun (ö. 15 Nisan 1977) F. Nafiz Uzluk’a yazdığı bir mektubu neşretmiştik. Bugün de Prof. Dr. F. Nafiz Uzluk’un (ö. 27 Eylül 1974) K. Edip Kürkçüoğlu’na yazdığı bir mektubu yayımlayacağız. (Mektubun aslı F.N. Uzluk’un kendi el yazısıyla (eski yazı) SÜSAM arşivindedir.)
Bu tip mektupları yayımlamaktan maksadımız; bir zamanlar aydınlarımızın siyaset dışında, kitapla, kütüphane ile ilgili meseleleri de görüşüp konuştuklarını hatırlatmaktır. Aşağıdaki mektubu okuyanlar Mevlana’nın torunlarından tıp profesörü Feridun Nafiz Uzluk’un -çoğumuzun adını bile ilk defa duyduğumuz- bazı önemli eserleri kültürümüze kazandırabilmek için nasıl çırpındığını göreceklerdir. 1963-64 yıllarında yazıldığını tahmin ettiğimiz söz konusu mektubu belki hayra vesile olur düşüncesiyle sunuyoruz...
“Muhterem Kemâl Edip Beyefendi,
Her zaman esirgemediğiniz iltifatlarla bezenmiş mektubunuzu çok evvel aldığım halde emrettiğiniz kitabı bulamadığım için ancak cevabını şimdi takdim edebiliyorum.
Evliyâ Çelebi’ye yürü yâ mübarek dedikleri gibi bizim enstitüye yerlerinizden yenisine göçün demişler olacak ki Refik Saydam’dan Hıfzıssıhha okuluna, oradan Gülhane’ye, oradan katın üstüne, oradan Farmakoloji binasının fevkine, oradan yeni yapılan Hacettepe karşısında bir depoya, daha sonra buraya yeni daireye taşınma mecburiyeti bizi perişan etti.
İki göç bir yangın demekmiş. Tanrım, yangından muhafaza buyurmuş. Sillogos Cemiyet-i Edebiye’sinin tıbba dâir 10 bin cilt kitabı, askerî tıbbiyeden aldığım tıbbî eserler, bizim ve benim kitaplarla tam 18 bin cilt kitap altıncı kattaki raflara yerleştirildi. Öyle dağıldı, öyle birbirine katıldı ki aradığımı bulamıyorum. Âdeta, bir eseri ararken heyecanlar geçiriyorum. Kütüphanecilik kursları kifayetsiz, çoğu dil bilmiyor. Bunun için kütüphanecimiz yok. Böyle birtakım eserlerimizi bulamıyoruz. Bu siyah cilt de onların arasına karıştı. Elbette acıyorum fakat ümitsiz de değilim. Siz iyi bir insansınız, sizden hiçbir şey esirgenmez. Eğer bulabilirsem göndereceğime itimadınızı niyaz eylerim.
Hollanda’nın Leiden şehrinde Brill diye bir firma var ki Arap harfleriyle eserler basar. Houtsma’nın ” İbn-i Bîbî “leri falan hep orada basıldı. Haftalık bülten neşreder. Son gelende Tahir Bey’in ” Osmanlı Müellifleri “ni yeniden 1460 sayfa hâlinde basmakta olduklarını haber veriyor. ” Vekâyi’u’l-fuzalâ “yı bastılar. Biz getirttik. Bütün ” tezkiretü’ş-şu’arâ “ları da basacaklarmış. Peki, biz ne yapacağız? Kemâl Beyciğim, size husûsî bir sevgim, saygım var. Şakâyık’ı daha açık bir dile çevirecek iki zât görüyorum: Birincisi siz, diğeri Ali Nihad Tarlan. Vaktiyle edepsizlik etmeyip, Karayüz yerine sizi alsalardı, şimdi sizi banlarla burada pekâlâ çalıştırabilirdik. Evet, ağır iş fakat ehliyetiniz müsellemdir. Ne buyurursunuz? Şu maarifin başına bir kemâl sahibi gelmedi. Şevket Raşit Bey kalsaydı yahut baştakinin vehmi mâni olmasaydı size bir vazife bulunurdu. Evet, İstanbul iyi fakat siz burada olacaktınız. Bizim Nuri Gençosman’a da acıyorum. Hulasa bir daha yetişmelerine imkân olmayan zevatı, birer birer tabiat elimizden alıp götürüyor. Necati Lugal acâyipliklerine rağmen elbette bir kıymetti. Pis, sümüklü bir kızın gammazlığıyla aramız açıldı. Hukuka ukûk etti. Ben de yüzüne bakmadım, yıkıldı gitti. Vekâlete bir dilekçe verip Şakâyık’ın yeni yazıya, dilini açarak bastıralım. Bu işte çalışacaklar da şunlardır: Kemâl Edip, Ali Nihad, Nuri Gençosman. Kendime güvenemiyorum. Biz vaktiyle Uyûnü’l-ebnâ Fî-tabakâti’l-etıbbâ’nın 3/2’sini tercüme ettik. Târîhü’l-hükemâ Li-İbni’l-Kıftî’yi tamamen kâmilen tercüme eyledik. Fakat eski harflerle duruyor. Bir çocuk, Almanca’ya çevirelim diyor. Mâlûm-ı âlîleri medenî dillerden hiç birine çevrilmemiştir. Hele İbnü’l-Kıftî bana göre daha mühimdir. Ne buyurursunuz?”
Vefatının 36. yıldönümünde F. Nafiz Uzluk’a C. Allah’tan rahmet niyaz ediyoruz...

Yazarın Diğer Yazıları