F-4 olayı vatansever mi?

Yazıya başlarken, kulaklarımda vatan sevgisi ile ilgili atışmalar ve gözümün önünde, telaşla kaçırılan milli varlıklar, düşen uçaklar. Kafam karma karışık. Vatanseverlik konusuna girmeden önce, cevap bulamadığım, göçebe türbe ile ilgili, beynimi kurcalayan cevap bulamayan sorular.
Mesela,
Biz, NATO üyesi değil miydik?
NATO, üye ülkelerin topraklarına yapılacak saldırılara karşı, topyekûn savunma ve saldırı yapmaz mı, ya da yapması gerekmez mi? (Hani şu madde 5 safsatası.)
Süleyman Şah türbesi ve çevresindeki topraklar, uluslararası yasalar gereğince, Türk toprağı değil mi?
Bu sorularımın hepsinin yanıtı evetse, türbe, NATO koruması altında değil mi?
Bu üç sorunun yanıtının evet olduğunu biliyorum, sizler de biliyorsunuz. Peki, o zaman bu türbeyi, yangından mal kaçırır gibi Osmanlıyla övünüyoruz diye mangalda kül bırakmayan bir iktidar neden bir garibin tarlasına, sınır yakınına taşıdı? (Arsa sahibinin olaylardan haberi yok, arsasına el konulduğundan da.) Bu işte, siz de, bir şeylerin yanlış olduğunu anlamış olmalısınız.
Tüm bu soruların yanıtını bilerek, bu işe kalkışıyorsanız, sizin başka bir hesabınız var. Bu hesap Libya’dan dönen, Suudi Arabistan’dan dönen, Mısır’dan dönen, Fas, Tunus ve İran ile tüm Müslüman ülkelerden dönen, bir hesap. İleriyi bir türlü göremeyen, kanun tanımayan bir hesap, uluslararası ilişkilerde, ülkeme saygınlığını kaybettiren bir hesap.
Ankara’nın göbeğinde, çocuk gibi, ter ter, tepinen bir aşiret reisi. Ve ona, korkudan mı, çıkardan mı bilinmez, biat eden asker, sivil, bir grup yetkili.
Devlet Bahçeli’nin, vatanseverlikle ilgili sözleri ve aldığı yanıt konusuna da biraz açıklık getirelim. Ben de, askeri mekteplerde okudum. Bugünlerde, iktidarın otel veya AVM yapmaya hazırlandığı Çengelköy’deki Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun olup, Ankara’daki Kara Harp Okulu’nda 21 Mayıs 1963 tarihine kadar kısa bir askerlik yaşamım oldu. Sayın Bahçeli, bu okullarda vatanseverlik dersi verilmez. Vatan sevgisi, insanın zaten içindedir, dersle de enjekte edemezsiniz. Siz bu işe, yani askerliğe talip olduğunuzda, vatansever olduğunuz kabullenilir. Onlara, bu ülkeyi canınızdan, daha fazla sevdiğiniz için, bunlardan fedakârlık yapacağınız teminatını verirsiniz, yemin edersiniz. Ülkeniz, toprağı, bayrağı ve insanları için savaşacağınız kabullenilir.
Sayın Bahçeli unuttunuz, bu askerî yetkililer, fedakârlıkta, ilk aşamada arkadaşlarını, yani insanlar sattı. Ardından, uğruna savaşmak için, üzerine el bastıkları bayrak konusunda, askerî birliklerde bayrağın indirilmesini seyretti. Sonra da bir avuç vatan sayılan toprak parçasını koruyamadı. Bilmem sorunuzun yanıtını alabildiniz mi?
Mesele, vatanseverliğe kadar uzanmıyor, Sayın Bahçeli. Mesele, şeref meselesi. Söz şereften açılmışken, hiç kimsenin üzerinde durmadığı bir noktaya daha eğilmek istiyorum. Düşen, iki F-4 uçağında şehit olan 4 evladımızın cenaze töreninde, hadi siyasetçiler yoktu da, komuta kademesi neredeydi? Hani, operasyon resmi çektirenler var ya, onlardan söz ediyorum. Kafa kafaya çarpışan bu uçaklar olayı, bana bir başka acı gerçeği daha hatırlattı.
Hatırlarsanız, 2012 yılı Haziran ayında, gene Malatya’dan havalanan, 2 F-4 uçağı Suriye hava sahasına girdiği gerekçesiyle, tek kurşun atılmaksızın, Suriye karasularına düşmüştü. Resmi açıklama, tek uçak derken, bu tür uçuşların ikili olduğunu bilenler, 2 uçağın, aynı yönde uçtuğunu ve ikisinin de düştüğünü iddia etti. Ankara’daki, AKP iktidarı, bu konuda, asparagas birkaç açıklama yaparken, vatansever olduğunu ileri süren Erdoğan generalleri, konuyu araştıracaklarını açıkladı. Aradan 3 yıl geçti, ne açıklama yapıldı, ne de araştırma. Olan yavrularımıza oldu.
Bırakalım bu içi boş insan sabrını taşıran konuları. Malatya’daki üslerinden havalanıp yine Malatya’da düşen 2 F-4’ün durumu da kuşku verici. Kafa kafaya çarpışma. Benim aklıma gelenler, Süleyman Şah olayına misilleme konusu. Ne oldu da 4 evladımızı daha bu ihanet şebekesi için kurban verdik. Yakında açıklanır inşallah.

Yazarın Diğer Yazıları