Ezan ıslıklandı mı?
Taksim'de 8 Mart'ta kadınlar yürüdüler. Daha doğrusu yürümek istediler. Polis müdahale etti. Başörtülüler de vardı içlerinde. (Ayırdığım için "başörtülü" demiyorum. Ak Parti'yi "dava=din" görenler başörtüyü ölçü aldığı için belirtiyorum.)
R. T. Erdoğan'ı, önceki akşam, haberlerde dinlerken irkildim. Yine halkın dinî hassasiyetine oynamak istiyordu. "Ezan-ı Muhammedîye'ye ıslıklarla, sloganlarla terbiyesizlik ettiler. Bunların tek ittifakı ezan bayrak düşmanlığıdır!" diyor, "ıslıklama" sahnesini kalabalığa videodan gösteriyordu.
Sonra o videoyu seyrettim. İstiklal Caddesi'nin Taksim'e açılan tarafında Fransız Başkonsolosluğu'nun yakınında derme çatma, ikinci kat mescidi var. Bir de cadde üzerinde Ağa Cami... Ezan sesi felaket yüksekti... "Felaket" kelimesini bilerek kullandım "çok yüksekti" de diyebilirdim. Sanki ezanı halkın beynine çakmak için okuyorlar. Bu hususu birkaç defa bu köşede yazdım. Namaza davet, ezanı beyne çivilemek değildir. İslâmî hassasiyeti olan çok insan, benim gibi, bu meseleyi dile getiriyor. Şimdi bunu tartışmayacağız. (Kalabalığın görüntüsü yukarıdan, belki de minareden çekildiği için ses çok yakından da böyle yüksek duyulmuş olabilir.)
Gördüğüm kadarıyla binlerce kadın Taksim'e toplanmış. İstiklal Caddesi'ne akmak istemişler. Polis izin vermiyor. İtişip kakışıyorlar. Kadınların öfkesi bir başka mı oluyor ne! Hiç yılmıyorlar, abandıkça abanıyorlar.
Bu toplananlar feministler... Kadınlığı başka anlayanlar diyeyim. Din iman meselesinde pek hassasiyetleri olduğu da söylenemez. Ama şimdiye kadar ezan okunurken ıslıklandığını hiç işitmedim.
"Kitle psikoloji"sini biliyor musunuz?
Şunu açık yazacağım... Özellikle ezanın ıslıklandığını, yuhalandığını düşünmüyorum. Ne olursa olsun, o kadınlar "bizim" insanlarımız. Bu "İslâmcı" hükûmet zamanında, İslâmî değerler çıkar uğruna paspas edilse de, insanlarımız, "din" meselesinde, ileri gitmezler. "Komünist" Aziz Nesin, "Ben dinî bayramları önemserim." demiştir. En dinsizi bile, yakınlarının cenazesini camiden kaldırır, kendilerinin ölümünde de, cenaze namazı kılınır. Yaşar Kemal'in karısı Yahudi idi. İslâmı seçmiş. İslamî kaidelere göre defnedildi; Yaşar Kemal de cenaze namazını kıldı.
Protesto bütün şiddetiyle devam ederken "araya giren" ezanın bitmesini kimsenin beklemeyeceğini de düşünmeliyiz. O kadar insan içinde, elbette kışkırtıcılar vardır; ama kahir ekseriyeti kasıtlı göremeyiz.
Şu hakikat göz ardı ediliyor: İnsanlar neden öfkeli? 17 yıldır iktidarda olan parti neden bu kadar insanın öfkesini çekiyor? Ülke neden derin uçurumlarla ikiye ayrıldı? Eğer ezan kasten ıslıklandıysa, "İslâmcı" hükûmet zamanında nelerin insanları bu noktaya getirdiğini de düşünmemiz gerekmez mi?
Feministleri de dinlemek lâzım. Şu açıklamayı yaptılar:
"Polis, kadınların yolunu keserken, bir araya getirmezken, gaz sıkarken, arama yaparken ezan dinlemedi. 8 Mart'ta sesini yükseltmeye gelen kadınların kalabalığı polis barikatları arasına sıkıştırılmaya çalışıldı. Sığmadık. 16 yıldır yürüdüğümüz güzergâhta, yürümemizi engelleyip bizi caminin yanında tutanlar şimdi de kalkmış ezana karşısınız diyor. Kimse çarpıtmasın: Bizim isyanımız polis barikatına, kadınların yürüyüşünü, 8 Mart'ı engellemek isteyenlere."
İnsanlarımızı ayrıştırmayalım, ötekileştirmeyelim. İslâmda insanı kazanmak esastır.