Eylül şahit...
Be hey sapık!
Be hey vicdansız!
Be hey kitapsız!
Be hey insanlığın yüz karası!
Be hey cani...
Be hey şerefsiz...
Vahşi... Katil... Allahsız...
Madem intihar etmek istiyordun;
Kafana sıkıp da geberseydin ya!
Kendini bir uçurumdan aşağı atsaydın ya!
Ateşe verseydin, yaksaydın ya o pislik varlığını, kül olsaydın!
Her yerini jiletleseydin; parçalasaydın ya kendini, damarlarında "kan" diye dolaşan "irin"le birlikte nefesin de, neslin de tükenseydi!
Şu çocuk pornosu sitelerinin müdavimi 'sapkınlıkdaş'larından bir-ikisinden rica etseydin; Eylül'e her ne yaptıysan, o rezil bilincinin altında neler çürüttüysen, topunu sana yapsalardı ya, hem 'mazohistik ihtiyaçların(!)" karşılanmış, hem sen kurtulmuş, hem de insanlık kurtulmuş olurdu!
O el kadar çocuktan ne istedin?
Onu niye acıttın?
Ona niye uzattın o pis ellerini?
Ona niye kıydın?
***
İntihar ettin sen; onu niye sürükledin?
Karını niye sürükledin?
Çocuklarını niye sürükledin?
Bak...
Bir başka ananın kuzusunu kurban ederken, kendi kuzularının da hayatlarını mahvettin...
Onları da utancına mahkûm ettin...
***
İntihar ettin sen...
"Yaşamak" olmayacak bundan sonraki bir tek günün bile...
Yediğin her lokma, içtiğin su zehir zıkkım olacak, olsun da...
Uykun olmayacak, sadece kâbusun olacak...
Korkulardan bir Azrail'in olacak, gözlerini kapatmaya korkacaksın; ya gelirse!
Hadi "insan"dan korudu; ondan nasıl koruyacak seni linç edilme diye konulduğun dört duvar!
Toprak bile bu vahşete dayanamadı kustu ya Eylül'ü dışarı, iyi bak kazdığın o çukura, o çukur bile kabul etmeyecek seni Azrail'in kapını çaldığında!
Adını yazmaya korkacak belki -hâlâ bir ailen kalırsa- ailen mezar taşına!
***
Leyla'nın mavi yeşil gözlerinde, kapıldığım korkularım Eylül'ü buldu...
Leyla'nın mavi yeşil gözlerinde, gördüğüm "fail" Eylül'ü buldu...
Leyla'nın mavi yeşil gözlerinde, okuduğum "yazıklar olsun"u Eylül yüzümüze vurdu...
Neye yarar?
***
Canımdan can koparan kızım Eylül...
Ne yazsak, ne söylesek, hesabını nasıl sorsak, ruhun huzur bulsun diye idamı da getirtsek, Orta Çağ engizisyonuna rahmet de okutsak anasının, babasının acısını dindiremeyeceğimiz Eylül...
Kim, hangi "cennet"li, "melek"li teselliyi üretirse üretsin, artık "toprağın altında ölü bir çocuk" olduğu gerçeği değişmeyecek olan Eylül...
Ben bir Müslüman olarak bütün kalbimle inanıyorum ki; ancak "ahiret" günü gülecek senin yüzün yeniden...
O gün...
Sadece katilinin değil;
Senin gibi bir sürü küçücük kızın kanına giren şerefsizlere "iyi hal indirimi" yapan, "rızası vardı" deyip işkencelerini "hak" kılmaya çalışan hâkim amcalarının, teyzelerinin de...
"Çocuğun olduğu yerde istismar olur" lakayıtlığında, göbeğini kaşıyan siyasetçilerin de...
"Anası babası sahip çıksaydı" deyip neredeyse sapıktan yana olanların da...
Çocuk yaştaki kızların kolundan bacağından tahrik olunabileceği, onlarla evlenilebileceği, onlara hallenilebileceği fetvaları veren bir yerlerinin kılı ağarmış sözde "hoca"ların da...
Senin ve senin gibi birçok çocuğun başına geleni sadece bir reyting malzemesi yapan, maruz kaldıklarınızı en küçük detayına kadar anlatıp başka pedofillere de "yol gösteren" hafiye kılıklı televizyoncuların da...
Topunun birden "suçu"na şahitlik et e mi Eylül?
***
SORU-YORUM
Prof. Dr. Fuat Sezgin'in cenazesini naklen yayınlayan haber kanalı, cenazeye katılanları sayarken "eski Dışişleri Bakanı" diye sıfatlandırdı Ahmet Davutoğlu'nu.
Davutoğlu'nun Başbakanlığının bu kadar mı hükmü yoktu?
***
GÜNÜN SÖZÜ
Çocukluk saflığını kaybetmeyen adama, büyük adam denir. Mencius