Bir zamanların İstanbul''unu o devirde yazdıkları eserlerle günüüze taşıyan sayılı isimlerden biri de Sermet Muhtar Alus''tur. Bir İstanbul aşığı olan Sermet Muhtar Alus, eski İstanbul hayatını bütün ayrıntılarıyla yazdığı eserlerinde kaybolup giden bu şehrin insanlarını, cadde ve sokaklarını, binalarını, köşk ve yalılarını, mesire ve bayram yerlerini, geleneklerini, tiyatrolarını, eğlencelerini anlatır. Kırmızı Kedi Yayınevi, Alus''un ilk olarak 1935 yılında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilen II. Abdülhamid döneminin İstanbul sokaklarında nam salmış kabadayılarını konu alan "Onikiler" adlı ünlü romanını yeni baskısıyla okura ulaştırdı.
Alus, "Onikiler" denilen kaldırım kabadayılarının elebaşısı Arap Abdullah ve tayfasının maceralarını kendine has o renkli üslubuyla aktarırken dönemin İstanbul''unu argosundan yaşayışına, tüm kültürel unsurlarıyla günümüze ulaştırmayı başarıyor. Çukurçeşme''deki semai kahvelerinden Ortaköy''deki yangın yerlerine, Galata balozlarından Çiçekçi''deki evlere kadar en kuytu sokaklarından geçerek okura eski İstanbul''da gezinti yaptıran Alus, yazdıklarını kendi fırçasıyla resmettiği tasfirlerle de süslemiştir. "Onikiler"in bu yeni baskısında bu resimlere de yer verilmiş.
İstanbul üzerine yazı dizilerini yayınlamaya 1930''lu yıllarda başlayan Alus, Akşam, Vakit, Tan, Tasvir-i Efkâr, Vatan ve Yeni Sabah gibi gazetelerle birlikte Yedigün, Yeni Mecmua, Akbaba, Amcabey vb. dergilerin vazgeçilmez yazarı oldu. 30 Sene Evvel İstanbul, İstanbul Kazan Ben Kepçe, Masal Olanlar, Eski Defterdekiler, Eski Günlerde, Gördüklerim Duyduklarım ve daha birçok yazı dizisinin yanı sıra yine eski İstanbul hayatının çevresinde gelişen olayları, dönemin kişilerini konu edinen, gündelik hayatın bütün ayrıntılarının tasvir edildiği romanlar yazdı. Paşalar, bürokratlar, hekimler, ressamlar, sanatçılar, esnaflar, semt sâkinleri, tulâatçılar, kantocular, mollalar, öğretmenler, kibar beyefendiler, kabadayılar, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Çingeneler Alus`un eserlerinde çizdiği renkli İstanbul tablolarının ana kahramanları olmuştur. Alus; onların yaşadıkları yerleri, gittikleri gazinoları, kahveleri, meyhaneleri, yedikleri yemekleri, içtikleri şerbetleri, rakıları, yıllardır süregelen âdetleri, bayramları, karnavalları, kısaca her şeyleri en küçük ayrıntısına kadar gözlemleyerek ardında kültür hayatımız açısından gerçekten paha biçilmez bir hazine bırakmıştır.
Reşat Ekrem Koçu''nun şu cümlesi, onun kişiliğini ve hayat felsefesini en veciz şekilde özetler: "Sermet Muhtar Alus, nesli gittikçe azalan serâpâ zerâfet, mücessem sâfiyet, irfan ve malâmatıyla denk feragat ve mahviyet sahibi bir İstanbul çocuğu, gençliği refah ve saadet içinde geçmiş, son yıllarda dünya alâyişine tekme vurmuş bir feylesoftur"
Kırmızı Kedi Yayınevi
Tel: (0212) 244 89 82
Türküleri bile bir başka güzel
İki imparatorluğun siyasi, Türkiye Cumhuriyeti''nin ise sanat başkenti sayılan İstanbul, her dönemde bütün sanat dallarında başı çekmekteydi. Aynı zamanda ekonomik zenginliğin de merkeziydi. Hâl böyle olunca, eğlence ve onun en yaygın unsuru müzik, sosyal hayatın her aşamasında vardı.
1453''ten itibaren şehirde başlayan Türk, Müslüman halkın iskânıyla birlikte zamanla şehirde yeni bir kültürel sentez ortaya çıktı. Anadolu, Rumeli, Kafkasya, Orta Doğu ve Kırım''ın kır çiçekleri, İstanbul''da aşılı gül, lale ve menekşeye dönüştüler. Saraydaki Enderundan, Mevlevihanelerden, Tekkelerden şehre, halka yayılan müzik, bugün Türk Sanat Müziği veya Klasik Türk Müziği olarak nitelendirilen müzikti. Bektaşî dergâhlarında ve halk arasında Türk Halk Müziği olarak adlandırılan müzik yankılanıyordu. İki müzik türü zamanla çalgı, makam ve icra olarak önemli ölçüde birleşti. Şehir halk müziğinin en güzel örnekleri sergilenmeye başladı; şenliklerde, eğlencelerde…
19 ve 20. yüzyıllarda İstanbul büyük göçlere sahne olunca şehir halk müziğinin renkleri çoğaldı; çalgılar, icra teknikleri zenginleşti. Mahallî sesler, ağızlar, çalgılar varlıklarını daha güçlü hissettirmeye başladılar. 15 milyonluk metropol şehrin türküleri de bu oyluma uygun bir görkeme kavuştu.
Halen TRT Kurumunda 26 türkü ile temsil edilen İstanbul''un, gerek özel arşiv ve koleksiyonlarda gerekse ulaşılamayan kaynaklarda takribi 500 civarında türküsünün olabileceğini söylemek abartı olmaz. Nail Tan ile Salih Turhan''ın imzasını taşıyan "İstanbul Türküleri" adlı kitapta İstanbul halk müziği ile ilgili faklı kriterler esas alınmak suretiyle "Türkü" tür/şekil ve formuna uygun 100 ezgiye yer veriliyor.
Ötüken Neşriyat
Tel: (0212) 251 03 50
HAFTANIN KİTABI
Bir "Zaptiye Ahmet" vardı
Döneminin gençlik hareketi öncülerinden Ahmet Ersin Yücel, araştırmacı yazar Dursun Gürlek tarafından hazırlanan, "Zaptiye Ahmet / Cumhuriyet Devrinde Bir Osmanlı Akıncısı" adlı kitapla gündeme taşındı. Ahmet Ersin Yücel, haksızlıklar karşısında susmadığı, dinî ve millî geleneklerimize aykırı harekette bulunanlara anında müdahale ettiği, gerçekleri söyleme konusunda şaşırtıcı cesaret örnekleri sergilediği için "Zaptiye" lakabıyla tanındı. Zemin ve zaman gözetmeden herkese "mesele" geçen yani tarih ve medeniyetimizi anlatan Zaptiye Ahmet, 27 yaşında mide kanamasından Hakk''ın rahmetine kavuştu. Temmuz 1969''da vefat eden Zaptiye Ahmet gözyaşları içinde Edirnekapı Mezarlığı''na defnedildi. Dursun Gürlek bu çalışmasında; Mahir İz, Ergun Göze, Münevver Ayaşlı, Hekimoğlu İsmail, Âsâf Ataseven, Mehmed Niyazi Özdemir, Özer Ravanoğlu, Galip Erdem, Ahmet Nuri Yüksel gibi onu yakından tanıyanların yazıları ile onu yakından tanıtmayı amaçlıyor.
Bilge Kültür Yayıncılık
Tel:(0212) 520 72 53
Bizim ellerin insanları...
Mîsâk-ı Millî sınırları dışında kalan soydaşlarımız; 1920''den itibaren gözleri Türkiye''de, kulakları gelecek seste, yüzyılı aşkın sabırla bekliyorlar. Soykırım ve katliamlar bağlamında, Irak Türkmenleri en fazla zulme uğramış toplum olmasına rağmen varlık mücadelesinden bir nebze olsun geri adım atmadı. Bu uğurda binlerce can verdi.
Özgür Akkuş, "Oğuz''un Mavi Çocukları / Türkmenler" kitabında, Irak Türkmenlerinin Mîsâk-ı Millî''den sonraki yüzyılda yaşamış olduğu soykırımları gözler önüne seriyor. Irak Türkmenlerinin çileli hayatındarn kesitler bulacağınız eserde; kan, gözyaşı ve onurlu bir mücadele var.
Cenova Yayınları
Tel:(0530) 223 28 28
Daha yazılacak o kadar çok öyküsü var ki...
Cumhuriyet''le yaşıt kuruluşlarımızdan olan ve Cumhuriyet gibi Ankara''da doğmuş Türkiye İş Bankası tam 76 yıl sonra genel müdürlüğünü İstanbul''a taşıdı. Banka kendi tarihi açısından da önemli olan bu olayı kültürel bir ürünle taçlandırmak isteyince Semih Gümüş tarafından hazırlanan "Öykülerde İstanbul" kitabı ortaya çıkmış oldu. 2000 yılında Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları''ndan ilk baskısını yapan kitabın kapak deseni de yine ünlü bir sanatçıya, Bedri Rahmi Eyüboğlu''na ait.
İstanbul ile ilgili öykülerin derlendiği kitap şu sözlerle takdim ediliyor:
"İstanbul, Türk edebiyatının en önemli yaşam alanlarından biri olageldi. Yüzyıldır bin bir yüzü yazıldı ama hâlâ yazılmayı bekleyen pek çok yüzü, pek çok kişiliği var. Öykülerde İstanbul''da işte bu benzersiz zenginlikteki dünyayı insanları, doğası, semtleri ve nostaljisiyle yansıtan öyküler bulacaksınız. Öykülerin yazarlarına gelince... Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ömer Seyfettin, Sait Faik Abasıyanık, Refik Halid Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nahid Sırrı Örik, Ziya Osman Saba, Orhan Kemal, Haldun Taner, Cihat Burak, Sabahattin Kudret Aksal, Zeyyat Selimoğlu, Oktay Akbal, Bilge Karasu, Demir Özlü, Füruzan, Onat Kutlar, Tezer Özlü, Mustafa Balel, Erendiz Atasü, Feyza Hepçilingirler, Işıl Özgentürk, Hulki Aktunç, Semra Aktunç, Nedim Gürsel, Feride Çiçekoğlu, Roni Margulies, Buket Uzuner, Karin Karakaşlı"
Kısa öykülerden oluşan bu geniş hacimli kitabı bir çırpıda okuyacağınıza eminim. (Ahmet Yabuloğlu)