Evren Paşa, Türkçe ezana karşı çıkmış!
Değerli ilim ve bilim şahsiyetlerimizden; kadim ağabeyimiz ve dostumuz Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın son eseri, hem ellerden düşmüyor hem de tartışmalara, ilginç haberlere kaynak oluyor.
Nevzat Yalçıntaş’ın hatıratı, gerçekten büyük bir özenle hazırlanmış ve yakın tarihi, değişik bir açıdan izleme bakımından, önemli eserler arasında yerini almış bulunuyor.
Birçok yeni olayı daha doğrusu yaşanan tarihe ışık tutan Yalçıntaş’ın, gazetelere de konu olan hatıralarından çoğu, önemli şahsiyetleri ve olayları ilgilendiriyor.
Sadece, “Türkçe ezan” konusunun işlendiği paragrafları sütunlarımıza alarak, hocamızın ne denli olayların içinde hal hamur olduğunu belirtmek de bize kalıyor.
Ezanın Türkçe okunduğu dönemleri yaşayan biri olarak Yalçıntaş, o döneme dair anılarını ve derin tahlillerini de anlatıyor;
Bazı müezzinler, Türkçe ezan okumak istemediklerinden, bu işi gençlere yıkarlarmış ve Nevzat Yalçıntaş da birkaç kere Türkçe ezan okuyan kişiler arasında yerini alıyor;
“Kendim okuduğum için, Türkçe metin bugün de hafızamdadır. ‘Tanrı uludur, Tanrı uludur’ diye başlıyordu. Sonra iki kez ‘Şüphesiz bilirim, bildiririm, Tanrı’dan başka yoktur tapacak...’ deniyordu. Bunu da iki kez tekrarlanan ’Şüphesiz bilirim, bildiririm, Tanrının elçisidir Muhammed’ cümlesi takip ediyordu. Sonra da ‘Haydi namaza, haydi namaza’, ‘Haydi felaha, haydi felaha’ diye devam ediyordu.”
Yalçıntaş, Cidde’de, Büyükelçiliğimizde, Umre’den dönen Kenan Evren ile arasında geçen tarihi bir diyalogu şöyle özetliyor:
“Konuşmamız dostane bir çerçevede devam ederken, halkada bulunan ve benim de Ankara’dan tanıdığın, Devlet Su İşleri’nde bürokratlık yapmış bir şirket temsilcisi, zannederim Paşa’nın hoşuna gitmek duygusuyla yaklaşık şöyle bir ifade kullandı: “Efendim, Allah kabul etsin! Gittiğiniz iyi oldu. İbadet ettiniz, dua ettiniz. Ne iyi! Bir de ezan Türkiye’de yine Türkçe okunsa!
Bu sözler üzerine ortam buz gibi soğudu, herkes derin bir şaşkınlığa düştü. Evren Paşa birdenbire kafasını kaldırarak “Hayır! Olmaz öyle şey!” diyerek hepimizin gönlüne su serptikten sonra şöyle devam etti: “Bakın arkadaşlar! Her şeyi gerektiği şekilde görün! Biz bir az önce neredeydik? Kâbe’deydik. Oraya gittik, oturduk. Her milletten insan vardı. Hepsi de ayrı lisan konuşuyordu. Şimdi ezanı herkes kendi lisanında okumaya kalksa orada müşterek bir ezan dinlenebilir mi? Hâlbuki bir tek ezan okundu ve hepimiz anladık ki, bu ezandır. Ezanı herkes kendi lisanından okumaya kalksa aramızda birlik, beraberlik ve bütünlük kalır mı?”
Hatıralarla, kamuoyunun aydınlatılması gerekiyor.