Evren kafesi!
12 Eylül davasının avukatlarından Fikret Babaoğlu’nun hasta olduklarından dolayı duruşmaya katılmayan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için, “Hüsnü Mübarek de hasta idi, duruşma salonuna kafes içerisinde getirildi. Evren ve Şahinkaya da duruşmaya kafes içerisinde getirilsinler” demesi doksan beş yaşında olan Evren’i hayli üzmüş olmalı ki, “Çok yaşamak da iyi değil. Ölseydim de bugünleri görmeseydim” demiş ve eklemiş:
“- Hesap vermekten korkmuyorum ama yapılan hakaretlerden rahatsızlık duyuyorum!”
Doğrusu Avukat Babaoğlu’nun talebi çok ağır bir talep. Bir hukuksuzluğu başka bir hukuksuzlukla telafi etme, insan hakları ve demokrasi içerisinde mevcut değil. Böyle bir talebin bir hukuk adamından gelmesi de ayrı bir problem.
Onun için biz Kenan Evren’in kafesi ile değil, kafası ile mücadele etmek zorundayız.
Anlaşılan o ki Evren yaptığı hiçbir şeyden pişmanlık duymuyor. O nasıl bir kafadır ki, 12 Eylül 1980’in PKK’yı ürettiğini göremiyor. Evren Türkiye’yi parçalanma noktasına getiren PKK’nın sebep olduğu cinayet ve travmaları idrak edip, “Çok yaşamak da iyi değil, keşke ölseydim de bugünleri görmeseydim” deseydi belki vicdanlar bugün onun için kafese konulmayı talep edenlere böyle kayıtsız kalmayabilirdi. Biz o günleri çok sıcak yaşadığımız için gayet iyi hatırlıyoruz. Evren meydanlarda her nutuk attığında ayetler okurdu, hadisler söylerdi. Öyle yaptığı için de sıradan insanlar Evren’i dinden diyanetten haberdar bir mübarek insan olarak algılar, dökülen kanı durdurduğuna inandığı için dua bile ederlerdi.
Görüyoruz ki Evren’in İslam’ın ahret inancı konusunda pek fazla bilgisi yok. Bunu nereden anlıyoruz? Önce, “Halk yargılanmamı isterse intihar ederim” demişti, oradan anlıyoruz. İntiharın İslâm dinindeki neticelerini bilen biri canına kıymayı aklının köşesinden bile geçirmez. Sonra, “Ölseydim, kurtulsaydım” mantığından anlıyoruz. Darbenin halkın gözünde meşru hale gelmesi için onca kanın dökülmesine seyirci kalan ve yerine göre provokasyonlar yaparak elini bizzat kana bulandıranlar, milyonları tutuklayıp, “Bir sağdan-bir soldan” dengesi ile yargısız idam hükmü verenler ve nüfusta yaş büyütüp gençleri ipe gönderenler “ölünce kurtulacağını” sanıyorlarsa, aslında onların dinden diyanetten haberleri yok demektir. Sayın Emin Pazarcı Takvim’deki köşesinde “Bu bir suç duyurusudur” diyerek Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin kendilerine bir suikast yapılması halinde cezaevlerindeki sağcı ve solcu hükümlülerin öldürülmeleri emrini verdiklerini kamuoyu ile paylaştı ve Evren’in Ali Kırca’nın TV programında, “Evet, böyle bir karar almıştık” ikrarında bulunduğunu da köşesine taşıdı.
Nefsi için binlerin katledilmesi emrini veren bir kafa, “Ölseydim de bugünleri görmeseydim” diyorsa bilsin ki öldüğünde,“Keşke ölmeseydim de kafes içerisinde mahkemelerde hesap verseydim” diyeceği bir durumla karşılaşacaktır.
Yahu nereden biliyorsun, gaybı Allah bilir diyenleri duyar gibiyim.
Doğru amma, adamda zerre pişmanlık, yani tövbe emaresi yok ki. Bu kafayla son nefesini verirse zahiri şerri metinlere göre akıbet dediğimiz gibidir ve insanoğlu görünene göre konuşur.
Bir gün Evren de musalla taşına konacak ve imam Evren için de “Nasıl bilirdiniz” diye soracak...
O gün Türkiye’de kaç kişi Evren için “İyi bilirdik” cevabını verecek?