Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Etnik ayrışma için İdeolojik silah: "Demokrasi ve özgürlük"

PKK vahşeti üzerine Diyarbakır’a giden Başbakan Erdoğan, STÖ başkanlarıyla da görüştü. Görüşmede Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu, “Kürt sorununda bazı açılımlar yapılmalı... Demokrasi ve özgürlükler başta olmak üzere” teklifinde bulunmuş. Erdoğan’ın, “Sen benim yerimde olsan ne yapardın, bu açılım ne olurdu?” sorusuna da, “Kürtçe yayınları süresiz hale getirir, kamusal alanda anadile izin verirdim. Anadilde Kürtçe eğitim ve üniversitelerde edebi bölümlerin açılması gibi” cevabını vermiş. Erdoğan’ın karşılığı ise, “Sadece Kürt kökenli vatandaşlar yok. Yarın Çerkez’i de, Laz’ı da, başkaları da isteyince ne olacak? Herkes talep edecek. O zaman birlikteliği nasıl tesis edeceğiz?” olmuş.
Gerçekten de dil, kültürün ve düşüncenin temeli olduğu gibi, birliğin sağlanmasında da en önemli maddi-manevi çimentodur. Bunun içindir ki, derleme toplama göçmen ülkesi ABD dahil, kendini bilen bütün ülkelerde devlet dili tektir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihatlarıyla, egemen devletlerin etnik ve azınlık dillerinde eğitim, öğretim ve yayın yapma mecburiyeti olmadığı hükme bağlanmıştır. İnsanlığın birlik, dirlik ve huzur içinde yaşayabilmek için bulduğu formül budur.
Bunun için Başbakan’ı yürekten kutlayıp, doğru ve hayati olanı yaparak, ülkenin birlik ve bütünlüğünü ön planda tutmuş diyecektik. Lakin konu böylece kapanmıyor. Erdoğan yine Diyarbakır’daki konuşmasında, “Bu hunhar eylemler, bizim terörle mücadelede azim ve kararlılığımızı daha da artırmaktadır. Bunun için, daha ileri, daha da geliştirilmiş bir demokrasi diyoruz. Bu demokrasiyi bu dayanışmamızı hep beraber geliştireceğiz. Demokrasi mücadelesi, inanıyorum ki güç, kuvvet bulacaktır” diyor.
Bu sözler nasıl yorumlanabilir? PKK, terörü vatanı ve devleti bölmek için yapıyor, adına da “demokrasi, özgürlük ve barış” diyor. Sonra da daha çok “demokrasi, özgürlük ve barış” istiyor. Bu bir gerçek. Diğeri de, Erdoğan’ın “...daha ileri, daha geliştirilmiş demokrasi” den bahsetmesi, bunun ortamı ve üslubu. Bunları Baro Başkanı Tanrıkulu’na verdiği cevapla birlikte düşünelim.
Ülkemizin demokrasi ve özgürlük ihtiyacı; bir bölge, bir grup, bir zümre için olamayacağına göre, terörle mücadele azmi dile getirilirken, “daha çok demokrasi” mesajı vermenin amacı ne olabilir? Sonra bu değerlerle, bölge veya terör arasında özel ilişki kurmak, bölücülüğün meşrulaştırılmasına yaramaz mı?

* * *

Konuya açıklık getirmek için, sözde “Sivil” Anayasa’ya bakmakta yarar var. Etnik talepleri karşılamak için, öncelikle devletin ve milletin kimliğini dönüştürmek şart. Bunun yolu da, ideolojik bir silah gibi kullanılan “demokrasi, özgürlük ve insan hakları” üzerine inşa edilmiş yeni bir anayasa. Bunlara bazı örnekler verelim:
- Anayasa’nın “değiştirilemez” dediği 3. maddesindeki “Devletin dili Türkçe” yerine, “Resmi dili Türkçe” denilmesi,
- Türk tarifi değiştirilip, Türk Devleti’nin üst kimliği olan “Türk” ün yerine “vatandaşlık” getirilerek, çok kimlikliliğe geçiş yolunun açılması,
- Mahalli dillerden eğitime imkan verilerek, çok dilliliğe geçilmesi,
- Devredilemez denilen egemenlik hakkının, “Milletlerarası ve milletlerüstü kuruluşlara” , AB ve diğerlerine şimdiden devredilmesi,
- Başlangıç bölümüne konan, “’85farklılıkların kültürel zenginliğin kaynağı” olacağı şeklindeki ideolojik ifade ile ayrımcılığın anayasada tescil edilmesi,
- TCK’da olduğu halde, mahkemelerde Kürtçe ve diğer dillerde tercüman kullanılması hükmünün anayasaya taşınmasıyla, ayrımcılığın devlet yapısına sokulması,
- “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” ibaresinin pek çok maddeden çıkarılması gibi.
Sonuç olarak; Başbakan’ın kafası mı karışık, yoksa devletin dönüştürülmesi için “demokrasi ve özgürlük” silahı mı kullanılıyor? Sözde “sivil” Anayasa açıklandığında ne olduğunu anlayacağız.

Yazarın Diğer Yazıları