Eski tabiplerimize kulak verelim
Koronavirüs çıktı çıkalı tarih didik didik ediliyor. Salgın hastalıklara nasıl çare bulunduğu, nasıl tedbir alındığı araştırılıyor.
Büyük savaşlarda büyük salgınlar ortalığı sardı. 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda büyük göçler olmuş ve bulaşıcı hastalıklar kol gezmişti. 1911-1912 Balkan savaşlarında da yine öyle.
Camiler, hastalar için bakımevine dönüştürülmüş, hatta bu yüzden cami kapanabilir mi gibi tartışmalar çıkmış, dönemin şeyhülislâmı hemen fetvasını vererek ne gerekiyorsa yapın, demiştir.
Şimdilik Türkiye'da tedbirler iyi gidiyor ama vak'a sayısı da artıyor.
Amasyalı Sabuncuoğlu Şerefeddin bir cerrah. 15. yüzyılda yaşadı. 1468'de yazdığı son kitabı Mücerrebnâme'de 85 yaşında olduğunu belirttiğine göre, doğum tarihi 1386. Ölüm tarihi bilinmiyor.
Onu asıl tanıtan tıp kitabı Cerrâhiyye-i İlhâniyye'dir. Tıp tarihinde ilk defa cerrahî müdahaleleri gösteren resimler yer alır.
("Minyatür" diyerek zevahiri kurtarmaya çalışırız. İslâmda resim yasak bâbından. Hangi sebepten ve hangi şartlarda yasak? Onu da bilmemiz gerekir. Resim ve minyatür. Nasıl sınır koyacağız? "Ad" kurtarıyorsa, "resim" demeyin "minyatür" deyin! Elbette farklı. "Çizim" açısından meseleye bakıyorum.)
1465'te yazılan Cerrâhiyye-i İlhâniyye, Endülüs İslâm hekimlerinden Ebü'l-Kasım ez-Zehrâvî'nin (öl. 1036) Kitâbü't-Taṣrîf li-men aceze ani't-teʾlîf adlı tıp kitabının 30. bölümündeki cerrahlıkla ilgili kısmın büyük ölçüde tercümesi.
Zehrevî'nin eseri Avrupa üniversitelerinde yüzyıllarca okutuluyor ve kitap ta Amasya'ya kadar ulaşıyor.
Sabuncuoğlu, tercümeye iki bölüm ile bazı âletlere ve hasta tedavilerine ait minyatürler eklemiş. Minyatürleri kendi mi yapmış, yaptırmış mı? Dediğine göre kendi yapmış: "...ve teşrih yerine tasvir vaz itdüm suret-i üstadı ve şekli ve şekl-i âleti ve suret-i alîli musavver idip şol yirlerde kim tasvir gerekdür yazdım ve şol yirde kim ehemm degüldür idi yazmadum".
Yerine göre üstadı (doktoru), yerine göre âletin şeklini, yerine göre hastanın görüntüsünü verdiğini belirtiyor. Minyatürlerde kadın hekim ve ebeler de var. Yani kaç göç yok. Kim işinin ehliyse, kadın veya erkek, o tedavi edecek.
Kitap için çok mühim bir tespit var: Mâl-i hülya minyatürü. Bu minyatürün psikiyatri alanındaki en eski çizim olduğu ilim âleminde kabul görmüş.
Tıp tarihçileri elbette ayrıntılı incelemişlerdir. Bizim gibi ihtisası Eski Anadolu Türkçesi üzerine olanlar için, heyecan verici tarafı, bir tıp kitabının sade bir Türkçeyle yazılmış olması ve hareket konması. Cerrâhiyye-i İlhâniyye, gramer ve fonetiği araştırmaları için mühim bir kaynak.
Kitabı ilkin Ali Canip (Yöntem), 1927'de, Hayat Mecmuası'nın 42. sayısında "Cerrâhiyye-i İlhâniyye Tababet Tarihimiz Nokta-i Nazarından Mühim Eser" başlığı altında tanıttı. Üzerinde dil çalışmalarını Vecihe Kılıçoğlu (Hatipoğlu) yaptı (Yayını: 1956). Prof. Dr. Vecihe Hatipoğlu, "ilhaniye" ardının, "han, hükümdar" manasına kullanılabileceğini belirtir.