FBI eski direktörü James Comey'in danışmanı olan eski New York Güney Bölge Savcılığı'nda görev yapmış olan Prof. Daniel Richman, Reza Zarrab davası ve Amerikan yargı sisteminin bu davaya bakış açısı hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
HaberTürk'ün haberine göre, Richman'ın açıklamalarından bir bölüm şöyle;
- İddianamede sık sık ulusal güvenliğe atıfta bulunuluyor. Zarrab davası ABD için bu yüzden mi önemli?
Amerika pek çok kez İran ambargosunu dayatmak için ceza davalarını kullandı. Davalar kişilere, bankalara açıldı. Bu dava da böyle bir sürecin parçası. Tabii davayı önemli kılan bir diğer şey Flynn soruşturması. Pek çok bilgi var ve bunlar Flynn-Türkiye arasında çok ilginç ve rahatsız edici bağlara işaret ediyor. Bu mesele de, Zarrab işbirliği yaparsa kesinlikle gündeme gelecektir.
- Zarrab bir süredir duruşmalara katılmıyor. Jürili ilk duruşmaya da katılmazsa ne anlama gelir? İtirafçı oldu mu demek?
Eğer o gün jürinin karşısına çıkmazsa kesinlikle artık sanık ya da tanık değil demektir, nokta. Oraya gitmeden yargılanamazsınız. Üç ihtimal ortaya çıkar. Birincisi: Suçunu kabul etti ve hükümetle işbirliği yapıyor. İkincisi: Henüz suçunu kabul etmedi, hükümetle işbirliği yapmıyor. Fakat pazarlıklar sürüyor ve mahkeme kararıyla sanık sandalyesinden kaldırıldı.
- Bu nasıl oluyor?
Yargıca gidersiniz ve dersiniz ki “Bak bu adam henüz suçunu kabul etmedi ama edecek. Davaya onunla başlamak mantıksız, aksi takdirde davanın ortasında onu çıkarmak zorunda kalacağız. Neden onsuz başlamıyoruz?” Karar yargıca bağlı. Üçüncü olasılık: Yine suçunu kabul etmedi, etmeye hazırlanıyor. Ama tamamen bilmediğimiz bir nedenle yargıcı Zarrab’ı davadan ayırmak için ikna etmiş olabilirler.
- Amerikan basını Zarrab’ın itirafçı olduğunu iddia etti. Doğruysa ceza almaması mümkün mü?
Hükümetle işbirliği yapan, bazı kişiler aleyhine tanıklık yapan isimlerin normalden çok daha az ceza alabildiği kesinlikle doğru. Az mı ceza alacak yoksa hiç mi ceza almayacak, yargıç karar verecek.
- Serbest kalması mümkün mü?
Tabii bir sanık yargı süreci öncesi hapiste yatmışsa, hükümetle işbirliği yapar ve suçunu kabul ederse alacağı ceza bunun yerine sayılabilir. Şiddet içermeyen beyaz yaka davalarında hükümetle işbirliği yapanların hapis cezası almama şansı artıyor.
- Hapishane kayıtlarına göre Zarrab serbest. Yetkililer “federal gözetim altında” demekle yetiniyor. Gözaltı illa hapishanede mi olmak zorunda? Yoksa bir otel süitinde ajanlarla kalmak da gözaltı mı?
Son söylediğiniz gayet ihtimal dahilinde. İstisnai durumlarda, hükümetle önemli işbirliği içerisine giren sanıklar, federal gözetim altında serbest bırakıldı. Böyle durumlarda FBI kişinin sorumluluğunu devralıyor ve onu başka bir yere götürüyor.
- Bir başka senaryo da Zarrab’ın yeni bir yüz ve kimlikle serbest bırakılması...
Tanık Koruma Programı’nı duymuşsunuzdur. Risk altında olan ve hükümetle işbirliği yapan kişiler programa dahil edilebiliyor. Eğer sanık hapishanedeyse, nakil edilebilecekleri özel yerler var. Eğer serbest bırakılmışsa yerleri değiştiriliyor ve yeni bir kimlik veriliyor. Ama öyle estetik falan yapmaya pek gerek kalmıyor çünkü burası büyük bir ülke, birini saklamak çok kolay.
-Ankara “Bu dava Cumhurbaşkanı ve Türkiye’ye karşı” diyor. Peki mahkeme iki ülke ilişkilerini göz önünde bulundurur mu?
Savcılar Zarrab’la konuştuktan sonra delilleri masaya koyacak ve eğer delil varsa, bu cumhurbaşkanı da başbakan da olsa, başka isimler için harekete geçip geçmeme kararı verecektir. Delilleri değerlendirirken Türkiye’nin ABD için önemini göz önüne almazlar. Ortada bir suç var mı yok mu ona bakarlar. Yabancı bir ülkenin lideri hakkında soruşturma açmaya karar vermeden önce, savcılar Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray’a danışmak zorunda. Tabii ki prosedürün nasıl işlediğini anlatıyorum. Trump’ın adının da karışmayacağının garantisini kimse veremez. (Gülüyor) Ama savcılarımız Beyaz Saray’dan talimat almıyor. Mesela Trump görevden aldı ama şu an işin başında Preet’in (Bharara) oraya koyduğu savcıvekili var. Hiçbir şey değişmedi. Eğer Zarrab’dan yaptırımların ihlal edildiğine dair daha fazla ifadeye ulaşırlarsa da Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Bakanlığı’na bu konuda bilgi verilir. Onlar da yaptırım uygulanıp uygulanmayacağına karar verir.