Eski metinleri okumak
Birkaç hafta önce "Türkiye'de Türkoloji Çalışmaları" başlıklı bir yazı yazmış ve Türkoloji'nin her alanında pek çok eser verildiğini, Türkiyeli Türkologların çok başarılı çalışmalar yaptıklarını belirtmiştim. Eski metinlerin okunup yayımlanmasında da çok büyük mesafeler almıştık.
Elbette çalışmaların hepsi aynı kalitede değil. Özellikle metin yayınlarının çoğunlukla belli bir seviyeyi tutturduğunu söyleyebiliriz. Ancak çok dikkatsiz ve acele yapılmış, acemice çalışmalar da var. Meslektaşlarımızın daha dikkatli olmasının alanımızdaki bilim seviyesini yükselteceği muhakkaktır.
Türkoloji alanında ciddi ve seviyeli bir eleştiri geleneğinin meydana gelmesi de iyi olur. Hakaret edici ve kaba sözlerden uzak, şahsiyata yer vermeyen, sadece yanlışları ortaya koyan eleştiriler hepimiz için gereklidir.
Kendimden bir örnek vereyim. 2003 yılında Millî Folklor dergisinde "Muallim Cevdet ve Oğuzname" başlıklı bir yazım çıkmış. Muallim Cevdet'in, Yeni Mecmua'da çıkmış bulunan "Oğuzname - Kitâb-ı Dede Korkut" başlıklı yazısını tanıtıyor ve yorumluyorum. Fakat çok ciddi bir hata yapmış, daha "Özet"in ve yazının ilk cümlelerinde, yazının bulunduğu Yeni Mecmua'nın 1915'te yayımlandığını yazmışım. Çanakkale Savaşı'nın üçüncü yıldönümü vesilesiyle "fevkalâde nüsha" olarak 1918'de yayımlanan dergi, benim yazımda 1915'te yayımlanmış gibi görünüyor. Üstelik aynı yazı, 2007 ve 2014'te iki kez basılan "Makaleler" kitabımda da var ve yanlış devam ediyor.
2003 yılından beri hiçbir meslektaşım bunu eleştirmemiş. Belki de benim gibi farkına varmadılar. Ben de bu yanlışımı yeni fark ettim. Ama dikkatli okumalar ve eleştirilerle bu yanlış çok önceden düzeltilebilirdi. Benim yaptığım gibi bütün meslektaşlarım da hata yapabilirler. Eskilerin deyişiyle hiç kimse "hatadan münezzeh" değildir; eleştiri de zaten bunun için vardır, olmalıdır.
Geçenlerde bir meslektaşımızın Berlin Oğuznamesi'yle ilgili bir yazısına rastladım. Berlin'de Er-Risâletu min-Kelimâti Oğuznâme el-Meşhûr bi-Atalar Sözi adlı bir yazma var. Dede Korkut'a mal edilen bir atasözleri kitabı. İçinde güzel ve hikmetli sözler, çok küçük hikâye ve şiir parçaları da var.
Meslektaşımız işte bu eseri ele almış. Kitabın adındaki "bi-atalar sözi" ibaresini "yāsālar sözi" diye okumuş. Yazmanın besmeleden sonraki ilk cümleleri şöyle: "Evvel sağlığa çalalum sağlık gelsün. Esenlige çalalum esenlik gelsün."
Meslektaşımız bu cümleleri de şöyle okumuş: "Evvel maḫlūġā Celālum Maḫlūķ gelsün. Esenlike celālūm. Esenlük gelsün."
Hatalı okuyuşlar devam edip gidiyor. Ancak bu kadar örnek yeterlidir. Ayrıca bu metin, Orhan Şaik Gökyay'ın 1938'de basılan Dede Korkut kitabından beri bilinmektedir.
Meslektaşlarımız bence daha dikkatli ve titiz olmalıdır. Eski bir metni okurken ilk yapılacak iş, metinden anlamlı bir şey çıkıp çıkmadığını kontrol etmektir. Bunun için de her cümle tek tek bugünkü Türkçeye aktarılmalıdır. Eğer aktarma anlamlı değilse okuyuşta mutlaka bir sorun, bir yanlışlık var demektir. Bazı eski metinlerin dili çok ağır, yazısı çok çetrefilli olabilir ve bundan dolayı da bazı yerler çözülemeyebilir. Böyle durumlarda meslektaşlara danışmak iyi bir yoldur. Bir kelime veya ibare yine de çözülemezse üç nokta konarak o kısmın okunamadığı belirtilmiş olur. Muhtemel bir okuma varsa o da soru işaretiyle gösterilir.
Metin okumada eski yazının kurallarını bilmek de şarttır. Elif, vav, ye harfleri Arapça ve Farsça kökenli sözlerde uzunluk gösterir; bunun için de hecenin uzun olduğunu göstermek üzere ünlü (sesli) harfin üstüne çizgi konur. Ancak Türkçe, Moğolca, İtalyanca, Fransızca vb. kökenli sözlerde elif, vav, ye uzunluk göstermez, sadece orada bir ünlü olduğunu gösterir. Yukarıdaki örneklerde geçen ata ve çalalum sözleri Türkçe kökenlidir; dolayısıyla a ve u sesleri kısa olacaktır. Med de olsa, üstün olarak kullanılan hareke dikey de olsa fark etmez. Özellikle "onu" anlamındaki anı kelimesinde çok defa med işareti bulunduğu için bu hata çok sık yapılıyor. Med de olsa ānı değil anı okunmalıdır.
Okunan metnin dönemi ve coğrafyası da önemlidir. Fakat günlük bir gazetede bir de oralara girersem yazım iyice teknik olacak. Amacım, Türkiye'de önemli bir okur kitlesi hâline de gelen Türkoloji ailesini ve bu aileye girme arzusunda olanları birbirine daha bağlı hâle getirmektir. Tabii benimki yalnızca iyi bir dilektir.