Eş başkandan liderlik beklenir mi?
ABD’NİN Kongre onayından geçen Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi açıklandı. Belgede güvenlik stratejisi oluştururken dikkate alınan hedefler bakın nasıl sıralanmış:
1- Evrensel değerler ve uluslararası hukuk çerçevesinde ABD’nin güvenliği ve gelişen ekonomisine uygun şekilde “amaçlara dayalı liderlik etmek” hedefi (lead with purpose),
2- Girişimcilik ve güçlü Amerikan ekonomisi ile Amerikan Ordusu’nun destekleyeceği “güçlü liderlik” modelini inşa etmek hedefi (lead with strength),
3- Hukukun üstünlüğü, demokrasinin korunması ve uluslararası alanda mümkün olduğunca savunulması gibi kriterlere dayanan “örnek liderlik etmek” hedefi (lead by example),
4- Dünya barışı ve istikrarı gibi önemli değerleri sağlamak konusunda sorumluluğu müttefiklere de dağıtmayı öngören “partnerlerle birlikte yönetmek” hedefi (lead with partners),
5- ABD’nin askeri, ekonomik, kültürel ve diğer tüm unsurlarını birlikte harmanlayan “bütün enstrümanlarla liderlik etmek” hedefi (lead with all the instruments of U.S. power),
6- Uluslararası düzlemde gücün değişken, göreceli ve dinamik bir olgu olmasının da etkisiyle ortaya çıkan “uzun vadeli liderlik etmek” (lead with a long-term perspective) hedefleridir.
* * *
Uluslararası Politika Akademisi’nin İnternet sitesinde belgenin tamamını ve Yrd. Doç. Dr. Ozan Örmeci’nin Türkçe değerlendirmesini bulabilirsiniz. Belgenin sadece hedefler kısmını okuduğunuzda ABD’nin neden ABD olduğu anlaşılıyor.
Türkiye’de ise kişisel amaçlara ve eskimiş ideolojilere dayalı liderlik, diktatör tipi liderlik, hukukun nasıl hiçe sayılacağının yöntemlerini bulmakta liderlik, büyük müttefiğin eş başkanı olmakta liderlik, ekonomik, askeri, dini ve etnik enstrümanları şahsi çıkarları için kullanmakta örnek teşkil edecek liderlik ve nihayet liderliği hiç bırakmamak için bütün önlemleri alan liderlik var! Eş başkandan liderlik beklenir mi? Veya eş başkan, gerçekte bir memur sayılmaz mı?
Siyasi partilere ayrı ayrı baktığımızda da durumun pek farklı olmadığını görüyoruz.
Medya tetikçisi kimdir?
BU tür eleştirilerden sonra medyanın durumuna değinmeden geçilemez. Medya bugün büyük ölçüde tetikçilerin istilası altındadır.
Peki kimdir bu medya tetikçileri? Neden tetikçilik yaparlar. Bu sorular üzerinde Atilla Akar epey çalışmış ve tam 12 madde tespit etmiş. Yarısını nakledeyim:
Medya tetikçisi kimdir?
1-Gerçekte belli bir birikime yaslanmasa, “mürekkep yalamış cahil” statüsünde olsa da “tetikçi kadrosu” ndan istihdam edilen kişidir.
2-O, olağan bir kavga içinde kendi seçtiği ya da rastgele hedeflere değil, “hedef gösterilen” gerçek yahut tüzel kişilere “talimatla” ateş edendir.
3-Yazarlık, gazetecilik, vb.. vasfı olmasa ya da eksik olsa da saldırganlık derecesine göre ihya edilen kişidir.
4-O vahşi Batı döneminin ödül avcısı, kelle avcısı gibidir. “Parça başı” çalışanlar olduğu gibi “toptan infaz” hizmeti gören de vardır. Daha çok bir “kiralık katil” i andırır.
5-Medya tetikçisi konjonktüre bağlı değişen ama muhakkak “özel hedefler” üzerine salınan kişidir. O rastgele değil, “nokta atışı” yapar. ( “Sniper” gibi!) Hedefteki kişi ve kişilerin (bazen de kurumların) kişilik infazı, prestij suikastı, itibar infazı, linç çağrısı, vb.. gibi vazifelerle yükümlüdür. Hatta gözleri iyice dönenler tümüyle “kaos” u bile tetikleyebilirler.
6- O bir mücadele, dava, inanç adamı olmaktan ziyade zaten süren bir mücadeleden nemalanan, o mücadelenin maddi-manevi rantını yiyen kişidir. Gerçekte onun bir ideolojisi, inancı yoktur. Çıkarlarını orada gördüğü “tarafı” vardır.
7-Ondan beklenilen bir fikre hizmet etmesi değil, “bir fikre hizmet” görüntüsü altında birilerinin “kirli işler” ini görmesidir. O, bir “fikir eri” değil, bir “Menfaat Bodyguard’ı” dır.