ERZURUM KONGRESİ ÖNCESİ VE SAFAHATI (20 Ağustos 2013)

ERZURUM KONGRESİ ÖNCESİ VE SAFAHATI (20 Ağustos 2013)

ERZURUM KONGRESİ ÖNCESİ VE SAFAHATI

Israr ederseniz Allah şahidim olsun onun yerine sizi şimdi hapsederim

Polis Müdürü Vali vekiline: - Emriniz efendim? Deyip göz ucu ile de beni süzer ve selâmlarken Kadı Efendi sarığının uzunluğundan ve çokluğundan kavuk halini alan fesini tepesinin üzerinde sallaya sallaya ve Saffet Bey’in gözleri içine sert bakışlarını hışımlı bir şekilde sala sala:
- Mazhar Müfit Beyi belki şahsan tanıyordunuz. Sabık Bitlis Valisi. Tevkif edilmesi hakkında emri samii sadaretpenahî var. Kendisini tevkif ediniz ve dairenizde bir odaya kapatınız ve İstanbul’a sevkine kadar muhafaza altında bulundurunuz..
Emrini verdi ve ilâve etti:
- Kendisine teşekkür etmeğe de borçluyuz. Bizi uğraştırmadı ve tevkif edilmesi arzusu ile makamımıza kadar geldi ve teslim oldu!
Polis Müdürü de, ben de çok psikolojik ve kritik bir an geçiriyorduk. Vali Vekili Saffet Bey’e:
-Oturunuz!.
Bile dememiş ve emrinin hemen infazını isteyen sert, otoriter bir hareket tavrı içinde tevkif emrini vermiş, ‘teslim olduğumu!’ tebliğ etmişti.
Saffet Bey’in şaşkınlığı gözden kaçmıyordu. Bir saniyeyi geçmeyen bir tereddüten sonra:
- Emrinizi maalesef ifa edemiyeceğim Beyefendi.
Diyerek asabî bir sesle dik bir tonla ilâve etti:
- Muhterem Vali vekilimize Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında her türlü menfî kararların ve bilhassa tevkif kararlarının nereden ve hangi makamdan gelirse gelsin gayri kabili infaz olduğunu hatırlatmak isterim. Tahmin ediyorum ki, lâtife yapıyorsunuz.
Dedi ve ilâve etti:
- Takdir buyurursunuz ki bu bahiste lâtife dahi caiz değildir.
Kadı Efendi hâlâ sert, hâlâ keskin ve hâlâ dikti. Polis Müdürüne cevap bile vermedi.
- O halde..
Diyerek, yine zile bastı ve jandarmaya:
- Çabuk jandarma komutanını çağır..
Emrini verdi. Bu öyle bir andı ki, oda içinde sanki her üçümüz de tebahhur etmiştik. Âdeta nefes bile almıyor, tek kelime konuşmuyor; içine düştüğümüz hayret, tereddüt, istiğrap havası içinde hâdisenin seyrine kapılmış gidiyorduk.
Jandarmanın Validen emir alıp gitmesiyle jandarma kumandanı Ferit Bey’in odadan içeriye girmesi hemen fasılasız olmuştu. Kumandan resmi tazimi ifa ettikten sonra:
- Emriniz efendim?
Dedi.
Kadı Efendi vekil olarak oturduğu Vali koltuğundan kalktı. Latasını ve sarığını yine bir düzenleyip sakalını sıvazladıktan sonra yazı masasının ön tarafına geçti ve eliyle beni göstererek:
- Mazhar Müfit Bey’i tevkif ediniz.. Emrini verdi. Ferit Bey birden şaşırarak:
- Tevkif mi, niçin?.
Der demez Polis Müdürüne verdiği izahatı tekrarladı. Jandarma Komutanının yüzü birden kıpkırmızı oluvermişti. Sanki kan beynine vurmuş ve gırtlağını tazyik altına almış gibiydi. Boğuk fakat, isyankâr bir sesle:
- Mazhar Müfit Bey tevkif edilemez.
Dedi ve âdeta Valinin huzurunda olduğunu unutmuş olarak sanki huzuruna getirilmiş bıktırıcı bir suçluya çıkışıyormuş gibi:
- Bunda ısrar ederseniz Allah şahidim olsun onun yerine sizi şimdi hapsederim! deyivermesin mi? Bu andaki teheyyücümün tarif ve tasvir edilmesine imkân yoktur. (Devam edecek)